Sünnîler, tarihlerinin en ürpertici entelektüel sefaletini yaşıyorlar!

04:0018/01/2021, Pazartesi
G: 18/01/2021, Pazartesi
Yusuf Kaplan

Sünnîler hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından İslâm dünyasının omurgasını oluşturuyor. Ana omurgasını.İslâm tarihini Sünnîler yaptılar, esas itibariyle: Haçlılarla ve Moğollarla Sünnîler savaştılar. Sünnîler birinci medeniyet buhranı sırasında Haçlılarla ve Moğollarla ölüm kalım savaşı verirken, Şam’a ve Kahire’ye hâkim olan Şiîler, Bağdat’taki hilafete ve Selçuklulara kan kusturdular!I. MEDENİYET BUHRANI VE GAZÂLÎ’NİN BAŞLATTIĞI MEDENİYET TASAVVURU YOLCULUĞUBirinci medeniyet buhranı sırasında

Sünnîler hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından İslâm dünyasının omurgasını oluşturuyor. Ana omurgasını.

İslâm tarihini Sünnîler yaptılar, esas itibariyle: Haçlılarla ve Moğollarla Sünnîler savaştılar. Sünnîler birinci medeniyet buhranı sırasında Haçlılarla ve Moğollarla ölüm kalım savaşı verirken, Şam’a ve Kahire’ye hâkim olan Şiîler, Bağdat’taki hilafete ve Selçuklulara kan kusturdular!

I. MEDENİYET BUHRANI VE GAZÂLÎ’NİN BAŞLATTIĞI MEDENİYET TASAVVURU YOLCULUĞU

Birinci medeniyet buhranı sırasında hem dışarıdan hem de içeriden büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldı İslâm dünyası. Dışarıdan Haçlı ve Moğol sürüleri, Kaşgar’dan Buhara’ya, Semerkant’tan Bağdat’a kadar İslâm dünyasının merkez coğrafyasını cehenneme çevirdiler. İslâm medeniyetinin bütün kurucu ve koruyucu şehirlerini yerle bir ettiler!

Buhara kaç kez yerler bir oldu! Taşkent, Herat, Hive, Nişabur kaç kez öldü öldü dirildi! Buldozerlerle kökleri kazınan bu şehirler en son Timur ve oğlu Şahruh ile torunu Uluğbey tarafından silbaştan inşa edildi. Timur, sahip kırandı; sahip kıran yani dünyaya hâkim olan dört büyük hükümdardan biri. İslâm dünyasını yeniden ayağa kaldıran en büyük atılımlardan birini o yapmış, bütün kökü kazınan İslâm şehirlerini o ve çocukları yeniden inşa etmişti.

Timurîlerden önce başlayan, Timur’un ve çocuklarının özgüvenlerini de inşa eden entelektüel hareket, büyük direniş ve dirilişin sağlam temellerini ekti: Gazâlî’nin kurucu tarihî rol üstlendiği, önce akidenin, sonra bütün ilimlerin ve siyasetin büyük bir fikrî bir atılımı mümkün kılacak Sünnî entelektüel ana omurga üzerinden inşası yolculuğuydu bu. Gazalî’nin Sünnî entelektüel ana omurgayı inşa etmek için başlattığı bu medeniyet tasavvuru inşası yolculuğu, sonraki yüzyıllarda hem çok güçlü bir entelektüel seviyeye ve performansa sahip Şiî düşünceye ve dünyaya meydan okudu, hem de Sünnî omurganın bütün alanlara, hayatın kılcal damarlarına kadar nüfûz etmesini sağlayacak temelleri atmayı başardı.

Gazâlî ile başlayan bu medeniyet tasavvuru yolculuğu, Râzî ile felsefede, ikinci bin yılın yenileyicisi İmam Rabbânî ile tasavvufta, Gazâlî ana damarından beslenen İbn Haldun’un tarihte, tarih felsefesinde, siyaset ve medeniyet tarihinde yaptığı atılımla yepyeni alanlara ve ufuklara taşındı: Böylelikle geliştirilen güçlü Sünnî akîde, derinlikli entelektüel birikim ve kuşatıcı siyasî atılım İslam dünyasının hem içerden ve dışarıdan yapılan bütün saldırıları püskürtmesini sağladı hem de sonraki bin yılı kurdu ve korudu.

