YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Faturayı kim ödeyecek?

Türkiye'nin son yüz yıllık tarihine bakıldığında hiç kuşku duymayı gerektirmeyecek kadar açık bir gerçek görülüyor: Türkiye, Batı projesinin bir parçası... İstiklâl Savaşı vermek zorunda kaldığı Batılı güçlerle sonradan anlaştı ve bugüne kadar başka hiçbir ülkenin cesaret edemediği köklü yapısal değişiklikleri gerçekleştirdi Türkiye (O değişiklikler, "Atatürk inkılapları" adıyla, Anayasa'nın 'değiştirilemez' maddeleri arasında yer alıyor). Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı kurumlarına biraz daha eklemlendi. Şimdilerde ise sonuncu aşama yaşanıyor: 'Kopenhag kriterleri'ni benimseyip AB'ye üye olacak...

Batı ile ilişkiler süreci her zaman netameli oldu Türkiye için; özellikle siyasiler, zaman zaman, Batı'dan gördükleri anlayışsızlık karşısında huzursuzluk sesleri çıkardılar. Lozan'da 'başmurahhas' sıfatıyla Türkiye'nin Batı'ya eklemlenmesinde başrolü oynamış İsmet İnönü'nün, 1960 sonrasındaki başbakanlığı döneminde, Kıbrıs bunalımı sırasında sarf ettiği, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye onda yerini alır" cümlesi nasıl unutulur? Huzursuzluk hiçbir zaman isyana dönüşmedi, hep bir ara yol bulundu veya ihtilâflar ertelendi. Sonucu hep beraber görüyoruz: 'Türkiye bugün de Batı uygarlık halkasının içinde' yer alıyor...

Son yüz yıllık tarihin en göze çarpan özelliği, faturayı birilerinin ödemesi, Batı ile ilişkilere kabul edilebilir ölçülerin ötesinde kafa tutanların sistemden tasfiyesidir. Cumhuriyet'ten sonra ilk tasfiye edilenler, başta "Medeniyet bize çoktan beridir diş biliyor / Önce parçalamak, sonra da yutmak diliyor" mısralarını kaleme alan Mehmet Akif olmak üzere dönemin İslâmcı-millîci muhalefeti oldu. Birinci Büyük Millet Meclisi'nin muhalif kanat mensupları İkinci Meclis'te yoktular. Bazıları iç çatışmalarda hayatlarını kaybetti, bazıları soluğu sürgünde aldılar...

İkinci Dünya Savaşı sonrası 'yeni durum' da epey çalkantılı bir dönem yaşanmasını gerektirdi. Dünya sistemi kurumsallaşırken, 'Batı uygarlık halkası' içinde yerleşik duruma gelmeyi 'Batı emperyalizmine eklemleme' olarak yorumlayıp karşı çıkan kişi ve kurumlar, çıkan çatışmada, kaybeden taraf oldular. 'Irkçılık-Turancılık dâvâsı' ile 'milliyetçi kesim' de hedefti, ancak onlar yeni döneme kendilerini uyarlama esnekliğini gösterebildiler... 'Sol muhalefet' ise girdiği kavgadan yenik çıktı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki solcu hocaların kurumlarıyla ilişkileri kesildi; İstanbul'da Zekeriya-Sabiha Sertel'in Tan gazetesi tahrip edildi. Sonuç malum: Türkiye ile ilgili Batı projesine karşı çıkanlar, bu ikinci aşamada da, tasfiyeye uğradılar...

Bu çözümleme ve AB adaylığı ile birlikte Türkiye'nin aynı projenin üçüncü aşamasıyla karşı karşıya bulunduğu tespiti doğruysa, önümüzdeki günlerin benzer bir çatışma ortamı getirmesi ve ardından tasfiye yaşanması beklenebilir. Geçmişte AET/AT/AB karşıtlığı yapan MSP/RP/FP çizgisi, özellikle 28 Şubat'ta yaşananlardan sonra, 'kerhen' de olsa, bugün, projeyi içine sindirmeye hazır görünüyor. DSP ve CHP gibi partilerde toplaşan 'sol siyasi çizgi' zaten baştan beri Batıcı; 'sosyalist sol'un ise bir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor...

Yeni aşamadan endişe duyması gereken iki kesim var: Biri, 'Kopenhag kriterleri' ile sınanan MHP çizgisi ile Batı'nın bu defa dayattığı kriterler varlığını tehdit eden '28 Şubatçı' çizgi... Tabii, bu iki çizginin, devletin değişik birimlerinde, iş ve akademi dünyasında, medyada var olan uzantıları da topun ağzındalar... Rüzgârların bugüne kadarkinden farklı esmeye başlamasına, öyle sanıyorum ki, ramak kaldı...

MHP'de temsil edilen siyasi çizgi, hem geçmişteki (1945 öncesi) gelişmelerde sergilediği 'esnek tavır', hem de esasen 'Batıcı' unsurları içinde barındırması sayesinde, önümüzdeki dönemin çetin şartlarını bir 'iç tasfiye' ile atlatabilir görünüyor (Küçük bir ihtimal de olsa, MHP'yi önce iktidardan uzaklaştıracak, sonra siyasetin dışına itecek bir sürece de girilebilir pekâlâ). Öcalan'ın yargı sürecinde gösterdiği 'anlayış' ve idam cezasının kaldırılmasının önünü "Bizim dışımızdaki partiler birleşirse idam kalkar" formulü ile açarak, MHP, gelişmeye direnmeyeceğinin ipucunu vermiş oldu...

Türkiye için dizayn edilmiş 'Batı uygarlık halkası projesi', her aşamasında, siyasi sistemi bütünüyle değişmeye zorlamış ve basında yaşanan müthiş değişimler eşliğinde hayata geçmişti. Bakalım, önümüzdeki aşamada, siyasi partiler ve medya nasıl bir dönüşüme uğrayacak?


24.TEMMUZ.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...