Zihniyet kutuplaşması, iktidar savaşları ve güçlü hukuk sistemi ihtiyacı

04:002/09/2019, Pazartesi
G: 2/09/2019, Pazartesi
Yusuf Kaplan

Toplumu toplum yapan yegâne güç, asgarî müşterekleri ve bu asgarî müştereklerin yeşerttiği ruhtur.Türkiye, asgarî müştereklerini yitiriyor hızla...Tam ortadan ikiye yarılmış gibiyiz karpuz gibi...Bu da doğal olarak kutuplaşmanın kontrolden çıkması için çok müsait bir zemin oluşturuyor...ZİHNİYETKUTUPLAŞMASI VE “İKTİDARSAVAŞLARI”Kutuplaşma, sanıldığı gibi, siyasî değil bu toplumda: Kutuplaşma, epistemolojik ve ontolojik. Zihnî ve varoluşsal. Zihniyet kutuplaşması yani.Dünyaya bakışları, zevkleri,

Toplumu toplum yapan yegâne güç, asgarî müşterekleri ve bu asgarî müştereklerin yeşerttiği ruhtur.

Türkiye, asgarî müştereklerini yitiriyor hızla...

Tam ortadan ikiye yarılmış gibiyiz karpuz gibi...

Bu da doğal olarak kutuplaşmanın kontrolden çıkması için çok müsait bir zemin oluşturuyor...



ZİHNİYET
KUTUPLAŞMASI VE “İKTİDAR
SAVAŞLARI”
Kutuplaşma, sanıldığı gibi, siyasî değil bu toplumda: Kutuplaşma, epistemolojik ve ontolojik. Zihnî ve varoluşsal. Zihniyet kutuplaşması yani.
Dünyaya bakışları, zevkleri, beğenileri, hayat tarzları taban tabana zıt iki kesim bir “
iktidar savaşı
” veriyor -deyim yerindeyse...
İktidar savaşı
” ifadesi, biraz sert oldu, biliyorum. Ama sadece ifadeden, söylemden ibaret bir durumla karşı karşıya değiliz; fiilen yaşanan bir durum var karşımızda:
Toplumun ruh sağlığı açısından vahim bir durum bu.

Herkes birbirine öfke ve kin kusmak için bekliyormuş gibi: Farklı kesimlerin giyim kuşamlarına gösterilen tepkiler ve yaşanan gerilimleri hatırlayalım burada...

Birbirimize tahammül gücümüzü kaybediyoruz sanki...

Yallah Arabistan’a
” diyen bir nefret söylemi çok yaygınlaştı şimdi...
ASGARÎ MÜŞTEREKLER YOK
OLURSA, “SİGORTA ATAR”!

Bütün bunlar, asgarî müştereklerin yok olmasının, değerlerin çürümeye ramak kalmasının yol açtığı anlam boşluğunun ürpertici sonuçları.

Asgarî müşterekler, tarihten süzülüp gelen yüzyılların çilesi, mücadelesi ile inşa edilen değerlerinin, anlam haritalarının ürünüdür bir toplumun.

Bu toplumda, bu değerlerin, anlam haritalarının kaynağı İslâm’dır; İslâm’ın dışında bu topluma ruh verecek, iyi, doğru, güzel fikri verecek, bir kaynak yok.
İslâm’ın dışındaki her şey, Batı’dan ithal.
Medeniyetlerin birbirileriyle ilişkilerinde, alışverişlerinde, ilk aşama, öğrenme / “çıraklık” aşamasıdır. Sonra özümseme, kendine maletme, sonra da dönüştürme aşamaları sözkonusudur.
Her bir aşama yüzyıllar sürer...

Batı’dan ithal ettiğimiz hiç bir şeyi alıp kendimize maledebilecek kadar özümseyebilmiş değiliz. Batı’nın çıraklığını yapıyoruz hâlâ!

Bu toplumu ayakta tutacak ve bu toplumun yeniden tarih yapmasını mümkün kılabilecek bir medeniyet yürüyüşüne çıkmasını sağlayacak değerler, İslam’ın sunduğu değerler; kişiler de Yunus gibi, Mevlânâ gibi, Sinan gibi, Itrî gibi, İbn Arabî, İbn Sinâ, Gazâlî gibi öncü, ön açıcı kişiler...

Cumhuriyet tarihi boyunca burada zikrettiğim öncüler ayarında bilimde, düşüncede, sanatta, ahlâkta dünya çapında isimler yetiştiremedik; yetiştiremezdik de.

