İnsan günah işler çünkü insandır. Melek olmadığı için günah işler insan; tövbe ettiği için hayvan olmaz. Gönülden yapılan bir nasuh tövbeye melekler imrenir; ısrar etmekle sıradan hale getirilen günahtan hayvanlar iğrenir. “İnsanız, o halde günah işleyelim” demek değildir bu; bilakis “tövbe edelim ancak tövbe ile insan kalabiliriz” çağrısıdır. Neye tövbe edelim peki? Günahlarımıza. Günah ne? Adam öldürmek, zina etmek, hırsızlık, içki içmek, yalan söylemek gibi şeyler... Bunlar günah, peki günah dediğimiz şey bunlardan mı ibaret? Hayır! Başka neler var? Kibir, hırs, tamah, haset, riya, suizan, dünya sevgisi... Bizim asıl derdimiz bunlardır, diğerleri değil. Ama ne bunların günah olduğunun farkındayız ne de kendimizde böylesi hallerin bulunduğunun. İnsan bilmediği şeye, günah olduğunu düşünmediği şeye, yaptığının farkında olmadığı şeye tövbe eder mi? Hayır! Bizim büyük derdimiz budur işte!
İçki içen içtiğini biliyordur, yaptığının günah olduğunun farkında ise, kurtulmak istiyorsa, nasibi de varsa bir nasuh tövbe eder, geri dönmez bir daha günahına, Tevvâb olan Allah da affediverir. Kibirli kibrinin farkında değildir oysa; hasid hasedinden habersizdir, tamahkârın gözleri kapanır tamahından kendi ahvalini bilemez, harîs hırsının elinden can verir de yine dönmez yolundan. Günah işlediğini bilmiyorsan, işinin gücünün günah olduğunun farkında değilsen neye nasıl tövbe edeceksin? Tövbe etmeden insan kalınamıyorsa, tövbe de ancak günah işlediğinin farkında olanın harcıysa; insan kibrinin, tamahının, hırsının, hasedinin pençesinde kıvranıyor ama bunun farkında olamıyorsa, yavaş yavaş hayvanlaşıp nihayet hayvandan da aşağı düşmez de ne olur? Bizim büyük derdimiz derken işte bundan bahsediyorum.
İnsan neden günah işler diyorsun, nefislerini temize çıkarmak için, şeytan yüzünden diyorlar. Günahını almayın şeytanın. Şeytan ilk günahını işlediğinde henüz şeytan diye bir şey yoktu cihanda. Şeytana günah işleten nefsidir. Dünyayı gördüklerimizden ibaret zannediyoruz; sevabı, günahı, gerçeği gördüklerimizden ibaret. Göremediği bir Allah’a iman eden kişinin görünenlere görünmeyenlerden daha çok itimat etmesini nasıl izah edeceğiz peki? Bir kalbimiz var bizim ve ruhumuz. Ruhumuza ruhundan üflediği günde henüz bir bedenimiz yoktu, gel gör ki günahı yalnızca bedenin işledikleri zannediyoruz. Yazık bize, ayıp bize, yuh bize!
İhtifal haftasında Hz. Mevlana’yı anmakla olmaz bu işler, yaşadığın zamanın Mevlana’larına varıp bendelik edebiliyor musun canı gönülden, aşk o zaman aşk! Onların yanına gidip gelmekle kalbimizin hastalıklarından nasıl kurtulacağız? Ben bilmem orasını, Ebû Bekir’in, Ömer’in, Osman’ın, Ali’nin (r.a.) Rabbi bilir. Hace Abdulkadir’in, Şah-ı Nakşibend’in, Hz. Rüfâi’nin, Hz. Mevlâna’nın Rabbi bilir. En çok da tek ve hakiki ‘kul’ olmakla araya kimselerin giremeyeceği “ka’be kavseyn ev ednâ” mülkünün sahibi Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ves Efendimizin Rabbi bilir.
Bilirse bir de bizim bir deli derviş var; “Geçen gün abdest alırken ayağımın birisini yıkadım sıcak su bitti, diğerini soğuk suyla yıkamak zorunda kaldım sol ayağımın sağ ayağıma hakkı geçti abi, neyleyeceğim” diye dertlenen o deli dervişin mürşidinin Rabbi bilir, ben bilmem.
Sözü yormadan söyleyeceğim söyleyeceğimi.
Bildiğim o ki zira, diyeceğim o ki: Dönmeden olmayacak bu iş!
Belki de bu sebepten dikilip şehirlerin orta yerine elinde bir megafonla, çekilip mescitlerin tenhasına dilinde hep aynı şiirle, kapanıp gecenin koynuna gözünde hep aynı yaşla, görünmeyen bir sırrı terennüm edecek divaneleri arıyorum:
Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!
Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön!
Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.