Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bir mütenebbi'nin ultra-modern çevirisi: "Mesaj" (VI)Gerek Reşad Halife'nin The Final Testament adlı çevirisini, gerekse kopyası olan Mesaj'ı -tıpkı Kadıyanîler tarafından yapılan çeviriler gibi- farklı kılan bir cihet var: "kendi halklarına sadakatsizlik!" Çünkü 19'cuların merkezi Amerika'da, Kadıyanîlerin merkezi İngiltere'de. (Bu işler hep böyledir ve nedense hiç istisnası yoktur!) İddiaları kendi halklarının inançların zayıtlatmaya ma'tufken; aynı iddialar, topraklarında merkezlerinin kurulmasına izin veren ülkelere güç kazandırmaktan başka bir işe yaramıyor; izin de zaten bu amaç gözetilerek veriliyor. Eleştirisiyle meşgul olduğumuz Mesaj'ın bir de nev-i şahsına münhasır söylemi var: 19 Mucizesi! Mucidi kim? Kabbalacılar! Bizdeki Hurufiliğin vulgarize edilmiş versiyonu olan bu ebced oyununun ne denli keyfî işlemlerle organize edildiğini erbâbı gayet iyi bilir. Sayılar yanlış, sayımlar yanlış, çıkarımlar yanlış, çünkü usûl ü erkan yanlış... (Bırakalım, pösteki saymaktan hoşlananlar kendi aralarında bu oyunu oynamayı sürdürsünler.) Bir de popüler bilim kitaplarından ve bilimkurgu romanlarından devşirilme bilgilerle desteklenen bilimcilikleri var bunların. XIX. yüzyıl pozitivizminin safdil bayilerince pazarlanan bu bilimcilik, bir tek işe yarıyor: demagoji (sözcük anlamı: halk avcılığı). Batılılar icad ve keşiflerini doğa üzerinde yaptıkları halde, bunların keşifleri kutsal kitaplarla sınırlıdır. Doğabilimleri alanında ciddiye alınabilecek hiçbir bilimsel becerileri yoktur; ya ilahiyatçıdırlar, ya amatör bilimseverlerdirler; ya da öğretmen veya mühendis, vs. Fakat kesinlikle bilimadamı değillerdir. Sözgelimi Reşad Halife ile Edib Yüksel'in ya da birkaç genç takipçisinin bilgisayar kullanıcısı olmaktan öte marifetleri nedir? Böyle bir marifetleri olsaydı/olabilseydi, şu tür yorumlar yaparlar mıydı? - (Düvenin) bir parçasıyla ona (öldürülene) vurun. (2. 73; Biyokimyacılar, düvenin dokusundaki DNA'ları yaşlı dokulara transfer ederek onları gençleştirmeyi başararak bu ayetin anlattığı mucizevi olayı günümüzde bilimsel yöntemlerle gerçekleştirmişlerdir.) Benim gözlerim yaşardı; ya sizin? - Sure başlarında 14 (7x2) ayrı harf kombizenları olup onların sayısal (ebced) değerlerinin toplamı Muhammed peygamberin izleyicilerine verilmiş olan 1709 kamerî [miladi 2280] yılı verir (s. 223); Kur'an, Dünyanın Sonunun tarihini verir. İsa'nın doğum tarihi, bu hesabı doğrulayıp destekleyen işaretlerden birisidir. Dünyanın, İsa'nın doğumundan 2280 (19x120) yıl sonra son bulacağını Kur'an ayetlerinin işaretiyle öğrenmiş bulunuyoruz. (s. 420; krş. s. 265, 433) Bilimden anladıkları işte böyle şeyler; tam da liseli çocuklara verilecek seminerlerde kullanılacak cinsten parlak ve fakat içi boş yorumlar! Gencin biri, "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" diye sorsa, verecekleri cevap şu: "İnanmıyorsan, o tarihe kadar yaşa da gör!" - Sakar nedir bilir misin? Ne bırakır, ne de yüklenir (tam ve mükemmel), halklar için (evrensel) bir göstergedir/ekrandır. Üzerinde ondokuz vardır. (74: 27-30; krş. 85: 22) Gençler, mütercim abilerinin levha ile levvaha sözcüklerinin aynı kökten geldikleri şeklinde yanlış bir varsayımdan hareket ettiğini (s. 517); bu nedenle muhayyilesinde bir ekran (monitör) canlandırıp kendisiyle birlikte başkalarını da bu ekranın üzerinde 19 mucizesinin görüntülendiği iddiasına körükörüne inandırmaya çalıştığını nereden bilsinler? (Bakınız benim formülüm daha insaflıca: "İnanmıyorsanız, sözlüklere bakınız!") - Yavrularım bir tek kapıdan girmeyin; farklı kapılardan girin. (12: 67-68; Yakup, kalabalık bir grubun görevlilerin dikkatini çekeceğini ve sorunlar çıkarabileceğini düşünmüş olabilir. Yumurtaları ayrı sepetlere koymak istatiksel bir sigorta sağlayabilir.) Sanırım siz de benim gibi, şu irfan ile benzetmedeki şu letafet karşısında gaşyolup mütercime 'aferin sana' demekten kendinizi alamamış olmalısınız. (Bir de istatistiksel diyebilse!?) Popüler faaliyetler, halka ulaşmak için abartılardan, içi boş da olsa parlak ve alımlı sloganlardan, insanların zaaflarına hitap eden ilgi çekici kavram ve iddialardan yararlanırlar. Pazarlayıcıları, tıpkı bir kez kullanılıp atılmak için üretilen kağıt bardaklar gibi ucuz ve basit ürünleri tercih ederler; ne yazık ki netice de alırlar. Bu yüzden bir görülürler, bir kaybolurlar. Oysa dinlerini ciddiye alan insanlar, ufûl eden şeylere iltifat etmezler!
dcundioglu@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|