Avrupa Birliği mi Şanghay Beşlisi mi?

Avrupa Parlamentosu, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerini askıya alıp almamayı değerlendiriyor. Acaba ipler tamamen kopacak mı yoksa Türkiye'nin Avrupa yolculuğu kaldığı yerden devam edecek mi? ​

Yeni Şafak

Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerinde yarın bir milat… Avrupa Parlamentosu bu hafta ülkemizin AB'ye üyelik müzakerelerini askıya alıp almamayı oylayacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yaptığı açıklamada “Peşinen söylüyorum. Sonuç ne çıkarsa çıksın. Bu oylamanın bizim nezdimizde hiçbir kıymeti yoktur. Bu ülkenin istiklal ve istikbal mücadelesi orada ellerin havaya kalkıp inmesi ile kesintiye uğrayacak değil. AP'nin böyle bir oylama yapması bile terör örgütlerine kol, kanat gerdiğinin, onların yanında saf tuttuğunun göstergesidir" yorumunu yaptı. Daha öncesinde de Cumhurbaşkanı Şanghay Beşlisi hakkında, “Türkiye “Benim için varsa, yoksa AB" dememeli... Kanaatim bu. Mesela, “Şanghay 5'lisinde Türkiye niye olmasın?" demişti. Acaba yarınki oylamada Türkiye AB yoluna devam edecek mi yoksa Şanghay Beşlisi'ne mi dahil olacak?

150 YILLIK SÜREÇ – TARİHSEL NOKTA

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Kati Piri, oylamaya sunulacak metinde "Türkiye'yle üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması" tavsiyesinde bulunulacağını belirtti. Piri, “Üyelik müzakerelerine devam edebilmemiz için Türkiye'nin normalleşmesi gerekiyor. Bunun için de anahtar Ankara'nın elindedir, AP'nin değil" yorumunu yaptı. Ancak siyaset bilimcilere göre AB'nin karşısında Türkiye dışında başka bir alternatif de bulunmuyor. Hatta uzmanlar, Rusya, Çin ya da diğer Orta Asya ülkelerini Türkiye kadar güçlü görmüyor ve "Türkiye'nin Batılılaşma hareketi dediğimizde 150-200 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. O zaman bu sadece 11 yıllık müzakere sürecinin değil, belki 150 yıllık bir sürecin de bittiği bir nokta olacak. O anlamda çok tarihsel bir nokta" diye ekliyor.

“ŞANGHAY BEŞLİSİ'NDE NEDEN TÜRKİYE OLMASIN?"

Bu kritik günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan AB'nin sürekli nazlandığını ve Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istediğini kaydederek, “Biz şu anda sabırla görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Bu görüşmeler tabii bir yere kadar devam edecek, onlar da herhalde bir nihai karar verecekler ve bizler de bu nihai karar durumuna göre hareket ederiz veya biz kararımızı veririz, buna göre adım atarız" ifadelerini kullandı.

Birkaç gün önceki bir diğer açıklama da akıllarda soru işareti oluşturuyor: AB'nin alternatifi Şanghay Beşlisi'mi? Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Semerkant dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada, "Türkiye “Benim için varsa, yoksa AB" dememeli... Kanaatim bu. Mesela, “Şanghay 5'lisinde Türkiye niye olmasın?" diyorum. Bunu Sayın Putin'e olsun, Nazarbayev'e olsun, şu anda Şanghay 5'lisinin içinde olanlara da söyledim. Başlangıçta 5 ülkenin kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Özbekistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler dahil oldu... İran da girmek istiyor. Sayın Putin, “Bunu değerlendiriyoruz" gibi bir ifade de kullandı. Türkiye'nin Şanghay 5'lisi içinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum" ifadelerini kullanmıştı.

ABD'YE BAŞ KALDIRAN OLUŞUM

Tam da Türkiye'nin Avrupa Birliği Gümrük Birliği'ne dahil olduğu tarihlerde dünya üzerinde yeni bir oluşum ortaya çıktı. Adını Çin'in Şanghay kentinden alan bu oluşum bölgesel güvenlik alanında derin bir iş birliğini içeriyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bahsettiği “Şanghay 5'lisi" Çin Halk Cumhuriyeti'nin de içinde olduğu Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın da katılımıyla kuruldu. Dev oluşum kendi bölgelerinde ABD'nin varlığına sert tavırlar gösterdi ve tek kutuplu dünya düzenine baş kaldırdı. Güvenlik anlamında birlikte hareket eden oluşum, 2003 yılında bunu ekonomik işbirliğine de taşıdı. Dönemin Çin Başbakanı Wen Jiabao, bölgede ticaretin geliştirilmesi için bir an önce tedbirlerin alınmasıyla birlikte, oluşumda uzun vadede bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması hedeflenmesini önerdi. Tam tamına bir yıl sonra 23 Eylül 2004'te 100 maddelik bir ekonomik plan imzalandı.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2016/11/23/03/28/resized_29645-7a12a1f3ekonomi.jpg

