YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Tıp bilimi, toplum bilimlerinin yardımında

Inter-nette sağlık ve tıp haberleri veren siteleri dolaşırken, hiç adını duymadığınız hastalıkları da öğreniyorsunuz..

Bunlardan ikisi, Türkiye'nin sosyo-politik hastalıklarını da anlamamıza yardım edecek nitelikteydi.

Birinci hastalığın adı "Dikkat Açığı Bozukluğu" (Attention-deficit Disorder) şeklinde verilebilir..

Örneğin Amerika'daki okul çocuklarının yüzde 4'ünde, "Dikkat Açığı Bozukluğu" varmış.. Bu çocuklar, anlatılan derslere veya konulara, dikkatlerini yoğunlaştıramıyorlarmış.. Kısacası, kafaları karışıkmış.. Hastalığın kökeninde de, beynin normalden daha yavaş çalışması varmış.. Bazı ilaçlarla bu aksaklık giderilebiliyormuş.. Ama ilaçların yan-etkileri, tam olarak saptanamamış..

İkinci hastalığın adı da "Kuruluk Hastalığı" (veya Sjorgene Syndrome) şeklinde..

"Kuruluk Hastalığı", ağzın kuruması, gözyaşı pınarlarının akmaması ile başgösteriyor.. Bir yudum su içmeden konuşamıyorsunuz.. Yapay göz-yaşı damlaları sıkıyorsunuz gözünüze..

Oysa, bu hastalık, bağışıklık sistemindeki bir ciddi bozukluğun göstergesiymiş.. Yani bir "sendrom"muş..

Vücudun bağışıklık sistemi, sağlıklı hücreleri de tahrip eden antikorlar üretmeye başlarmış.. Bunlar, tükürük ve gözyaşı üreten bezleri tahrip ettiği gibi, karaciğere, mafsallara ve tüm hayati sıvıya ihtiyaç duyan organlara saldırırmış..

Sonunda dişler dökülür, gözler görmez olur, artirit başlar ve hatta ölümler gelirmiş..

Bu iki hastalık, galiba toplumları da tehdit edebilir..

Örneğin "dikkatini bir konuya toplayamamak", ciddi bir sosyo-politik hastalıktır..

Bunun sonunda, hiçbir konu gündemde kalmaz.. Sorunlara çözüm üretilmek yerine, bu sorunlar biriktirilir..

Bakın Türkiye'nin gündemine..

"Enerji Darboğazı"nı kaç yıldır konuşuyoruz.. Ama bu konuyu tam özümseyip, çözüm üretmeden, nice anlamlı ve anlamsız gündem maddesine takıldık..

Örneğin Ecevit, Demirel'in yeniden seçilmesi, KHK'nın bir devlet krizi haline getirilmesi veya benzer konulara takılacak yerde, şu "enerji darboğazı"na kilitleseydi siyasi gücünü, bu kışa elektriksiz girmeyebilirdik..

Aynı durum, şu "banka boşaltmaları" için de sözkonusu.. Cavit Çağlar'ın İnter-Bank'ı boşalırken, Mesut Yılmaz'ın hükümeti bu konuya yoğunlaşsaydı, daha sonraki bankalar boşaltılmazdı ve kamu, 8 milyar dolarlık bir ziyanla karşılaşmazdı..

Şu anda da İstanbul Ticaret Odası Başkanı, sürekli "10 banka daha var sırada" demiyor mu mesela?

Vücudun bağışıklık sisteminin antikor üretip, sağlıklı organları tahrip etmesi de, bir sosyo-politik hastalık olabilir.

Türkiye'yi, dış düşmanların tehditlerine ve ülkede can-mal güvenliğine yönelik tehlikelere karşı korumakla görevli organlar, "iç düşman" kavramına takılıp, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını tehlikeye atarsa, bu da bir çeşit "Sjorgene Sendromu" oluşturmaz mı?

Adalet suçluların değil, farklı düşünenlerin peşine düşerse.. Anayasal organlar, Anayasa'nın ruhunu zedeleyen oluşumların senaryosunu yazarsa..

Ülkede "özgürlükler nasıl sağlanır" arayışının yerine, "özgürlüklerin yarattığı tehlikeler" arayışı ağır basarsa..

Neticede canlılar ve toplumlar, birbirlerine çok benziyor..

Amerikan ekonomisi nezle olunca, bazı ekonomiler verem olmaz mı?

İşte böyle birşey.

Bu inter-net, gerçekten bilgiye ulaşmak için eşsiz bir araç..

ŞAKA

Müthiş proje!

Enerji üretimini artırmak yerine, "tüketimi nasıl kısarız" diye araştırıyor Enerji Bakanı..

Bu arada birileri de, "2008 Olimpiyatları'nı Türkiye'de yapalım" şeklinde çalışmalar yürütüyor.

Herhalde Enerji Bakanı'nın yeni projesi, şöyle olacaktır.

-Mum Işığında Olimpiyat!..

NOSTALJİ

Ecevit, Demirel ve Özal!..

Hem Ecevit'in, hem Demirel'in başbakanlıklarında hükümette bakanlık yapmış olan, eski bir politikacıya sormuştum..

-Ecevit mi, Demirel mi daha iyi başbakandılar?

Şu cevabı vermişti eski MSP'li politikacı..

-Ecevit'e bir problemi götürünce, çözüm üretemezdi.. Bir- takım sözler söyler, konuya derinine giren düşüncelerden çok, slogansı cümleler üretirdi.. Demirel ise, sorunu anlayınca, ilgili bakanları ve kamu kurumlarının yetkililerini arardı.. Çözüm üretirdi.. Ama Ecevit'in her sözüne güvenirdim.. Demirel'in sözlerini ise ihtiyat payı ayırarak değerlendirirdim..

Türkiye, son dönemini bu iki ismin beraberliğinde geçirdi.. Demirel Cumhurbaşkanı, Ecevit Başbakan'dı..

Sonuçlar ortada..

Müthiş bir kararsızlık..

Ekonomide belirsizlikler..

Enerjide darboğaz..

Ve tartışılan bir demokrasi..

Galiba, ikisinin de iktidar-dışı kaldığı ve Turgut Özal'ın yönetimde bulunduğu dönem, en güzeliydi..

Yani nostalji, bazan gerekiyor.


21 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...