Sanatın delilini kıssalarda aramak

04:009/02/2021, Salı
G: 9/02/2021, Salı
Ömer Lekesiz

Valérie Gonzalez’inGüzellik ve İslam-İslam Sanatı ve Mimarisinde Estetikadlı kitabında çok önemsediğiKur’an’daki Hz. Süleyman Kıssasının Estetiğibaşlıklı bölümü de değerlendirerek, ilgili bahsi kapatalım.Gonzalez, Neml Sûresi’nin “Ona ‘köşke gir’ denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona ‘Bu, (zemin) billurdan döşenmiş bir köşktür’ dedi. Belkıs, ‘Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi Allah’a


Valérie Gonzalez
’in
Güzellik ve İslam-İslam Sanatı ve Mimarisinde Estetik
adlı kitabında çok önemsediği
Kur’an’daki Hz. Süleyman Kıssasının Estetiği
başlıklı bölümü de değerlendirerek, ilgili bahsi kapatalım.
Gonzalez, Neml Sûresi’
nin “Ona ‘köşke gir’ denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona ‘Bu, (zemin) billurdan döşenmiş bir köşktür’ dedi. Belkıs, ‘Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi Allah’a teslim oldum’ dedi” mealindeki 44. ayetini şu şekilde yorumlar:

“Bu (ayet) İslami tasavvurda hususi bir öneme sahip estetik bir boyuttur. Modern göstergebilimle birlikte kutsal metinlerde yeralan ifadeleri anlamak için yeni imkânlar sağlayan fenomenoloji gibi disiplinler ışığında düşünüldüğünde, Neml Sûresi bizzat ilâhî kelâmdan sadır olan belirli bir sanat tasavvurunun varlığını açığa çıkarırken, Hz. Süleyman ve Belkıs arasında geçen kıssadaki söz konusu estetik boyutun gücünü gösterir. Batılı eğitim almış bir gözlemci olarak, Kur’an’ın bilişsel konumuna ilişkin meselenin dini içerimlerine dahil olmaksızın kültürel bir yorumla belirlenen bakış açımla, yazdığım kitabımda ileri sürdüğüm fikir budur.”

Bundan hareketle Gonzalez, İslam sanat geleneğinde kıssaların örnek alınması, ayetin metin analizi üzerinden bir nesnenin sanat eseri olarak gösterilmesi ve ayetin verdiği estetik bilginin amelî bir uygulama ortaya koyması bakımından üç yönlü bir değerlendirmede bulunur. Bunlardan varmak istediği ilk sonuç bir “Süleymanî estetik bilinç” olarak kültürel bir olguya işaret etmektir.

Bu manada,
sanatsal nesne
cihetinden kimi Müslüman meliklerin saray yapımında
Süleymanî bir sünnet
e tabi olduklarını belirtip, bir müfessirin onları destekleyen yorumunu da naklederek kendi
işârî yorum
unu getirir.
Gonzalez’in işârî yorumu seçmesi bu noktada önemlidir, çünkü, o sayede hem
vahyi sanata
indirgemek
gibi önemli
tehlike
den kurtulur hem söz konusu bakışın aşırı yorumdan
yalıtılmamış
olmasıyla, kendi yorumundaki şu aşırılığı makulleştirir:

“Bu Kur’anî tasvir, İslam dünyasındaki sanatsal biçim ve mimariye geniş ölçüde uygulanan muhtelif estetik ilkelerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Cam örüntü, özellikle de geometrik süslemelerde, yapılardaki seramik, dış cephe kaplaması ya da mermer tasarımlarını paylaşır. Bu aynı zamanda belirli şekilleri vermek için model alınan seçilmiş bir malzemenin, düzenli olarak işlevsel bir mekânı kaplayan estetik düzenine tekabül eder. Böyle bir estetik düzenleme, bizim genellikle ‘süsleme’ diye adlandırdığımız şeye karşılık düşer. Süsleme, bir duvarı, zemini ya da bunun benzeri bir yapıyı bezeyen birleştirilmiş ve yinelenmiş (tekrarlanmış) malzemenin toplamda oluşturduğu dekorasyona denir. Belirli bir sembolizm ya da temsil bu süslemeler konusunda tanımlayıcı olamaz. Fakat bu süslemelerden bazıları, kendi görsel anlamları bakımından temsil gücü yüksek bir konuyu zorunlu olarak oluşturmaksızın belirli bir şekilden ilham aldığını varsayabileceğimiz nakış, çiçek bahçeleri, yıldızlar ve benzeri bir dizi nesnedeki, fark edilir şeylere ilişkin resimleri zihnimizde kesin olarak canlandırır. Diğer süslemeler, Osmanlı seramik ya da nakışlarında bulunabilecek muhtelif çiçek desenlerinde olduğu gibi tabiattan ilham alarak somut bir fikir sunar.”

Eylem
açısından ise, Gonzalez, hiçbir Batılının kaçınamayacağı konuya, kendisi de bir Batılı olarak gelip dayanır:
Mimesis
ve dolayısıyla
görsel yanılgı!
Belkıs’ın
görsel aldanması
nda, onun Hz. Süleyman ile
bilgi-cehalet
merkezli ilişkisinde “hayatiyet veren güçlü diyalektik” bir gerilim keşfeden Gonzalez, ilâhî ve insanî yaratmanın farkı üzerinden mimesisi geçersizleştiren önemli sonuçlara ulaşır.

Gonzalez’in zikrettiğimiz bu yorumları son tahlilde güzel yorumlardır ama bunlar ne ilktir ne de son olacak.

Her şeyden önce, Gonzalez’in etimolojik ve nesnel açıdan çok değerli gördüğü
sarh
kelimesi, sadece bu ayette geçmez.
Kasas
ve
Mümin
sûrelerinin 38. ve 36. ayetlerinde de geçer. Öte yandan kasırlar, oyma evler vb. sarhın müteradifi kelimeler de yine muhtelif ayetlerde yer alır.
Bir diğer husus,
Yusuf
başta gelmek üzere
Araf, Rahman, Taha
ve ilgili daha birçok sûre güzellik merkezinde fenomenal bir bakışla bidayetinden beri Müslümanların çalışma konusu olagelmiştir.
Gonzalez’in o kıssa yorumuyla yaptığı katkı da elbette güzeldir, ama, bizdekilerine göre
devede kulak
–gibi.
#Sanat