Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bu canavar kül yutmuyor"1999'da yaşanan tabii felaketten sonra 2000 yılı, insan ürünü bir toparlanma yılı olabilecek mi?" Bu soru, The Economist dergisinin geçen yılın sonunda yayınladığı The World İn 2000 adlı raporun Türkiye'ye ayrılan çeyrek sayfalık bölümünün girişinde soruluyor. 1995'te sonu hüsranla biten IMF programından sonra sil baştan yenilenen bir paketle 2000'e girmiş olan Türkiye'nin yeni bin yıla girerken, arzuladığı hedefleri tutturup tutturamayacağı tüm dünyanın merak konusu anlaşılan. Yıl sonu rakamlarının ne olacağı konusunda artık merak edilecek bir şey kalmadı. Görünen o ki yıl sonu enflasyon oranları, IMF destekli hükümet programının öngördüğü rakamların yaklaşık 10 puan üzerinde gerçekleşecek. Gerçi bu sonuçlar, hayalperestler dışında kimseyi, hatta hükümet programına yıl boyunca destek verenleri bile fazla şaşırtamayacağa benziyor. Zira IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, "ince ayarın" 2001 yılında yapılacağını bir önceki ziyaretinde ağzından kaçırmış, bu senenin hesabının daha o zamandan dürüldüğünü ima etmişti. Tek tutmayan hesap enflasyon rakamları olsa, durumu fazla büyütmeyeceğiz. Zira enflasyonun ciddi bir düşüş eğiliminde seyrettiğini, hedefler beş, hatta on puan kadar aşılsa bile, bu gerçeğin sevinilesi bir durum olduğunu uzun bir müddettir yazıp çiziyoruz. Bizim baştan beridir endişemiz mevcut iktidarın uyguladığı istikrar paketi sonucunda enflasyonun düşürülemeyeceği noktasında değil, gayet mümkün olan bu düşüşün sürdürülebilir olup olmadığı sorusu etrafında yoğunlaşıyordu. Nitekim, MÜSİAD'ın 2000 yılı ekonomisi üzerine öngörülerini yansıtan raporunu hazırladığımız 1999'un son günlerinde çalışmayı sürdüren değerli iktisatçılarla, uygulanan istikrar programının en somut ayağını oluşturan dövize endeksli para politikasının tek başına ekonomiyi rayına oturtamayacağı üzerinde fikir birliği sağlamıştık. Başta bankacılık ve kamu sektöründe atılması gereken yapısal adımlar atılmadan istikrar paketinin sakat kalacağını görmek için değerli bir iktisatçı olmaya gerek yoktu gerçi. Kaldı ki kronikn enflasyonla mücadelenin en önemli aşaması, ülke ekonomisinin yapı taşını oluşturan tüm birimlerin ortak bir mutabakat oluşturmasından geçiyordu. Başlangıçta 28 Şubat ve 18 Nisan tarihlerinin etkisiyle bu mutabakat havasının oluşturulduğu izlenimi verilmişse de, özel sektörün büyükleri sadece hükümetin sırtını sıvazlamakla yetinmiş, hükümetse kendinden beklenen yeniden yapılanma programını hayata geçirememiş olduğundan, kabak çalışan kesimin başında patlıyor. Sosyal güvenlik açıklarına deva bulamayan mevcut hükümet, bir de finans sektörüne yerinde müdahale edemediği için bugün zar zor toplanan vergileri içi boşaltılmış batık bankalara aktarmak durumunda kalıyor. Büyük umutlar bağlanan vergi düzenlemeleri ve ek vergilerden beklenenin çok altında gelir sağlamış olduğunu ise anlamamakta hâlâ ısrar ediyor. Bu karmaşada deprem vesilesiyle toplanan yardımları depremzedelerden ziyade başka mecralara akıtmanın yollarını arıyor. Tutmayan hedefler ve ilk altı ayda 5,5 milyar doları aşan cari işlemler, 10 milyara merdiven dayayan dış ticaret açığımız karşısında dili tutulan mevcut hükümet, günü Cottarelli'yi Hazine'ye kilitleyip memurlara komik oranlı zam vererek kurtarmaya çalışıyor. Türkiye'de iyimserliğin, safdillik olduğunu bir daha hatırladık. Teşekkürler, enflasyon.
mutku@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|