Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandığımda Anadolu’dan İstanbul’a gelen daha 17 yaşında bir gençtim. Nişantaşı’nın ışıltılı vitrinlerini geçip üniversiteye gittiğim ve heyecanla dersleri takip ettiğim o yıllarda Ünsal Oskay ile karşılaştım. Bunun büyük şans olduğunu daha sonraki yıllarda kavrayacaktım. Onun ilk dersinde diğer derslerin aksine 401 numaralı amfinin epey kalabalık olması dikkatimi çekmişti. Sonrasında kısa boylu, gür saçlı, atik bir adam kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı. Anlattığı şeylerin çoğunu anlamasam da ben dahil herkes pür dikkat onu dinliyor, ağzından çıkan her isim olay ve hikaye kulaklarımızdan geçip beynimize hücum ediyordu. Pek çok öğrenci bu coşkulu anlatının içinde geçen kitap isimlerini ve yazarları not alıyor, onları hayata donanımlı bir şekilde hazırlamak isteyen Ünsal hocanın yaptığı esprilerle kendinden geçiyordu. Bugünden o resme baktığımda üniversite kürsüsünden içeriği dolu dolu olan bir stand up gösterisi canlanıyor zihnimde. Arkadaşlarımla yıllar sonra bile andığımız hocamızın o çok sevdiği romanlardan birinin kahramanı olduğunu öğrendiğimde büyük bir merakla kitabı alıp okumaya başladım.
Cengis T. Asiltürk’ün yazdığı Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay’ı okurken farklı duyguları bir arada yaşadım. Asiltürk, kitabın içeriği için dolu dolu malzeme toplamış. Ünsal hocanın hayatına dair detaylar, derslerde anlattığı hikayeler, öğrencilere verdiği hayat dersleri, kişiliğini oluşturan eşiklerin hepsi eksiksiz bir şekilde verilmiş. Ancak bütün bu iyi malzeme yeterince iyi kurgulanmadığı ve gereksiz tekrarlarda boğulduğu için okurken epey zorlandım. Yine de Ünsal Hocanın o sıra dışı ses tonuyla anlattığını hayal ettiğim dersleri kafamda canlandırıp kitabı bitirdim.
ÜNSAL OSKAY’A HAYRAN YAZARIN HANDİKAPLARI
Aslında hocanın genel manada anlatıldığı ve ölümüyle büyük şok yaşayan öğrencileri ile takipçilerinin yer aldığı ilk yüz küsur sayfa romandan tamamen çıkarılıp, Ünsal Oskay’ın Urfa’da doğduğu andan itibaren bir başlangıç yapılsaydı bahsettiğim gereksiz tekrarlar da olmazdı. Kitabın bir diğer handikapı ise yazarın belgesel roman ile kurgusal roman arasında kalıp tam bir seçim yapmamış olması. Bu durum yer yer kitabın akışında kesintilerin oluşmasına sebep oluyor. Bütün bunların temelinde ise Ünsal Oskay’ın büyük hayranı olan yazarın onu yerlere göklere koyamazken kendini kaybedip romanın özünü kaçırdığını düşünüyorum.
Tüm bu eleştirilerin yanında Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay, okura yeni şeyler vermesini biliyor. Hocanın gençlere rehberlik edecek tavsiyeleri, hayatlarının öznesi olmaları için derslerde anlattığı okunacaklar listesinin kitapta sıklıkla yer alması, Oskay’ı yaşadığı dönemde derinden etkileyen siyasi ve sosyal olayları ele alışı, kitle iletişim araçları ile yeniden şekillenen dünyanın ayak seslerini erkenden fark eden Oskay’ın akademi ile popüler kültürü harmanlayan yaklaşımı ve insanı insan yapan temel değerlerin önemini kitapta buluyorsunuz. Gece-gündüz çalışarak Türkiye’de iletişim bilimini kuran Ünsal Oskay’ı hiç tanımayan ve ondan ders almayan biri için bu kitap iyi bir kaynak olabilir. Ancak yazarın Ünsal hocanın karnavala benzettiği hayat hikayesini daha çok pazar yerine çevirdiğini aklınızın bir ucunda tutarak romana yaklaşmanızı tavsiye ederim.