Demirel'in 'muteber' ailesi

Cumhurbaşkanlığı görevi bittikten sonra "Acaba şimdi ne yapacak, aktif politikaya girecek mi?" şeklindeki sorulara muhatap kalan, ancak her zaman olduğu gibi açık cevap vermeyen Süleyman Demirel, geçtiğimiz günlerde ilk defa bir konuda açıkça konuştu. O ünlü, Cavit Çağlar, Ali Şener, Kamuran Çörtük'ün yer aldığı "aile fotoğrafı"nı savunan Demirel, "Bu fotoğraf vicdanımdır. Fotoğrafta yer alanlar muteber kişilerdir. Bunların muteber olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Zor durumlarımda benimle beraberdiler" diyordu.

Fotoğrafta yer alanların "muteber kişiler" olup olmadıkları tartışması bir yana, bu konuda, bütün yazılıp çizilenlere rağmen, Cumhurbaşkanlığı sırasında hiçbir açıklama yapmayan Demirel'in, resmi kimliğinden kurtulduktan sonra konuşması oldukça dikkat çekici. Konuyla ilgili yapılan yorumlar, "Demirel, bu kişilerin her ne kadar muteber olduklarını savunsa da, o dönemdeki görevi nedeniyle, yapacağı her açıklama köşeye sıkışmasına neden olacaktı. Ama şimdi rahat" şeklinde.

İş Bankası ne yapıyor?

Son dönemde yapılan ihalelerde boy gösteren İş Bankası, haber yaptığımız 'yanlışlarını' düzeltmek yerine bize dava açmayı tercih ediyor. Hatta bu davalar gazetelerde haber konusu bile yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde bankanın açtığı ikinci davanın ihbarnamesi geldi. Bankanın açtığı davaları o kadar önemsemiyorum da, bu davaları neye dayanarak açıyorlar, onu anlamıyorum.

İş Bankası'nın Almanya'daki bankasında yaklaşık 19 yıldır çalıştırdığı 30'a yakın personelini "geçici işçi" statüsünde göstererek primlerini ödemediği ve Alman makamlarını SSK'dan aldığı sahte belgelerle kandırdığı Ankara 9. İş Mahkemesi'nin kararıyla tespit ediliyor. Biz bunu yazıyoruz, banka hemen dava açıyor.

Daha sonra banka kararı temyiz için Yargıtay'a götürüyor. Yargıtay 24. Daire Başkanlığı'nda büyük bir skandal yaşanıyor; 24. Daire, davanın kararını 9 Haziran'da açıkladığı halde, İş Bankası kararı 28 Nisan 2000 tarihinde alabiliyor ve Almanya'da, aynı davanın görüldüğü mahkemeye gönderiyor. Bu arada, karşı tarafın avukatı Yargıtay 24. Dairesi'nin koridorlarını aşındırıyor ancak kendisine 'davanın sonuçlanmadığı' söyleniyor ve karar metni verilmiyor. Olay ortaya çıkınca, avukat da, Yargıtay Başkanlığı'na, Yargıtay 24. Daire Başkanlığı'nı şikayet eden zehir zemberek bir dilekçe veriyor. Biz bu skandalı da haber yapıyor ve "Karar metnini, açıklanmasından yaklaşık 2 ay önce nasıl alabildiniz" diye soruyoruz, banka yine dava açıyor. Banka bununla da yetinmiyor, beni İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet ediyor.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken hafta içinde, davanın görüldüğü Ankara 9. İş Mahkemesi'nin Yargıtay'ın temyiz kararını kabul etmediğini, kararı tekrar incelenmek üzere Yargıtay'a geri gönderdiğini öğreniyorum.

İşte bunu da yazıyorum ve bekliyorum, 'İş Bankası bu yazdığım için ne zaman dava açacak' diye...

Felaket tellallığı başladı

Ertelene ertelene arap saçına dönen nükleer santral ihalesinde dananın kuyruğu bugün kopuyor. İhaleye katılan firmalar restlerini çektiler ve "Eğer bir daha ertelenirse, ihaleden çekiliriz" dediler. Bu açıklamaların hemen ardından, Türkiye'nin enerji açığı ve "Karanlık günler geliyor" yaygaralarının ne zaman başlayacağını merakla beklemeye başladık ve çok geçmeden yine kıyamet koptu. Birçok gazete ve televizyonda ya ilk haber ya da ikinci haber olarak enerji açığı ile ilgili haberler yayınlanmaya başladı. Artık buna alıştık. Bundan önce de nükleer santral ihalesinin sonuçlarının açıklanmasına yakın dönemlerde bu tür açıklamalar yapılıyordu. Bakalım bugün neler olacak?