T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir siyasi parti olarak medya...

Medya büyük çoğunluğu itibariyle yine "tek ses" verdi. Tek ses veriyor ve ardından değişimin ve demokrasinin "ölçü"sünün kendinde olduğunu sanıyor medya. AK Parti Genel Başkanı'nın yaptığı basın toplantısındaki "oligarşik güç odakları" ifadesinden, özellikle bazı gazeteciler rahatsız olmuş görünüyor. Bu ve benzeri kavramları kullanmayı yerinde bulup bulmamanın ötesinde, bu kavramları kullanan siyasetçiler "siyasi ömür" biçmeye kalkışıyor kimi köşe sahipleri.

Bir kere daha ülkenin en büyük sorunlarından birinin medya olduğu görülüyor. "Alkışlı basın toplantısı" karşısında haklı olarak hassasiyet gösteren basın kuruluşlarının, medyanın "fiilen" bir "siyasi parti" gibi davranmaya başlaması karşısında da hassasiyet göstermesi gerekir. Cengiz Çandar'ın dün yazdığı gibi, soru sorarken "engizisyon yargıçları" gibi konuşmaya başlayan gaztecilerin bu edayı nereden elde ettikleri de sorgulanmalı. Tek taraflı hassasiyet olmaz çünkü. Bugün adına büyük medya denilen toplam, tam bir siyasi parti gibi hareket etmektedir. Ve gerçekten Erdoğan'ın konuşmasındaki ifadeyi kullanmak gerekirse; siyasi hayatta neye "vize" verileceğini neye verilmeyeceğini tayin noktasındaymışcasına davranabilmektedir. Haber alma hakkından kaynaklanan yetkilerini açıkça istismar eden bir medya refleksi var ortada. Siyaset yapıyor bu medya, yeri geliyor MGK adına konuşuyor, yeri geliyor devlet gibi hareket etmeye başlıyor. Hatta dün bir köşe yazarı değişimden bahseden AK Parti liderine, kendisiyle birlikte bir iki gazetecinin adlarını söyleyerek değişmeye hakkı olduğunu ifade etmesini istedi. Rejimin sahibi gibi davranma yetkisini kendinde görerek olmadık hassasiyetler türeten, hem statükonun, hem de değişimin "referansı" olarak kendini gören gaztecilerin dünyası artık Türkiye.

Bugün medyaya konu olan haberlerin büyük çoğunluğu, medyanın içiçe olduğu holdinglerin dünyası ile ilgili. Bununla da kalmıyor mesele, bu dünyaya ait tartışmalar, ülkenin temel problemlerinin tetikleyicisi olarak gündemleşiyor her seferinde.

Medyanın bu halde olduğu bir ülkede, demokrasi ile sistem arasında doğal bir mesafe olmaması mümkün değildir. Medya, kendi pozisyonunu siyasi tartışmalarda açık taraf olmak üzere belirlediği sürece, haber alma hakkının işlediğinden bahsedilmesi de sözkonusu olamaz hiçbir şekilde.

Dünyadaki hangi bağımsız çalışma grubunu getirirseniz getirin, bugünkü medya kampanyasının AK Parti'ye karşı yürütülen sistematik bir çalışmanın neticesi olduğunu açıkça tesbit eder. Sıradan muhabirlerden, adı uzman gazeteciye çıkmış olanlara kadar birbiriyle farklı formasyonlarda olanların, aynı yüzeysellik içinde siyaset yaparcasına yorum yapmaları karşısında bunu tesbit etmemek mümkün değildir zaten.

Bugünkü işlevi ve konumu itibariyle medya Türkiye'de en az ekonomi kadar büyük bir sorundur. Medya ahlakı denilen bir kavramın buharlaşmış olması, demokratikleşmenin önündeki en büyük engel olarak durmaktadır. Medyanın bunu aşması, kendi iç dinamikleriyle aşmayı öncelemesi gerekiyor. Aksi halde hiçbir etkinlik üretemeyen, gündelik siyasetlerin parçası haline gelmiş bir medya faaliyetinden ötesine ulaşılması sözkonusu olamaz. Bu da hem medya adına, hem de demokrasi adına üzücüdür...


25 Ağustos 2001
Cumartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED