T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Diz üstü bilgisayar nerede durur

Diz üstü bilgisayar alıyorsun,.. hafif, pratik, kullanışlı, istediğin yere al götür, koy dizinin üstüne yazını yaz, gönder yazdığını diyerekten,.. sonra da o bilgisayarı masa üstüne koyup yazıyorsun.

Nerede kaldı bunun diz üstülüğü?

Bütün argümanların yerle bir oldu işte. Hem de yüksek argümantasyon merkezine karşı ayıp etmiş oldun.

Fikrimce, diz üstü bilgisayarı masanın üstüne koymak delikanlılığa yakışmaz.

Delikanlı adam, her oyunu kuralına göre oynar.

Keyfi için racon bozmaz.

Adına yakışan şekilde davranır. Sadece kendi adına değil, aletin adını da dikkate alır.

Bunun adı diz üstü bilgisayarsa, diz üstünde yazmalıdır.

Amma velakin, kazın ayağı öyle değil.

Düşmesin, yamulmasın diye dikkatlice dizlerini birleştirip tık tıklamaya başlayınca, hanım hanımcık oturan liseli kızlara benziyor insan.

Zaten üç-beş saniye sonra bakmışsın dizlerin kendiliğinden açılmış.

Tekrar birleştir, farkında olmadan tekrar açılsın.

Üstüne üstlük arada bir canın bacak bacak üstüne atmak istemez mi! Al işte yeni bir dert!

Defalarca tekrarlanan bu aç-kapa artema sahnesine ne diz dayanır, ne diz üstü bilgisayar. Her an düşüp kırılabilir. Daha borcunu ödemeden bakmışsın ki elindeki hurdaya çıkmış.

Sonunda, raconu bozmaya meylediyorsun istemeye istemeye.

Masanın üstünde bir yer açmaya çalışıyorsun.

İnsanoğlu hemen mazeret üretmekte ustadır.

Bu meretin tek adı diz üstü değil ki.

Leptop diyen de var, laptop diyen de. Kimisi omnibuk diyor, kimisi notbuk.

"Diz üstü" Türkçesini söyleme isteğinden kaynaklanıyor.

Hem merak etme, "buz dolabı" dediğimiz şeyden sadece "buz" için yararlanmıyoruz ya...

İşbu yüzden sonradan sonraya adına "soğutucu" deyip rahatlamadık mı?

Gün gelir, buna da "diz üstü"nden başka bir isim bulunur. Rahatına bak!..

Hayat Bilgisi

Hayat Bilgisi kitabından hayatı öğrenemezsiniz.

Asgari ücretNe güzel bir kitap ismidir o, "Hayat Bilgisi".

Diğer kitaplara benzemez. Fizik, kimya, matematik, coğrafya, tarih.. her biri, bir bilim dalıdır ve seveni vardır, korkup kaçanı vardır, kaçamayını olduğu gibi. Fakat Hayat Bilgisi öyle mi?

Kitap, daha baştan, adı sayesinde sıcak bir bağ kuruyor insanla.

Yine de efendim yine de, bu kitap hayatı öğretmiyor insana.

Keşke öğretseydi, öğretebilseydi.

Pazar yerleri, cadde ve sokaklar, Hayat Bilgisi kitabındaki gibi temiz ve düzenli olabilseydi...

Dolmuşlar, otobüsler, taksiler o kitaptaki gibi,.. okul bahçeleri, alışveriş yerleri, mevsimler, köyler, kasabalar, şehirler o kitaptaki gibi,.. öğretmenler, öğrenciler, doktorlar, hemşireler, şoförler ve dağlar ve denizler tıpkı o kitaptaki gibi olabilseydi.

Anneler ve babalar, nineler ve dedeler, kuşlar ve böcekler de...

Hayat, Hayat Bilgisi kitabındaki gibi olabilseydi keşke.

Değil ne yazık ki.

Asgari ücret

Her sene bu günlerde aynı hikayeyi yaşıyoruz. Asgari ücret tespit komisyonu toplanıyor, kavga gürültü bir rakam belirleniyor ve sonunda kimse hoşnut olmuyor.

Nasıl olsun ki!

Geçinmek için lazım olan para miktarı ile asgari ücret olarak sunulan arasında Palandöken kadar fark var.

Buna bir çözüm yolu bulmak gerekiyor.

İki aşamalı bir formül teklif edelim.

İlk önce asgari ücret tespit komisyonunun üye sayısı artırılmalı. İki hatta üç katına çıkartılmalı.

Sonra da o komisyon üyelerine devamlı maaş olarak tespit ettikleri verilmeli.

O parayla nasıl yaşanacağını görsünler ve göstersinler.

Daktilo ve televizyon

Parmaklarımın daktilo ile ilk temasını hatırlıyorum, 1966 yılıydı. Heyecanlamış, hayrete düşmüştüm. Hangi harfe basarsan o harf kağıda yazılıyordu. Hem de düzgün biçimde.

Televizyon ile tanışmam ise 70'li yıllar.

O dönemlerde biri çıkıp deseydi ki adamlar bir alet yapacak ve bu ikisini (daktilo ile televizyonu) birleştirecekler, çok gülerdim herhalde. Ya da en azından çocuk aklımla imkansız olduğunu söylerdim.

Daktilo ile televizyona ilaveten hesap makinesi, radyo ve "cd" çalacağı da söylenseydi, "cd"nin ne olduğunu o tarihte bildiğimi varsaysak bile, yine kabullenmek mümkün değildi.

Bütün o özelliklerin üstüne bir de dünyaya açılan pencere olarak interneti ekleyin, hâlâ şaşmadıysanız, ayıp ediyorsunuz demektir.

Elin oğlu o aleti yaptı da bize sattı bile.

Adına "diz üstü bilgisayar" demeyi bile aklettik.

MAKAS

Katina'nın elinde makası, bakalım kendi axess kartını hazırlayabilecek mi?


28 Aralık 2001
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED