Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Devlette devamlılık esastırSabah bağlantılı Etibank'a içi iyice boşaltıldıktan sonra el konulmasının ardından meydana gelenler beni gerçekten üzüyor. Yazar dediğin, gazeteci dediğin itibarıyla yaşar; bir çok meslektaşımız, herhalde en yakınlarından başlayarak bazı ithamlara mâruz kalıyor olmalılar ki, günlerden beri kendilerini savunuyorlar... Onların özsavunmalarını okudukça içine düştükleri ruh hali benim yüreğimi berkitiyor... Daha önce yazmış mıydım? Dinç Bilgin aile mesleği olan gazetecilik dışında bir alana girmek istemiyordu aslında. Sabah patronunun sıkıntısını anlamak o kadar zor değil: 'Gazeteci patronlar' ortadan çekilince, meydan, hemen her alanda eli-kolu bulunan işadamlarına kaldı; 'haksız rekabet' gibi gördü karşısındaki manzarayı Dinç Bilgin ve Etibank bir çözüm olarak gösterildi kendisine... Bu işler öyledir: Bir kere kolunu kaptırırsan bütün vücudun gider; yaptığını bir kerecik kendine meşru gösterebilirsen hergün yapılanları doğal karşılarsın... Dinç Bilgin'in gazetelerinde dünyaya nizamât veren yazarların durumunu da anlayışla karşılamaya hazırım ben. Başkaları yaptığında, hemen, "Bankayı hortumladı" diye ortaya atılan bir yazar, aynı işi kendi patronu yapınca da aynı ifadelerle yazmalıdır elbette; ancak yazarın böyle bir yazıyı yazabilmesi için, her şeyden önce patronun bankasında olup-biteni görmesi gerekir... Oysa, bizde, gazeteci milletinin ilgisi hep uzaklara yönelmiştir; sadece Sabah'ta çalışanların mı gözü kör? Henüz kendilerine sıra gelmediği için ortalıkta tavus kuşu gibi dolaşan diğer büyük patronlar sütten çıkmış ak kaşık mı? Kullanılmayan özelliklerin zaman içerisinde körleştiği bilinir. Türk basını da para ilişkisi içerisinde olduklarına karşı körleşti zamanla, Sabah'taki dostlarımız bunun sıkıntısını yaşıyorlar... Bence, onlar da, diğer gruplarda çalışanlar gibi yapsınlar ve maaşlarını ödeyen patronun çizgisini terk etmesinler; patron dediğin bugün zorda olur, yarın eli rahatlayabilir... Gönüllerini başka türlü rahatlatma fırsatı var aslında. Bazı gazetecilere, sivil toplum önderlerine, partilere gerekirse iftira atmayı öngören bir planı Yeni Şafak yayımladı. Kendi meslektaşlarını, içinde nefes aldıkları demokratik ortamı, yıllardır savundukları ilkeleri kirleten böyle bir planla ilgili görüş açıklayan kaç gazeteci çıktı şimdiye kadar, saydınız mı? Planın gerçekten var olduğu iyice anlaşılmadan suskun kalmaya itirazım yok; ancak planın varlığı doğrulandıktan sonra da derin suskunluk sürüyor... İtiraz edenler, babaları bile hata yapsa gözünün yaşına bakmayacağını defalarca ispatlamış bir kaç gözkara; başkalarının yolsuzluklarından söz ederken, ucun kime dokunacağını hesaplamayacak kadar meslek namusuna sahip kişiler onlar... Sözün kısası şu: Patronun soymak amacıyla banka satın aldığında sustun, bankanın içi boşaltılırken ağzını açmadın; o halde, bankaya el konulduktan sonra okurların karşısına çıkıp "Pardon" demenin bir âlemi yok... Eğer gerçekten yanlışını affettirmek istiyorsan, yapman gereken, bundan böyle hiçbir yanlış karşısında susmamaktır... 'Andıç' diye doğrulanmış bir belgeden haberdar mı oldun, hemen sesini yükseltmelisin dostum... Yarın, Türkiye'nin altına saatli bomba yerleştirildiğini ispat edecek başka müthiş belgeler de çıkacak ortaya, yine sesini kısacak, köşende, "Ben aslında iyi çocuğum" diye sızlanmaya devam mı edeceksin? Bu sorular sadece patronları iş üzerinde, banka soyarken yakalanmış gazeteciler için geçerli değil; patronları henüz 'saygın' bilinen, 'önünde ceket iliklenen' veya patronları böyle işlerin içine bulaşmayacak kadar onurlu gazetelerde çalışanlar için de geçerli... Türkiye tarihinin en önemli dönemecinden geçiyor; güzel yarınları alnı ak insanlar hazırlayacak... Alnı ak, yüzü pak gazeteciler tarihe not düşecek... İçimi burkan telâşlı yazıları okurken, bir okur olarak, patronlarının yanlışını yazmamış yazarların esas yarınla ilgili ciddi sorunlar yaşayacaklarını düşünmeden edemiyorum. Etibank Skandalı patladıktan sonra, o bankayla ilişkili olan gazete ve televizyonların yayınları beni böyle düşündürüyor... Hadi geçmişte elleri kolları bağlandı, gözleri mühürlendi o grupta çalışan meslektaşların; şimdi açılan gözleri, kurtulan el ve kollarıyla doğru olanı yapsalar ya? Etibank soruşturmasıyla ilgili en ayrıntılı haberler o bankaya borçlu olan yayın grubunda çıksa ya? En sağlıklı yorumları, "Ben aslında iyi çocuğum" yazıları döşenen meslektaşlar kaleme alsalar ya? Cengiz Çandar'ın yazısının gazete yönetimi tarafından aleni sansürüne hep beraber başkaldırsalar ya? Amerika'da bu yılın en büyük ticari olayı, ülkenin en zengin işadamı Bill Gates'in başında bulunduğu Microsoft şirketine karşı açılan kartel dâvâsıydı. Mahkeme aylar boyu sürdü. Bill Gates ve Microsoft'un yatırımları arasında medya organları da var; sizi temin ederim, maaşları Microsoft kasasından ödenen hiçbir gazeteci bizdekiler gibi davranmadı. Patron onların farklı davranmasını istemezdi zaten; bunu sağlamak için de, sözgelimi Michael Kinsley'in başında bulunduğu Slate dergisinde, mahkeme safahatını kendi grubu dışından itibarlı gazetecilerin kaleminden izletti... Bizde kimse kimseden bu kadar nesnellik beklemiyor, ama birazcık yürek de fena olmazdı hani...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|