|
|
Yeni yıla girerken siyasi durum
Mehmet Barlas'tan yeni yıl mesajı aldım. Miami'ye göndermiş: "Türkiye'yi merak etme, Ecevit'in dinamizmi, Bahçeli'nin ifade gücü ve Mesut Yılmaz'ın namusu sayesinde 65 milyon kişi, dehşet içinde sürüklenip gidiyoruz" diyor. Böylece, şu anda, Amerika'da bulunduğumu siz sevgili okurlarıma duyurmuş oldum. İnternet ve uydu sistemleri icat edildiğinden beri, dünya çok küçüldü. İnternet'ten bütün gazeteleri okuyup, haber portallarından da gelişmeleri takip etmenin yanı sıra, ATV, NTV, TGRT, Kanal D, Star ve Samanyolu televizyonlarını da Amerika'dan seyretmek mümkün. Böylece, biraz uzaktan ve 7 saat farkla bile olsa, Türkiye'nin nabzını tutabiliyorsunuz. Miami Türkiye'nin 7 saat gerisinde. Otoriter yönetim
Yurt dışında olsak bile, aklımız anavatanda. MHP'li Abdülhaluk Çay bakanlık koltuğunu kaybetti. DSP'den Rıdvan Budak da Disiplin Kurulu'na sevkediliyor. Bir milletvekilinin, bir bakanın inisiyatif kullanmasına, düşüncesini serbestçe ifade etmesine izin verilmiyor. MHP, kimliğini yitirdi. Türk Kurultayı için Bahçeli'nin, Tanıtma Fonu'ndan para vermeyi red etmesi, bunun açık bir delili. Çay'ın, Demirel'in temin ettiği para ile Kurultayı toplaması üzerine, MHP lideri, bakana teşekkür edeceğine, onu, görevden alıyor. Herhalde, Türkeş'in mezarda kemikleri sızlamıştır. Hakkında bin türlü iddia bulunan Koray Aydın'dan vazgeçemeyen Bahçeli, Türk Kurultayı'nı düzenleyen bakanın altından koltuğunu çekiveriyor. Ecevit de, otoriter yönetimde onu aratmıyor. Sema Pişkinsüt olayında yara alan DSP lideri, Rıdvan Budak'a karşı takındığı tavırla, itibarını biraz daha zedeleyecektir. Mevcut hükûmetin kör topal yola devam etmesi, siyasetin itibarını da aşındırıyor. Zamansız açıklama Ecevit Amerika yolunda. Muhtemelen Bush ile, Irak meselesi de gündeme gelecek. Acaba, Genelkurmay Başkanı'nın, tam da Ecevit'in Amerika seyahati öncesinde, Irak'ın bölünmesini hazmedemeyeceklerini söylemesi doğru mu? İnisiyatif, siyasetçinin elinde kalsa, demokrasiye daha uygun düşmez mi? Körfez savaşı sırasında, Baba Bush, izinsiz konuşan Irak'taki harekâtın komutanı Schwarzkopf'u görevinden almıştı. Demokrasinin gereğini yerine getirmişti. Amerikan Cumhurbaşkanlarından Truman, Kore Savaşı sırasında beyanat veren Pasifik Kuvvetleri komutanı Mc Arthur'u koltuğundan etti. Mc Arthur, ülkenin son derece prestijli bir ismiydi. İkinci Dünya Savası sırasında, Japonya'daki işgal kuvvetlerinin başındaydı. Hatta başkanlığa aday olması bekleniyordu. Ama o siyasi konuşma, işini bitirdi. Biz ise halâ demokrasiye alışamadık. Gerçi, bu konuda Cumhurbaşkanı Necdet Sezer ve Ecevit'in de Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile aynı düşünceyi paylaştığını biliyoruz. Irak'a karşı bir saldırı düzenlenmesine hepsi muhalif. Ama, bir askerin siyasi yansımaları olacak beyanat vermesi sakıncalı. Üstelik, ABD, bu konuda ısrarlıysa, borç batağı içinde yüzen ve ancak IMF'den gelen 10 milyar dolar sayesinde geçici bir istikrar sağlayacak olan Türkiye, nasıl itiraz edebilir? Afganistan'a asker göndermeyeceğiz derken, yavaş yavaş bir tavır değişikliği içine girilmedi mi? Her kafadan ayrı bir ses çıkmadı mı? Dua edelim de, Amerika Irak'ı vurmak için pek istekli davranmasın. Miami
Amerikan halkının milliyetçi duyguları ayakta. Amerikan bayrağına, kılık kıyafet de dahil, hemen her yerde rastlıyorsunuz. Meselâ Ralph Lauren'in Amerikan bayraklı kazakları kapış kapış satılıyor. Hava meydanında, özellikle iç hatlarda itinalı bir arama var. Sıkı görünen bu aramaya rağmen, teröre şartlanan insanların önünü kesmek mümkün değil. Ne de olsa trafik yoğun; ortam hareketli. Ama yılbaşı ve Noel arefesi olmasına rağmen, kalabalık önceki yılların altında. Amerikalılar, 11 Eylül sendromunu halâ üzerlerinden atamamışlar. Atamazlar da. Çünkü bizim deprem gibi, her an yeni haberlerle bu korku tazeleniyor. Tabiî Miami, Newyork ve diğer büyük merkezlere göre, bu korkuların biraz uzağında. Sıcak ve rutubetli havada insan ağır çekim bir filimde gibi yaşıyor. Etraf yemyeşil. Çevrede Okyanus ve kanallar. Geceleri her yer ışıl ışıl. Çoğu kere masmavi bir gökyüzü. Türkiye seller içinde; Miami, güneşli bir havanın keyfini çıkarıyor. 20-25 derece sıcaklık. Zaman zaman bu mevsimde ısının 10 dereceye kadar düştüğü de oluyor. Buna mukabil, yazları çok daha rutubetli ve sıcak. O tarihte Miami koca bir fırını andırıyor. Amerika'nın zenginlerinin burada evleri var. Kış mevsiminde yazı özleyenler Miami'ye geliyor. Yurt dışından da çok sayıda turist özellikle Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında Miami'ye akın ediyor. Miami'nin de içinde bulunduğu Florida eyaletinin iç - dış turizm geliri yılda toplam 60 milyar dolar civarında. Sadece Florida'da satan Miami Herald gazetesi, 340 bin tirajı ile, yılda 350 milyon dolar reklâm geliri alıyor. Rakamlar Türkiye ile mukayese edildiğinde çok büyük. Bence Amerika halâ fırsatlar ülkesi. Yeni yıl
Gelecek yıla kadar buradayım (!) Tabiî, bir kaç gün daha demek istiyorum... Pazartesi günü, eski seneyi geride bırakıyoruz. Bakalım yeni yıl gideni aratacak mı? 2001'e ne umutlarla girmiştik. Hayal kırıklığı ile çıkıyoruz. 2002'nin kapısında ise, daha ilk günden umutsuzluk yazılı. Ecevit'in dinamizmi, Bahçeli'nin ifade gücü, Yılmaz'ın da namusu Türkiye'nin yüzünü acaba bu yıl güldürebilecek mi? Yoksa yeni yılda, milletin yüzünün gülmesi için, onların gitmesi mi gerekiyor?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |