Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Eller gider Mersin'e...Türkiye'de radikal laiklik anlayış ve uygulamasının nelere malolduğu, insanımızı nasıl huzursuz ettiği, başta öğrenim hakkı olmak üzere hak ve özgürlükleri nasıl katlettiği gözler önünde. "Niçin böyle oluyor?" sorusuna "Aksi halde rejim elden gider, demokrasinin yerine teokrasi gelir" cevabını veriyorlar. Bu laiklik anlayış ve uygulaması, aradaki küçük yumuşamaları görmez isek yetmiş yedi yıldır devam ediyor; yani Türkiye'de üç çeyrek asırdır demokrasi ve insan hakları askıda, ortada hayret verici bir çelişki var, "Kanun diye kanun diye kanun tepelendi" mısâının ifade ettiği gibi "Rejim diye rejim diye rejim tepeleniyor", bir kısır döngünün içine düşmüşüz, beyleri tatmin edecek seviyede dindarlık zayıflamadıkça demokrasi ve insan haklarına geçit verilmeyecek, dindarlığın bu derece zayıflaması da mümkün değil, işimiz sarpa sarmış demektir. Bir de başkalarına, Türkiye'nin alıp benimsemek istediği rejimi farklı şekillerde anlayan ve uygulayan ülkelere bakıyoruz. Bizim başını örtüyor diye kovduğumuz milletvekilini Amerika'da ve Avrupa'da el üstünde tutuyorlar, önemli kişiler kendisini kabul ediyor ve fikrine başvuruyorlar, birçok yerde konferanslar veriyor, bu arada AB ve Türkiye ilişkileri üzerine önemli konuşmalar yapıyor. Bizim başlarını örterek okumak istiyor diye kovduğumuz üniversiteli kızlarımızı Avrupa ve Amerika'nın üniversiteleri kabul ediyor, din özgürlüklerini kullanarak okumalarını sağlıyorlar. Biz kitabının başında besmeleye yer vermiş, islami hareketleri, bilim adamına yakışan tarafsızlık içinde ele almış diye öğretim üyesinin işine son veriyoruz, Amerika ve Rusya uzaya insanlı bir füze fırlatırken papaz çağırıp uzay yolcularına dua ettiriyorlar; yani ilim adamlarını uzay yolculuğuna kendi besmeleleri ve duaları ile uğurluyorlar. Gücünü zulme alet etmesi bir yana bir avuç nüfusu ile koca bir İslam âlemine meydan okuyan, dünyaya kafa tutan, milli politikasını her şeye rağmen yürüten İsrail, ülkesinde demokrasiyi uyguluyor, ama laik değil, laik reformlara taraftar olanlar ile olmayanlar yaklaşık olarak birbirine eşit sayıda. Dini kökenli denetleyiciler (resmi memurlar) et kesiminin dine uygun olup olmadığını denetliyorlar, Din İşleri Bakanlığı var, kimliklerinde milliyet olarak Yahudi yazılıyor, kutsal şabat saatlerinde uçak seferleri yapılmıyor, Yahudi olmayanlarla evlenmek yasak, hahamlar askere gitmiyor, din adamlarının ayrıcalıkları var. Bütün bunlara rağmen İsrail bilimde, teknolojide, ekonomide çağı yakalamış, insanları mutlu, rejimi tartışılıyor, düşünceyi ifade özgürlüğü var, reform tartışmaları yapılabiliyor, yöneticiler seçimle iş başına geliyor ve halkın iradesi ile iktidardan düşürülüyor... Türkiye'de aydın sayılan bir kesim belli bir laiklik anlayış ve uygulamasını halka dayatmış durumda. Dünyada olup bitenlere, milli özellik ve ihtiyaçlara bakarak tuttukları yolu bir daha gözden geçirmeye, bilime kulak vererek gerekli değişimi gerçekleştirmeye, demokrasiyi kamil mânada uygulamaya yanaşmıyorlar. Bu inatlaşma ve kilitlenme yüzünden hayati gündemler erteleniyor, eller Mersin'e giderken onlar -Mersin'e gitmek niyetiyle çıktıkları yolda- tersine gidiyorlar. Bu yüzden kendi değerlerimiz büyük ölçüde yitirildiği gibi başta demokrasi ve insan hakları olmak üzere Batılı değerler de yakalanamadı. Bilimde, teknolojide, ekonomide çağın gerisinde kaldık, biz altmış yetmiş yıl geriye giderek Onuncu Yıl Marşı'nı söylüyoruz, başkaları üçüncü bin yılın şarkısını okuyorlar; yoksa birileri tam da böyle olmasını mı istiyorlar?!
hkaraman@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|