|
|
Kadınlar itiraz ediyor Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu'nun 6 başörtülü kadının AK Parti'den çıkarılmasını istemesine farklı kesimlerdeki kadınlardan tepki geldi. Prof. Nilüfer Narlı, Pınar Selek, oyuncu Derya Alabora, yazar Müge İplikçi, başsavcının talebinin açık bir ayrımcılık olduğunu dile getirdiler.
Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun AK Parti'nin kurucuları arasında bulunan 6 başörtülü üyenin partiden çıkarılmasına yönelik başvurusuna farklı kesimlerdeki kadınlardan tepki geldi. Bianet'te görüşlerini dile getiren Prof. Dr. Nilüfer Narlı, oyuncu Derya Alabora, yazar Müge İplikçi ve Pınar Selek, başsavcının talebinin açık bir ayrımcılık olduğunu dile getirdiler. Kadınlar Kültür ve Dayanışma Birliği Başkanı Ayşe Serap Şahiner ise Sabih Kanadoğlu'nun girişiminin ciddi bir hukuksuzluk örneği olduğunu belirtti. Konuyu Sabah gazetesindeki köşesinde işleyen Gülay Göktürk ise Kanadoğlu'nun türbanlı kurucular için yaptığı akıl yürütmesinin "akıllara durgunluk verecek nitelikte" olduğunu kaydetti. Hukuksuzluk örneği Kadınlar Kültür ve Dayanışma Birliği Başkanı Serap Şahiner, Kanadoğlu'nun girişiminin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde "kadınlara karşı olumsuz ayrımcılık" olduğunu dile getirdi. Kanadoğlu'nun AK Parti'li kurucu üyelerin ihraç edilmelerini isterken üniversitelerdeki başörtülü öğrencileri referans almasının başlı başına ciddi bir hukuksuzluk örneği olduğunu belirten Şahiner, "AK Partili başörtülü kadınlar siyaset arenasına çıkarken kendi kimliklerini açıkça ortaya koymuşlardır. Kimseyi aldatmaya çalışmamışlardır. Asıl dayatma kurucu üyelerin başörtülü olamayacaklarını ileri sürmektir. Bu girişimi hukuk adına şiddetle kınıyoruz" dedi. Akıllara durgunluk verici Sabah gazetesi yazarı Gülay Göktürk de başörtülü kurucu üyelerin ihracı istemini dünkü yazısında değerlendirdi. Göktürk, Kanadoğlu'nun "Türbanlı bir kişi kurucu üye oluyorsa, siyaset yapacak demektir. Siyaset yapacaksa milletvekili olacak demektir. Türbanlı milletvekili olamayacağına göre, kurucu üye de olamaz demektir" şeklindeki akıl yürütmesinin "akıllara durgunluk verecek nitelikte" olduğunu ifade etti. Göktürk yazısında şunları kaydetti: "Herhangi bir konuda haksızsanız, ondan sonra o konuda attığınız her adımda, biraz daha batağa batmanız kaçınılmaz olur. Türban yasağı da böyle bir konu. O kadar yanlış, o kadar haksız ki, bu haksızlığın üzerine tutarlı bir siyaset inşa edilemiyor." Başsavcı ayrımcılık yapıyor Yazar Müge İplikçi, türbanlı-türbansız diye bir ayrım yapılamayacağını belirterek, "Bu uygulama demokrasiyle bağdaşmıyor. Kendimi siyasi taraf olarak ortaya koymuyorum. Ancak, insanların türbanlı ya da türbansız olarak ayrılması çok anlamsız. Burada da kadınlar sancı çekiyor, bedel ödemek zorunda kalıyor" dedi. Prof. Dr. Nilüfer Narlı da, Başsavcı Kanadoğlu'nun türbanın İslamcı ideolojinin bir simgesi olduğu fikrinden yola çıktığını hatırlatarak, "Türban sayesinde kadını ayıklarken, aynı ideolojiye sahip erkekleri nasıl ayıklayacaklarını merak ediyorum" diye konuştu. Sanatçı Derya Alabora ise vatandaşların özgürce parti kurabilme hakkına sahip olabilmeleri gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: "Bunun, bir kadının eteğinin kısa olması nedeniyle cezalandırılmasından farkı nedir? Etek boyunun uzatılmasını isteyenler gericilikle itham ediliyorlar. Ancak, türban konusu, ilerici kabul edilen zihniyetin de gerici kabul edilenle hiçbir farkı olmadığını gösteriyor." İstanbul Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlamadan sonra "bombacı" diye tutuklanan, ancak "tüp patlaması" olduğu ortaya çıkınca yıllar sonra serbest kalabilen Pınar Selek ise bütün kurumların ve partilerin, kadınların kıyafetlerinden ellerini çekmesi gerektiğini belirterek "Kadınlar, nasıl giyineceklerine kendileri karar verebilmeli. Kadın kıyafetinin ve bedeninin siyasal bir simge haline getirilmesi, kadının nesneleştirilmesidir" diye
konuştu.
|
|
|