Üç hafta önce Milas’taydım. Günümüzde Milas’ın bir mahallesi olan Beçin’de, 14. yüzyılda Menteşeoğulları tarafından inşa edilmiş külliyenin bulunduğu eski Milas’ı görmek için gittiğimde, önce metruk bir evle karşılaşmıştım. İnşallah yanmamıştır diye umut ettiğim bu ev, son yangınlarda yanan evlerin tipik bir örneğiydi.
Evin son sahibesi olan kadın, bakıma muhtaç hale geldiğinden, ilgili devlet kurumunun karar ve vesayetiyle, bir kaç ay önce Milas’a götürülmüş.
İğreti bir duvarla çevrelenmiş avlusunda bir tandır, odunluk ve tuvalet yer alıyordu. Doğu yönündeki tek penceresi ise, ancak Fas şehirlerinde görebileceğimiz şekilde –akrebin geliş yönüne göre- mavi renkli bir boyayla boyanmıştı.
Soğan, sarımsak asmak; biber, bamya vs. kurutmak için avluya bakan duvarına çakılmış çiviler yerli yerinde duruyordu. Evin köpeği de daha birkaç gün öncesine kadar oradaymış. Aç kaldığından, koyunlarını eski Milas’ta otlatan çobanlardan birinin peşine takılıp gitmiş de olabilirmiş.
Bu manada her ev, ev olmaktan çok daha fazlasıdır. Genel planda tarihtir, bir özgeçmişler toplamıdır. Özel planda dantel duvaklı Yörük gelinleriyle yeşeren bir soy ağacıdır; toprağı önce topuklarıyla ıslah eden çocukların neşesidir; yaşama nöbeti devralınmış birinin tabutla yolcu edilmesidir; cepheye çağrılmış bir askerin telaşıdır; seferde sır olmuş erlere yakılan ağıttır; yıkılan hayallerle devam eden hayat arasında tutunulacak yegâne daldır; gece ile gündüzü, ataletle gayreti, hüzün ile sevinci, arzu ile sevgiyi... kendinde birleştiren bir berzahtır:
“Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hâtıra gözler ve sevmek
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hâtıra gözler ve sevmek
Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerinde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katil suların ortasına bıraka
Katil sular güneşi gözlerinden götüren
Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli”
(Sezai Karakoç, Gündoğmadan, Köşe 2)
Yukarıda da söylediğimiz gibi, her ev ev olmaktan çok daha fazlası olunca, Üstündağ’ın mezkur itirazı, AK Partili bir belediye başkanının, son yangında evleri yananları teselli etmek için sarf ettiği şu sözlere olmalıydı:
“Evleri kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımız için TOKİ tarafından 20 yıl ödemeli, istedikleri şekilde evler yapılacak. Evi eski olan vatandaşlar, ‘keşke bizim de evimiz yansaydı’ diyecekler.”
Yangın nedeniyle hayatları altüst olan ve gelecek telaşına düşen insanları, doğru bir bilgiyle teselli ve ikna etmek cümlesinden, ilk bakışta isabetliymiş gibi görünüyor bu sözler. Ama zamanı ve zemini itibariyle tartışmasız olarak yanlıştır. Tıpkı, yanan elbisesini söndürme telaşına düşmüş birine, markalı yeni takım elbise vaadinde bulunmak gibidir. Can derdine düşmüş olana, mal garantisi sağlamak, ilk hatırası acıya bitişecek olanın, eski eviyle birlikte yanan hatırlarından ve aidiyetini yitirmesinden sevinç duymak gibi...
Çay dağıtmak da buna benzer bir yanlıştı. Başkan Erdoğan’dan, ilgili bakanlardan, son işçiye kadar yüzlerce serdengeçtinin yangını söndürmek için ortaya koydukları o müstesna, o destansı çaba, bu iki yanlışın gölgesinde bırakılmamalıydı; bunlarla pusuda bekleyen hainlere, klavye düşkünü müfsitlere, CHP ile İP’in yalancı ve müfteri sözcülerine fırsat verilmemeliydi.
Yangın mağdurlarının, yangını söndürmek için halis bir niyetle ve büyük bir azimle çalışanların hislerine, kayıplarına karşı lütfen hürmet gösterelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.