Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Şükretmeyi ve yoksula yardım etmeyi unutmayalım
Fakirlik üstüne edebiyat yapmak kolaydır. Fakat onu idrak etmek, yani fakirliği yaşamak kolay değil. (Bir düşünelim, ne romanlar yazıldı fakirlik üstüne, nice şiirler, hikâyeler...) Öğretmen, beslenme saatinde, çocuklardan birinin bazı günler boş durduğunu farkeder ve bol getirenlerden azar azar denkleştirerek, o çocuğun da iki lokma bir şey yemesini sağlar. Çocuk, ihmalden ya da telaştan değil, evde getirecek yiyecek olmadığı için boş gelmektedir. İlkokul dördüncü sınıf... Onurlu ve çok çalışkan bir çocuk. Öğretmenin dediğine göre, sınıfın en iyisi. Zeki, becerikli, gayretli... "Bir gün baktım, torbasını açtı, içinden çıkardığını yemeye başladı. Dikkat ettim, yarım ekmeği ısıtıp ezmiş annesi, 'tost' niyetine yiyor çocuk. İçinde hiçbir şey yok. Ne sucuk, ne peynir... Boş bir ekmek..." Öbür tarafta ise, kıldan tüyden sebepler yüzünden huysuzluk edenler... Elindeki nimetlerin kıymetini bilmeyenler... Şükretmeyi unutanlar... (Ramazan geçti, biz vaaza başladık. Hayırlısı.) "Muhakkak ki insan Rabbinin nimetlerine karşı pek nankördür. Ve nankörlüğüne kendisi de şahittir. Servete de pek düşkündür. (Âdiyât) "Mal ve evlat itibariyle çocukla övünmek sizi oyaladı. O kadar ki, kabirlere bile gittiğinizde, ölülerinizi saydınız. İş, öyle değil! Sakının! Bütün himmet ve say'inizi dünyaya sarfedip de âhirete layık olanı unutmak akıl kârı değildir. (Tekâsür) Zahit, Cahit, Nahit, Vahit Arkadaşın ilk oğlu dünyaya geldiğinde, çok sevdiği ve ufak yaştayken kaybettiği babasının ismini vermişler: Zahit. Zahit iki yaşına basmadan, ikinci çocuk teşrif etmiş. Ona da "Cahit" demişler. Üçüncüsü belki kız olur diye beklerken, o da erkek olunca, madem başladık, kafiye devam etsin düşüncesiyle "Nahit" ismi münasip görülmüş. Dördüncüsü de gayet tabii "Vahit". Ne sakıncası var? Yok elbette. Yalnız, sokakta oynarken çocuklardan birine seslenildiğinde, dördü birden dönüp bakıyor. Ya da oyunun en kıvamlı yerine rastgeldiyse, hepsi bir diğerine bakıp şöyle söylüyor: "Seni çağırıyorlar." 'Beyaz'a dair
"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler." Özdemir Asaf bu mısraları yazdığında, ne ünlü şovmen Beyaz vardı ortalıkta (Belki de henüz doğmamıştı), ne de İlahiyat Dekanı Zekeriya Beyaz, bu kadar popülerdi. SORALIM GİTSİN
Ayrıca şunu da sormanın vaktidir:
Gülsüm'ü kim aldı?
Çakır da gözlü Gülsüm'ü kimin aldığı konusunda rivayetler muhtelif. İşin içinde bir kaymakam lafı geçiyor ama, Çerkez miymiş, neymiş!.. Kimine göreyse öyle bir durum yok. Bitez'e kadar gitmek mi lazım, aslını öğrenmek için. HERŞEYİ BİLDİĞİNİ ZANNEDEN HİÇBİR ŞEYİ BİLMİYORDUR.
Gülüyorlar nedense
Çocuklar ikiye ayrılır; "Şişti, davul gibi oldu..." sözüne çok gülenler ve az gülenler olmak üzere... Nedense, mutlaka gülüyorlar bu söze.
mseker@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|