Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Gürültü arasındaBir çok kişinin aksine, ben, yazı yazdığım ortamın gürültülü olmasından hoşlanırım. Ya radyo açıktır, hem okur hem müzik dinlerim, ya da bir yandan yazarken bir yandan da açık olan televizyonun gürültüsü kulağıma ritm verir... Önceki hafta içi, bir akşam, tam yazı yazarken televizyondan bildik cümlelerin bildik bir ses tonuyla kulağıma erişmesinde hayret edilecek bir yön yoktu ilk bakışta, ama hayret etmekten kendimi alamadım yine de... Çünkü, o bildik "Benim çiftçim, benim köylüm" retoriğini, o sözlerle ünlenmiş Süleyman Demirel seslendirmiyordu; bambaşka ortamlarda, çok farklı görüşlerini dinlediğim İlhan Kesici'ye aitti o ses... Gelin, siz ben olun da hayret etmeyin bakalım. Bazıları Süleyman Demirel'in yeniden politikaya döneceği beklentisinde. Ham hayal. Bazıları, 'eski cumhurbaşkanı' sıfatını taşıdığı ve kapısı her gelene açık olduğu için "Belki çözebilir" düşüncesiyle sorunlarını Güniz Sokak'a taşıyorlar. Boş bir beklenti. Bizde mağlup siyasetçinin gelecek umudu olmaz; 'eski' sıfatıyla da hiçbir sorun çözülmez... CNN-Türk'te Süleyman Demirel'in bir gününü sergileyen '32. Gün' programını izlerken, 'hâcet kapısı' bilip Güniz Sokak'a uğrayan halktan insanlara değil, ellerini iki yana açıp "Ben sorun çözemem, sadece fikir veririm" diyen eski cumhurbaşkanına yandım... Demirel günlük politikaya ancak fikirleriyle katkıda bulunarak yetinme zorunda; daha fazlası, "Benim vicdanımın fotoğrafıdır" dediği yakın çevresi için yararlı olmaz çünkü. Eski cumhurbaşkanı, bundan böyle, yakınlarının günü en az zararla atlatmalarına dikkat etmekle yetinecek, "Taban fiyat artsın" veya "Emmimin oğluna iş" diye kapısını çalanlara sadece fikir verirken, 'aile fotoğrafı' içine giren 'muteber şahsiyetler' istediğinde telefonu eline alacaktır. Bütün bu kargaşada, İlhan Kesici'nin, "Baba" retoriğiyle sahne almasına ne demeli? İlhan Kesici, ülkemizin yetiştirdiği önemli kişilerden biri; iyi bir eğitimi, zengin bir bürokratik deneyimi ve kendisini olgunlaştıran bir siyasi geçmişi var. Sempatik, insanlarla iyi ilişkiler kurabilen bir siyaset adamı. Dil bilir, görüşlerini yabancılara da açıklar; bu sebeple dışarıda da tanıdıkları var. Böyle bir özgeçmişe sahip olunca, insanın gözünü yukarılara dikmesinden daha doğal ne olabilir? İlhan Kesici de, 'merkez sağ' zeminde kendisini başbakanlığa taşıyacak bir misyon arayışı içerisinde nicedir... Uzun sohbetlerimizden, öne çıkmakta ne kadar ihtiyatlı davrandığını biliyorum. Bu sebeple, 'yeni söylemi' en çok beni hayrete sürükledi. Global gelişmelerin farkında, Türkiye'nin üzerine düşen misyonu ve bunun nasıl yerine gelebileceğini bilen akıllı bir insan, 1960'ların "Benim çiftçim, benim köylüm" retoriğine kendisini nasıl mahkum eder? Anlamakta zorlanıyorum, kusura bakmasın... Merkez sağda arayış sürüyor. Kimi 'lider adayı' uygun parti arayışında, kimi parti de 'gerçek lider'... Akpak hale gelen Mesut Yılmaz, hükümetteki varlığını, Avrupa Birliği (AB) konusuna sahip çıkarak liderliğinin pekişmesi için kullanıyor. Halkın yüzde 85'inin tasvip ettiği AB süreciyle şansını zorlaması siyaseten doğru bir hesap... Tansu Çiller de merkez sağı bütünleştirme misyonunun sahibi, fedakârlığa hazır bir siyasetçi olarak, DYP'deki liderliğini sağlamlaştıracağı umudunda. Ancak, yine de, bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak bir girişim beklentisi sürüyor merkez sağda ve bazı siyasetçiler kenarda kendilerini hazırlıyorlar. İlhan Kesici saha kenarında ısınan isimlerden biri... "Baba" ağzıyla konuşması, görüşlerini "Baba'nın adamı" bilinen yazarların övgüsü eşliğinde açıklaması, çıkışını Güniz Sokak ile ister istemez irtibatlı hale getiriyor... Kesici, eskiye özlemi işleyerek geleceğe tâlip olmakla bir yere varabilir mi? "Baba'nın adamı" tiplerin üfürükleri güçlü olsaydı, Güniz Sokak yerine hâlâ Çankaya Köşkü'nde olurdu Süleyman Bey... Geçmiş, irtibat kurulanlar üzerinde büyük bir ağırlığa dönüşüyor giderek; geçmiş dönemi hatırlatan tipler, hem siyasette hem de medyada, (henüz bütünüyle fark edilmese bile) zemin kaybediyorlar... Saha kenarında ısınırken akıllıca egzersiz yapması beklenirdi İlhan Kesici'nin. Sözgelimi, ANAP'lı Lütfullah Kayalar, yeni dönemi fevkalâde iyi değerlendirdiği görüntüsünü veriyor. Geçenlerde İstanbul Conrad Otel'de yaptığı bir konuşmanın metnini okudum; birinci sınıf analizlerle dolu, dünya konjonktürünü iyi anlamış tespitleri vardı. O görüşler, dinleyenler üzerinde, yarınla ilgili umutları artıran bir etki yapıyordur mutlaka; "İktidarın verdiği taban fiyattan beşbin TL daha fazla vereceğim" günleri hiç de sevimli çağrışımlar yaptırmaz dinleyenlerde... İlhan Kesici'nin akıllı, ihtiyatlı ve sabırlı olduğunu biliyorum. Bugüne kadar vaktini en iyi değerlendiren siyasilerden biri olarak geçirdi günlerini; en büyük tehlike, kendisine yakıştırılamayacak, eski dönemin söylemini seslendirmesidir... Yazı yazarken gürültü yapsın diye açılmış bir televizyondan kulağa çarpan bir kaç cümleye veya gazetesindeki değeri "Baba'ya yakınlık mesafesi" ile orantılı, ne yazdığı anlaşılmayan tiplerin boş reklâmına dayanarak hüküm vermek istemem. Bu yazı, Kesici ile ilgili 'son kararım' değil. İlhan Kesici, sadece ülke için gerekli bir siyasetçi değil, değerli bir dost aynı zamanda...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|