Zihniyet kurucu bir isim: Hasan-ı Basrî

04:006/12/2022, вторник
G: 6/12/2022, вторник
Ömer Lekesiz

Yeni Şafak·Ömer Lekesiz - Zihniyet kurucu bir isim: Hasan-ı BasrîHz. Osman hilafetininson yıllarında (650’li yıllarda) başlayıp,Hz. Ali’nin şehadeti (661),Kerbelahadisesi (680) vb. önemli olaylarla şiddetini zaman zaman artırarak,Abdülmelik b. Mervansaltanatının(685-705) ilk on yılına kadar devam edeniktidar krizinde, İslamî vasatta durmalarıyla ünlü isimlerin, bugünkü ilgili krizlerde de halen Müslümanlar için örnek olmayı sürdürmeleri garipsenecek bir durum değildir.Zira meselenin aslı din ve


Hz. Osman hilafetinin
son yıllarında (650’li yıllarda) başlayıp,
Hz. Ali
’nin şehadeti (661),
Kerbela
hadisesi (680) vb. önemli olaylarla şiddetini zaman zaman artırarak,
Abdülmelik b. Mervan
saltanatının
(685-705) ilk on yılına kadar devam eden
iktidar krizinde
, İslamî vasatta durmalarıyla ünlü isimlerin, bugünkü ilgili krizlerde de halen Müslümanlar için örnek olmayı sürdürmeleri garipsenecek bir durum değildir.

Zira meselenin aslı din ve dünya algısında toplanmakta, yönetme anlamında siyaset esaslı tartışma ve çatışmaların mahiyet ve seyrine göre çeşitlenmektedir. Öyle ki, 2023’te yapılacak olan Türkiye’deki siyasi seçimler bile millilik ve vesayetçilik, bağımsızlık ve mandacılık tercihlerinde bulunma bakımından hâlen aynı bağlama oturmaktadır.

Din ve dünya algısından, siyasi tavırdan söz ettiğimiz yerde, aynı zamanda
zihniyet kurucu
ya da halk dilindeki karşılığıyla
kurucu baba
(pîr) vasıflarını da yüklenen örnek isimlerin başında ise Hasan-ı Basrî (rahimehullah) yer alır.

21-110 / 642-728 yılları arasında yaşayarak, ilk iktidar krizlerinin tamamına tanık olan Hasan-ı Basrî’nin babası Yesâr, Meysan’ın fethinde, büyük sahabilerden Zeyd b. Sabit tarafından köle edinilen bir Hristiyan’ın oğludur.

Zeyd b. Sabit, Yesâr’ı azat ettikten sonra, o da annelerimizden
Ümmü Seleme
’nin azatlı kölesi olan Ümmü Hayra ile evlenmiş, Hasan bu evlilikten doğmuştur.

“Böylece Hasan-ı Basrî vela yoluyla, anası tarafından Hz. Peygamber katındaki konumu Aişe’den sonra gelen Ümmü Seleme’ye, babası tarafından Hz. Peygamberin kâtibi ve kaynakların İbranice ve Süryanice bildiğini belirttiği tercümanı olan Zeyd bin Sabit’e mensuptur. Zeyd bin Sabit, Ebu Bekir zamanında Kur’anı toplamış, Osman zamanında öteki vahiy kâtiplerinden bir grupla toplama işinin bitirilmesi için çalışmıştır.” (el-Câbirî, Arap-İslam Siyasal Aklı, Trc.: Vecdi Akyüz, Kitabevi Yayınları, 2001)

İbnü’n-Nedim
, Hasan-ı Basrî’nin künyesinin Ebû Said olduğunu, Hz. Ömer’in hilafetinin sona ermesinden iki yıl önce doğduğunu ve 89 yaşında vefat ettiğini kaydederek, Horasan’da Rebî’ b. Ziyad’a, Sâbûr şehrinde, yaklaşık üç yıl kadar da
Enes b. Malik
’e kâtiplik yaptığını,
Abdurrahman b. el-Eş’as
’a biat ettiğini söylemektedir. (el-Fihrist, Trc.: Ramazan Şeşen, TYEK Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2019)

Bunlardan, Rebî’ b. Ziyad, Peygamber Efendimizle (sav) ile görüştüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte, ilgili sahabe hakkındaki kaynaklarda sahabeden sayılmış, 671’den itibaren iki buçuk yıl Horasan valiliği yapmıştır.

Hicrette on yaşında olan Enes b. Malik, daha o yaşta Peygamber Efendimizin hizmetine girmiş, bizzat onun tarafından terbiye edilmiş ve vefatına kadar da onun yanından hiç ayrılmamıştır.

Eş’as ise, Haccac yönetimine isyan eden sahabidir; Hasan-ı Basrî ona biatı yüzden Haccac’ın tenkidine uğramışsa da zulmüne muhatap olmamıştır.

Attâr
’ın Evliya Tezkireleri’nde “Nübüvvetin perverdesi, fütüvveti huy edinen, ilim ve amel Kâbe’si, verâ’ ve yumuşaklık kıblesi, sahib-i sadr, sadr-ı sünnet Hasan Basrî’nin (r.a.) menkıbeleri çok, meziyetleri hadsiz hesapsızdır. İlim ve muamele sahibiydi. Hakkın korkusu ve hüznü sürekli olarak kendisini sarmıştı.” cümleleriyle methettiği Hasan-ı Basrî’yi Hücvirî de şöyle niteler: “Tasavvuf ehli olanların yanında onun şanı ulu ve değeri büyüktür. Hatta bütün ilimlerde durumu böyledir, muamele (ve amelî tasavvuf) konusunda çok hoş işaretleri vardır.”
Bunlardan bakıldığında, tabiînden olan Hasan-ı Basrî’nin zahid / sûfî / evliyâ olarak Tasavvufun benimsediği sözlü kültürde -rivayet kültüründe- nasıl
efsanevî
bir karaktere büründürüldüğünü anlamak hiç de zor olmasa gerektir.

Üç koldan Peygamber Efendimiz’e bağlanan Nakşibendiyye Tarikatı’nın üçüncü kolunda Hz. Ali’den sonraki (ya da önceki) isim olarak Hasan-ı Basrî’nin bulunması, bunların meşruiyeti bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.

Öyle ki, bir silsileye göre de Hasan-ı Basrî, Huzeyfe b. Yemân vasıtasıyla Hz. Peygamber’den feyiz almış, bu feyiz Hâris el-Muhâsibî ile devam etmiştir. Bu silsile daha çok Kuzey Afrika’da yaygındır.

İkinci silsile Hz. Ali, Hasan-ı Basrî, Habîb el-Acemî, Dâvûd et-Tâî ve Ma‘rûf-i Kerhî; üçüncüsü de Enes b. Mâlik, Hasan-ı Basrî, Ferkad Sencî, Ma‘rûf-i Kerhî şeklinde devam etmiştir.

Ayrıca Hasan-ı Basrî’nin Hz. Ali’den veya Kümeyl b. Ziyâd’dan hırka giydiğine inanılır. Fütüvvet ehli, cesaret ve cömertliği sebebiyle Hasan-ı Basrî’yi
seyyidü’l-fityân
olarak kabul etmiştir. (Süleyman Uludağ, DİA “Hasan-ı Basrî” maddesi)

Nasipse buradan devam edelim.

#Hz. Osman
#Hz. Ali
#Hilafet