3 SENE ÖNCE ŞANGHAY'A YEŞİL IŞIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan bundan 3 sene önce Başbakanlık döneminde de Rusya'da Vladimir Putin ile yaptığı basın açıklamasında Putin'in “Türkiye'nin AB ile görüşmelerde çok tecrübesi var, faydalanacağız" sözleriyle Erdoğan'a pas atması ve Erdoğan'ın “Çok doğru, 50 yıllık tecrübe kolay değil! Sayın Başkan'a teklif ediyorum. Şanghay'a bizi de alın ve bu sıkıntıdan kurtarın..." cümlesi bugünlere ışık tutuyor gibi. Erdoğan çok daha öncesinde de aynı konu üzerine, “Alın bizi Şanghay Beşlisi'ne, AB'ye Allahaısmarladık diyelim" demişti.

ÇİN'DEN 10 YILDA 10 MİLYAR DOLAR TAAHHÜTÜ

Peki iki oluşumun ekonomik rakamlarına bakalım. Şanghay Beşlisi'nin kendi aralarında potansiyel mal ticaret hacmi 210 milyar dolar. Ve bu ülkeler kendi aralarında dünya mal ticaretinin yüzde 0.6'sını yapıyor. AB ülkelerinin dış ticaret hacmi 10,53 Trilyon, kendi aralarındaki mal ticareti hacmi ise 6.3 trilyon dolar. AB'de oluşan mal ihracatı ve ithalatı, dünya ticaretinin yüzde 32'sini oluşturuyor. Toplam ihracatımızın yüzde 42'sini AB'den yaparken; yüzde 21.2'sini Şanghay Beşlisi'nden yaptık. Bunun yanında AB ülkelerine 206 milyar dolar, ŞİÖ ülkelerine 410 milyar dolar ticaret açığı vermişiz.

Dünya Bankası verilerine göre, Şanghay Beşlisi ülke ekonomilerinin toplam büyüklüğü 2015 sonu itibarıyla 12,5 trilyon dolar seviyesinde. Söz konusu 6 ülkenin dünya ekonomisindeki payı son 5 yılda yüzde 13'ten 17 seviyesine yükseldi. Orta Asya'da büyük önem kazanan oluşumun ülkelerin büyük enerji kaynaklarına sahip olması örgüte ayrı bir önem katıyor. Dünyada kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 9'u, yine kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin yüzde 20'den fazlası Şanghay Beşlisi üyesi ülkelerin topraklarında yer alıyor. Ayrıca örgütün ekonomik gelişimini desteklemek için örgütün baskın unsurlarından, dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Çin'in, ekonomik kalkınma için üye ülkelere 10 yılda 10 milyar dolar kredi vereceğini taahhüt etmesi de örgütün ekonomik gücüne işaret ediyor.

Ancak Avrupa Birliği her ne kadar 2008'deki küresel krizden etkilenmiş olsa da yaklaşık 500 milyonu aşkın tüketici kapasitesi ve yaklaşık 36 bin dolarlık kişi başı geliri ile halen dünyanın en büyük ekonomisi olmayı sürdürüyor. AB'nin 18,5 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) ile dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 23 olup, AB'yi sırasıyla 17 ve 10 trilyon dolarlık GSYH ile ABD ve Çin takip ediyor.

AB'NİN TÜRKİYE'YE YAPTIĞI EKONOMİK HAKSIZLIK

Mali yardımlar konusunda AB'nin Türkiye'ye gerekli duyarlılığı göstermemesi bir başka boyut. Türkiye'nin sağladığı mali yardım tutarı, Helsinki Zirvesi'ne kadar 914 milyon euro iken, aday ülke statüsünden sonra yıllık 177 milyon euro hibe yardımı yapıldu. 2006'da ise bu rakam 500 milyon euro oldu. Ancak bu rakamlar diğer aday ülkelerle karşılaştırılınca oldukça düşük. 10 yeni üye ülkeye 2006'da ayrılan yardım tutarı 15 milyon euro. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine karşı çıkanlar genellikle, nüfus büyüklüğü, kültür, din farklılığı, insan hakları gibi konularda ülkemizin AB'den yüksek miktarda para alacağı gibi gerekçeleri sunuyor. Ancak tüm olanlara bakıldığında AB'nin Türkiye tereddütünün altında bir korku yatıyor yorumları da mevcut. Ekonomi uzmanlarına göre de AB'nin Türkiye tereddütünü bırakıp, politik ve dini önyargılardan kendisini kurtarıp doğru bir ilişki kurması gerekiyor. AB'nin Türkiye sayesinde ekonomik olarak daha fazla kazanacağı, ekonomik ve siyasi anlamda istikrarlı Türkiye'nin AB'nin de ekonomik ve siyasi gücünün artması anlamına geleceği dolayısıyla da AB ve Türkiye kadar dünya barışı ve istikrarı da kazançlı çıkacağı da bir diğer görüş arasında…

GÜNDEM
Anket: AB ile müzakereler devam etmeli mi?

GÜNDEM
Türkiye'nin 57 yıllık AB süreci