Yetiştiremezdik; çünkü epistemolojik kırılma ve ontolojik kopuş şeklinde yaşadığımız bir kültürel inkâr cinayeti yaşadık. Daha iliklerimize kadar yaşadığımız değerlerimizin yerle bir olmasına yol açan medeniyet krizini görecek, anlamlandıracak ve nasıl aşabileceğimiz konusunda önümüzü açacak çapta -bir kaç önemli isim dışında- büyük düşünürler, sanatçılar bile çıkarabilmiş değiliz.

Dışardan, Batılılar tarafından sömürgeleştirilemeyen bir ülkenin içerden zihnen sömürgeleştirilmesi, celladına âşık edilmesi ve sonra da geldiğimiz noktada sosyolojik ve siyasî olarak birbirine düşürülmesi gibi tehlikeli bir süreç yaşıyoruz...

CEMAATLER TEMİZLENMEZSE,
İÇ SAVAŞ ÇIKAR DEMEK NE DEMEK?

Meseleyi cemaatler ve tarikatler konusuna getireceğim... Bu toplumun asgarî müştereklerinin, değerlerinin yaşatıcısı ve gelecek nesillere aktarcısı kurumların başında geliyor cemaatler ve tarikatler...

Son zamanlarda cemaatlere ve tarikatlere karşı operasyon yapılmasını dillendiren kişiler şurda burda cirit atıyor... Geçenlerde bir asker, bir televizyonda, “cemaatler ve tarikatler temizlenmezse, iç savaş çıkar” dedi!
Çok tehlikeli bir dil bu!
Çok tehlikeli bir söylem!
Sömürgeci, mankurtlaşmış, başkalarının askeri bir kafa bu kafa!
Söylemek bile gereksiz:
Cemaatlerin, tarikatlerin siyasetle, ticaretle bu kadar içli dışlı olması, varlık nedenlerine aykırı.

Ama bütün kurumların laikleştirildiği; televizyonların, sosyal medyanın bütün değerlerimizi kurşuna dizdiği; eğitim sisteminin, medyanın, kültür dünyasının mankurtlaşmış kuşaklar yetiştirdiği, bu ülkenin insanlarını zihnen sömürgeleştirdiği bir ortamda bu toplumun İslâm’la, en temel varoluşsal değerlerimizle canlı, dinamik ilişkiler kurmamızı sağlayan yegâne kaynak cemaatler ve tarikatler oysa.

Kim ki, cemaatlerin ve tarikatlerin temizlenmesini istiyorsa, bilin ki, o kişi, bu toplumun çocuğu değildir ve bu toplumun mezarını kazıyacak tehlikeli işlere davetiye çıkaran tehlikeli bir türedidir!
CEMAATLER ÜZERİNDEN
İKTİDAR SAVAŞI YAŞANIYOR!

Cemaatler, elbette, kendilerine çeki düzen verecek. Elbette denetime açık olacak.

Cemaatlerin, tarikatlerin bu toplumun ruhu, ruhkökleri olan İslâmî değerlerimizin en önemli koruyucu kaynakları olduğunu unutur da, hedef tahtasına yatırma aymazlığı sergilersek, gelecek kuşaklara bunun hesabını veremeyiz...

Bu toplumun en eski, en köklü kurumlarından sözediyoruz.

Cemaatler ve tarikatler üzerinden bir iktidar savaşı yaşanıyor: Bazı uç, militan, Kemalist şebekeler, fırsatperestlik yaparak siyasî iktidarı etkisiz hâle getirmeye ve böylelikle bu toplumun ruhköklerini kurutacak tehlikeli operasyonlara davetiye çıkarmaya çalışıyorlar!

Değerlerin aşındığı, müthiş bir yozlaşmanın yaşandığı, insanların yıllarca mahkemelerde süründüğü, şiddetin, cinayetlerin, tecavüzlerin, boşanmaların tavan yaptığı, ailenin çatırdadığı, farklı toplum kesimlerinin iğrenç yöntemlerle iktidar savaşları verdikleri bir zaman diliminde sakinleşmeye, durup düşünmeye, kalıcı, köklü, güçlü ve âdil bir hukuk sistemi inşa etmeye ihtiyacımız var.

Parti politikaları, sınıfsal çıkarlar değil, partiler üstü, sınıflar üstü, kesimler üstü değerlerimizin kilit kavramlarını oluşturan ehliyet ve liyakat, güven ve ahlâk’ın iktidarı bizi “kurtarabilir” ancak.
O yüzden şunu bilir, şunu söylerim:
Güçlü ve âdil bir hukuk sistemi âcil şart!

Vesselâm.

#Zihniyet
#Kutuplaşma
#Müşterek
#Sigorta
#Cemaat
#Savaş