Son zamanlarda ABD ile Rusya arasında sürtüşmeler devam ediyor.
Kimileri bu sürtüşmeleri acaba yeniden soğuk savaş iklimine mi giriyoruz sorusuyla karşılıyor.
Olayın gerçek niteliğini kavrayabilmek için soğuk savaşın ne olduğunu anımsamamız gerekiyor.
Biz, bütün dünyanın ağız birliği halinde soğuk savaştan bahsettiği günlerde bile gerçekte böyle bir savaşın bulunmadığını, durumun it dalaşı kabilinden bir sürtüşme olduğunu söylemeye çalışıyorduk.
Bunun nedenini kavrayabilmek için ABD’nin iç ve dış politikasında yönlendirici iradenin kimin elinde olduğunu bilmek gerekiyor.
ABD’de yönetimin en tepesinde Başkan görünüyor olsa da gerçekte onun yetkileri sınırsız değildir. Ben, Anayasa ile Başkana verilmiş yetkilerden bahsetmiyorum. Pratikte ABD Başkanının fiilen nereye kadar yetki sahibi olduğunu anlatmaya çalışıyorum. ABD Başkanları kuramsal olarak yığınla yetkiyle donatılmıştır. O kadar ki ABD Başkanlarından birine (yanlış aklımda kalmadıysa Lincoln’a) atfedilen bir anekdot var. Bir kabine toplantısında karar oylanmış, çoğunluk Başkana muhalif oy kullanmış, fakat Başkan nihai kararı şöyle açıklamış: “7 evet, 1 hayır; hayırlar galip!”
Bu gibi durumlar ülkenin iktisadi veya siyasî durumunu kökten etkilemeyecek kararlar için geçerlidir. Ama ülkenin kaderini kökten etkileyecek durumlarda Başkanlar sadece konuşur, ama konuşmalarını kuvveden fiile intikal ettiremezler. Başkan adayları olsun, seçildikten sonra Başkanlar olsun, istedikleri her şeyi söyleyebilirler. Ama bunu kuvveden fiile intikal ettirebilmeleri belli şartların gerçekleşmesine bağlı... O şartlara uymadan dediğini dayatmak isteyen bunu hayatıyla öder. ABD’de hükümet darbesi yok sanılıyor. ABD’de hükümet darbesi Başkana suikast yapmak suretiyle gerçekleştiriliyor.
Obama’nın ve şimdiki Başkan Trump’ın söyledikleriyle icraatları arasındaki farkı gözlemleyenler durumu net biçimde görebilir. Başkanlar konuşur, fakat icra edemez.
İcra, görünmeyen ama var bulunan başka bir gücün elindedir orada: çok uluslu şirketler... Onların dediği olur. Savaşa ve barışa o şirketler karar verir.
Peki, Başkanların afur tafuru ne oluyor?
Şayet gerçek iktidar gücünü elinde tutanlarla istişare halinde bir irade beyanında bulunmuşlarsa, Başkan onların ağzıyla konuşmuş olur. Ama onlarla istişare etmeden aklına geleni veya aklına yatanı kendiliğinden söylemişse o sözün icrai bir niteliği yoktur. Söylenmiş olmakla kalır.
Trump’ın Başkan olduğundan bu yana defalarca tükürüğünü yalama zorunda kalmış olmasının arkasında bu gerçeklik var...
Son haftalar boyunca ABD Başkanı Rusya’ya tehditler savurup duruyor. Bu tehditlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü o tehditler ABD’nin gerçek iradesini dermeyan etmiyor. 1980li yıllarda zamanın Başkanı Reagan da Ruslara tehditler savuruyor, hakaretler ediyordu. Ama bütün o kabadayılık taslamalarının fos çıkması mukadderdi (durumu somut örnekleriyle anımsamak isteyenler bizim Çapraz İlişkiler kitabımıza göz atabilir).
Peki, bu itiş kakış da ne?
Buna it dalaşı derler...
Deyim özelde havacılıkta kullanılmakla birlikte gündelik dile de intikal etmiş durumda... İç veya dış karşılıklı güçlerin birbirine karşı üstünlüklerini kanıtlamak için giriştikleri manevralar... Uluslararası ilişkilerde de savaş halinde olmayan muhalif devletlerin birbirine karşı giriştiği kabadayılık hareketleri... Kimi zaman kazara ölümler bile olsa bu durum o ülkelerin birbirlerine savaş açmasıyla sonuçlanmaz.
Şimdi de ABD ile Rusya’nın birbirine karşı küfürleşmeleri it dalışından (Dog Fight) ibarettir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.