Özetle, birinci büyük medeniyet buhranı sırasında dışarıdan Haçlılar ve Moğollar, içeridense Şiîler tarafından yapılan saldırıları, derinlikli, köklü, kuşatıcı muazzam bir Sünnî entelektüel atılım gerçekleştirerek aştık.

II. MEDENİYET BUHRANI: AKÎDE, FİKİR VE SİYASETTE SAVRULMA

Son iki asırdır iliklerimize kadar yaşadığımız ikinci büyük medeniyet buhranında da benzer sorunlarla boğuşuyoruz: Akîdenin sarsılması, entelektüel çöküntü, siyasî parçalanma ve savrulma. Başka bir ifadeyle, bir yandan, emperyalistlerin İslâm dünyasını sömürgeleştirmesi, kaynaklarına el koyması, kültürlerini tahrip etmesi, öte yandansa, içeride, bütün İslâm dünyası genelinde Sünnî inancın akīdevî ve fikrî saldırılara karşı Gazâlî’nin ve ondan sonra gelenlerin yaptığı atılıma benzer bir entelektüel atılım yapacak çapta düşünürlerden yoksun olması, kelimenin tam anlamıyla entelektüel bir sefalet sergilemesi!

Şunu iyi bilelim: İslâm dünyasının yaşadığı bu ikinci büyük medeniyet buhranını, akide, fikir ve siyasette öncelikli olarak Gazâlîvârî entellektüel atılım gerçekleştirebilirsek aşabiliriz.

Olan biteni bilme, elde edilmesi gerekeni bulma ve olunması gerekeni olma yolculuğuna çıkmamız şart. Medeniyet tasavvuru yolculuğudur bu: Hem hakikatin hem bütün çağların ve çağrılarının hem de içinde yaşanılan çağın ve çağrısının şahidi olmak.

Başkalarının kavramlarıyla kendi dünyamızı kuramayacağımız gerçeğinden yola çıkarak ümmîleşmek, çağın ağlarından ve bağlarından kurtularak çağrısı çağını kuracak kavramlarımıza ulaştıracak bir yolculuğa çıkmak...

Fakat önümüzdeki manzara ürpertici: Hem dünyada düşünce sadece Batıda üretiliyor hem de İslâm düşüncesi, -sanatsal düşünce birikimi de dahil- Şiîler tarafından temsil ediliyor.

Sünnî düşünce diye bir şey yok: Sünnî düşünce yerlerde sürünüyor! Sünnîler, ya selefî damara kaçıyorlar ya da seküler akademinin Batılı ezberlerini pazarlıyorlar!

Gazâlî’nin akīdede, kelâmda, fıkıh usûlünde, siyaset düşüncesinde yaptığı Sünnî entelektüel atılıma benzer bir inşa ve meydan okuma çabası ortaya koyacak uzun soluklu, köklü bir fikrî atılıma ihtiyacımız var.

Batılı oryantalistlerin ve sömürgecilerin bilinçli stratejik adımlarının sonucunda, gelinen noktada, iki asırdır, İslâm düşüncesini ve sanat teorisini Şiîler temsil ediyor ve üretiyor.

Sünnîler ya slogan atıyor ya da bütün Arap dünyasında olduğu gibi, Batılı postmodern düşünce kalıplarıyla İslâmî mirası yeniden okumaya ve inşa etmeye kalkışarak tarihte ortaya konan entelektüel birikimi tarumar ediyor, postmodern kalıplara göre tanımlayarak tanınamaz hâle getirecek kadar yerle bir ediyor: Arkoun’un, Laroui’nin, Cabirî’nin, Hanefî’nin, Ebu Zeyd’in yaptığı şey, hep söylenegeldiği gibi, “çağdaş İslâm düşüncesi” filan değil, aksine, seküler Arap düşüncesidir ve İslâm düşünce birikimini modernist ve postmodernist kalıplarla tarumâr etmektir!

Sünnī dünya, hem teorik / entelektüel olarak hem de pratik / siyasî olarak çok büyük bir yok oluş felâketinin ortasında debelenip duruyor.

Ama umudumuzu yitirmiş değiliz. Gazâlî’leri çıkaracak köklü bir medeniyet tasavvuru yolculuğuna çıkarsak, hem ülkenin, hem coğrafyanın hem de insanlığın önünü açacak öncü kuşakların tohumlarını ekmeye başlayabiliriz... Bunu başaracağız inşallah.

Bu yazıda ciddiye alınması gereken bir tarih felsefesi okuması yaptım, mezhebî bir okuma değil!

#Medeniyet
#İslam
#Gazali