YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Bu Ramazan oruç tutmayanları neden dövmedim?

Yaşayan en büyük sosyolog, sosyal antropolog ve yakın tarih uzmanlarımızdan Reha Muhtar, bayramın birinci günü; hem Ramazan'a hem de bu yıla ait çok önemli bir "sosyolojik çıkarsama" yaptı. Sahip olduğu bunca önemli titre rağmen hiçbirisini anmadan; yöneticisi olduğu kanalın haber bültenine telefonla bağlanıp, sadece "haber genel yönetmeni" gibi mütevazı bir sıfat kullanarak yaptığı konuşmada Allah'a şükrettikten sonra, "Ne mutlu ki bu Razaman hiç, oruç tutmadığı için dayak yiyen vatandaş haberi vermedik" dedi. Ardından da, ebediyyete intikal eden cümle mütefekkirleri mezarlarında şöyle bir döndürecek ama; Türk sosyoloji tarihinde hiç şüphesiz bir dönüm noktası olacak şu cümleyi sarfetti:

"Demek ki, inanan inanmayan bütün vatandaşlarımız birarada, hoşgörü içinde yaşamayı öğrenmişler!"

Şükür ki binlerce şükür! İçimdeki "şeriat canavarı" ölmüş, koskoca bir Ramazan ayını ona buna sataşmadan, kimsenin kafasını kırmadan, gözünü patlatmadan geçirmişim.

Nereden nereye!.. Şükürler olsun Yarabbi, bu günleri gördük. Nefsimize hakim olmayı, kimsenin kafasını gözünü yarmadan mübarek Ramazan ayını tamamlamayı öğrendik. Bundan büyük bahtiyarlık, bundan büyük sevap mı olur? Ahh... O, tarihe ışık tutacak büyük sosyolojik tahlilin ardından Yaşar Nuri hocamız da çıkıp "Oruç tutmaya gerek yok, oruç tutmayanlara hoşgörü göstermek yeterlidir" deyip fetvayı patlatacaktı ki... Neyse, zamanla o da olur.

Sevgili okuyucular... Biz eskiden ne biçim insanlardık öyle!.. Ne korkunç, ne tehlikeliydik. Bugün cezaevlerinde olup-bitenler bizim yaptıklarımızın yanında, karikatür gibi kalırdı... Hatırlasanıza!. Partilerimiz, derneklerimiz, vakıflarımız, okullarımız, kurslarımız, İmam-Hatiplerimiz, İlahiyatlarımız, gazetelerimiz, televizyonlarımız, radyolarımız, başörtülerimiz, sakallarımız, sarıklarımız vardı. Yoldan çıkmış; hoşgörü, diyalog nedir unutmuştuk. Bunlar da yetmezmiş gibi bir de Ramazan'da oruç tutmayanları dövüyorduk. Allah'ım bir daha o karanlık günleri gösterme bize.

Bir arada yaşamak, kimse için tehlike arzetmemek, önümüze çizilen yolda kuzu kuzu gezinmek meğer ne güzelmiş. Meğer, "hoşgörü" ne mübarek bir nimet, ne etkili bir ağrı kesiciymiş. Bakın, camimize, namazımıza karışan var mı!

Allah, 28 Şubat'ı planlayandan, uygulayandan, vesile olandan, çanak tutandan, gazetelerinin sayfalarını televizyonunun ekranını açandan razı olsun. Onlar bu fedakarlığı göstermese bizim adam olacağımız mı vardı. Elimizden bir kaza çıkmadan, Ramazan mı geçirebilirdik!

Sevgili okuyucular... 28 Şubat hepimizin kafasına ve nabzına göre çeşit çeşit hocalar tahsis etmese, dinimizin aslını öğrenebilir miydik... O hocalar, sabah-akşam bıkmadan usanmadan, "takma kafana her yol İslam'a çıkar" deyip beynimizi okşayarak, hepimizi "hoşgörü manyağı" yapmasalar haddimizi bileceğimiz mi vardı!

Mesela ben... Eskiden böyle miydim! Ramazan demek benim için kelle koltukta cihad etmek demekti. Daha, üç aylar girer girmez kampa çekilir, Ramazan'da dayaktan geçireceğim "zındık"lar için form tutmaya başlardım. Evde çocuk bile korkudan biberonunu kundağına saklar, mamasını gizli gizli yerdi.

Hey gidi günler heyy... Nereden nereye. Yıllardır, o kurslarda, İmam-Hatipler'de, İlahiyatlar'da, tarikatlarda beynimizi nasıl yıkamışlar, kafamızı nasıl örümcekle kaplamışlar da haberimiz olmamış. Neyse ki, 28 Şubat "halaskaran"ı imdada yetişti de kâbus bitti. Onların vatana yaptığı hizmeti; kafası gözü yarılmadan bu Ramazan'ın nasıl geçtiğini hâlâ anlamayan -zındık değil haşa!- "laik kardeşlerim" bilmez, ancak ben bilirim. Oruç yüzünden artık kimseye fiske bile vurmayan bir vatandaş olarak; pozitif bilimin "po"sundan habersiz geçirdiğim o karanlık yıllara dönüp bakıyorum da, 28 Şubat'a ve ona çanak tutanlara bir kez daha minnet duyuyorum.

Başkalarına dayak atmayayım diye gereksiz yere yediğim dayaklar yanıma kâr kalsa da çok mutluyum!


30 ARALIK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...