Mehmet Erdoğan’dan “Edebiyat ve Eleştiri Yazıları”

04:0021/06/2020, Pazar
G: 21/06/2020, Pazar
Ömer Lekesiz

Mehmet Erdoğan, 40 yıllık yazı hayatının, 36 yıllık (1983-2019) müktesebatını, Toplu Yazılar alt başlığıyla Edebiyat ve Eleştiri Yazıları adlı kitabında topladı (Kopernik Kitap, İstanbul 2020).Böylece, Erdoğan daha önce yayımlanan Sübjektif Yazılar, Şiirin Eşiğinde ve Eleştiri Denemeleri adlı üç kitabında yer alan yazılarıyla, çeşitli mevkutelerde yayımlanan, bir kısmı yeni olan yazılarını, hacimli (toplam 660 sayfalık) bir hurç içinde derlemiş oldu.Erdoğan’ın kendi kelimeleriyle, kitapta yer alan

Mehmet Erdoğan, 40 yıllık yazı hayatının, 36 yıllık (1983-2019) müktesebatını, Toplu Yazılar alt başlığıyla Edebiyat ve Eleştiri Yazıları adlı kitabında topladı (Kopernik Kitap, İstanbul 2020).

Böylece, Erdoğan daha önce yayımlanan Sübjektif Yazılar, Şiirin Eşiğinde ve Eleştiri Denemeleri adlı üç kitabında yer alan yazılarıyla, çeşitli mevkutelerde yayımlanan, bir kısmı yeni olan yazılarını, hacimli (toplam 660 sayfalık) bir hurç içinde derlemiş oldu.

Erdoğan’ın kendi kelimeleriyle, kitapta yer alan yazıların tamamı derlenirken yeniden tasnif edilmiş, gözden geçirilmiş, bu vesileyle kimilerinde bazı küçük düzeltmeler yapılmış. Şiir Üzerine, Şairler Üzerine, Hikaye ve Hikayeciler Üzerine, Eleştiri ve Eleştirmenler Üzerine, Muhtelif Yazılar ve Konular Üzerine ve Söyleşiler başlığı altında, altı bölümden oluşan kitapta, 92 metin yer almıştır.

Bu hacimli kitabın, doğru okurlarıyla buluşmasını ve edebiyat muhitimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Mehmet Erdoğan (d. 1961), şiir “de” yazmış olmasına rağmen, asıl eleştiride ısrarlı olmuş, İmam Hatip ve İlahiyat eğitimli bir yazardır.

Eğitimini vurgulayışımın nedeni, onun yazı anlayış / eylem ve ahlakının kaynağına işaret etmek içindir: ’80 kuşağına mensup ve mezkur eğitimden geçmiş hemen her yazar gibi, Erdoğan da din-siyaset-edebiyat üçlüsünün birliğinde, yaşadığı zamanın hakkını, edebi bir zevkle ve dini - siyasi bir bakış açısıyla vermeye çalışmış; mensubu olduğu edebiyat muhitini daima önemsemiş, sol-kemalist kültürel iktidar tarafından tezkiye edilmeye tenezzül etmemiş ve dolayısıyla bu çevreye asla muhabbet duymamış, hatta muhabbet duyanlara karşı da mesafeli olmuştur.

Bu manada yazı çabasını, dünya görüşünün üzerine inşa ederek, kimliğini öne, yazı eylemini onun yedeğine almıştır. Diğer bir söyleyişle o, eleştirmen olan Mehmet Erdoğan değil, Mehmet Erdoğan olan bir eleştirmendir. Bu hakkını öncelikle teslim edelim ki, aşağıda ileteceğimiz birkaç eleştiri bu sayede doğru konumlanmış olsun.

Erdoğan, sanal ortamdaki yorungedergi’de kitabının serüvenini anlatırken, kendi muhitiyle birlikte, eleştiri ortamındaki yerini şu cümlelerle çerçevelemiştir:

“Düşünce ve tavır olarak Yeni Devir gazetesi, Mavera dergisi ve Dergâh Yayınları çevresine yakın oldum. Diriliş ve Edebiyat dergilerini uzaktan takip ettim. Hiçbir grup, oluşum, çevre ya da anlayışın gözü kapalı mensubu olmadım ama yakın olduğum çevrelere karşı da her zaman samimî davrandım. Ayane ile kendi arkadaş çevremizi oluşturmaya çalışırken Dergâh, Atlılar ve Kökler’de içeriden biri olarak yazdım. Bugünden geriye dönüp baktığımda kendimi ‘bağımsız’, ‘arada kalmış’ veya ‘bireysel’ olarak görüyorum.”

Erdoğan’ın buradaki mensubiyet beyanı ve kendine özel nitelemeleri yerli yerinde olmakla birlikte, ikincisi şu eke muhtaçtır: Tekinsizlik!

Tekinsizlikten kastım, kimi kaydi / metinsel ya da doğrudan şahsi hususları bir vicdan meselesi haline getirerek, bunların beyanını apansız yapıvermektir.

Erdoğan’ın tekinsizliği, mezkur sanal dergideki yazısında, kendisinin “bu yazıyı yazarken, şu şahsı eleştirdim” şeklinde somutlaşan ifadesiyle meşrulaşıyormuş gibi görünmesine rağmen, eleştiri sokağının diliyle söyleyecek olursak, onun asıl aniden giydirme merakının sonucu olsa gerektir.

Dolayısıyla yukarıdaki, kendi “bağımsız, arada kalmış veya bireysel” nitelemeleri, onun arzuladığı bir tutumdan çok, Ankara kanonunun, tekinsizliği nedeniyle ona uyguladığı mesafeden kaynaklanmış gibidir.

Örneğin, Necip Tosun’la ilgili “...yazarlık ilke ve ahlakından uzak bir tutum içindedir” (s. 395) şeklindeki yargısı, kendisinin edebi anlayışı ve ahlakı cihetinden yüzde yüz doğru olsa da, bir vicdan yükünün böylesine apansız bir şekilde beyanı, edebiyat eleştirisinin sıkleti itibariyle problemlidir.

Erdoğan, tekinsizliği ve dolayısıyla apansız beyanları yüzünden; muhitinde yer alan diğer yazarların ona karşı dikkatli davranmaları, tokadını yemeyecek bir mesafede durmaya özen göstermeleri nedeniyle, kendi çevresinde adeta hak edilmiş bir bağımsızlığa, arada kalmışlığa ve öznelliğe, yine kendi eliyle maruz kalmış gibidir.

Buna rağmen Erdoğan, asil bir dünya görüşü içinde, ahlaki bir mevzilenişle yürüttüğü eleştiri gayretinden, ilgili metinlere verdiği emekten ve yazma keyfinden kuşku duyulamayacak bir eleştirmendir.

Eleştiri, aynı zamanda geleceğe yazılan bir mektup da sayılabildiğine göre, Erdoğan’ın eleştirileri metinleri hakkındaki en güzel hükmü elbette zaman verecektir.

#Mehmet Erdoğan
#Edebiyat
#Kitap