Yaşar Kaplan’a rahmet

04:0012/01/2023, Perşembe
G: 12/01/2023, Perşembe
Ömer Lekesiz

Yeni Şafak·Ömer Lekesiz - Yaşar Kaplan’a rahmet2001 yılından beri Almanya’da yaşayan yazar, dergici ve yayıncıYaşarKaplanda dünya mühletini tamamladı; Bekâ Evi’ne göçtü. Rabbimiz rahmetiyle muamele eylesin.Ailesine, sevenlerine ve camiamıza başsağlığı diliyorum.2001 yılından beri Almanya’da yaşıyordu.Yusuf Ziya Cömert, Kaplan’ın vefatı nedeniyle yazdığı yazıda onun yalnızlık, yoksulluk, yoksunluk çektiğini; yaşarken unutulmayı hak etmediğini söylemiş. Bu doğru bir tespit ama bu aksini söylemeye

2001 yılından beri Almanya’da yaşayan yazar, dergici ve yayıncı
Yaşar
Kaplan
da dünya mühletini tamamladı; Bekâ Evi’ne göçtü. Rabbimiz rahmetiyle muamele eylesin.

Ailesine, sevenlerine ve camiamıza başsağlığı diliyorum.

2001 yılından beri Almanya’da yaşıyordu.
Yusuf Ziya Cömert
, Kaplan’ın vefatı nedeniyle yazdığı yazıda onun yalnızlık, yoksulluk, yoksunluk çektiğini; yaşarken unutulmayı hak etmediğini söylemiş. Bu doğru bir tespit ama bu aksini söylemeye engel değil: Kaplan unutulmak istediği için yalnızlığı, yoksulluğu, yoksunluğu seçmiş de olabilir. Onun ele avuca sığmayan; hareket kabiliyetine, yaşama hızına zor ayak uydurulan biri olduğunu bilenler neyi kastettiğimi hemen anlayacaklardır.

Daha baştan edebiyat dünyamıza çok hızlı bir giriş yapmıştı Kaplan.

Dergi sayılarından birinin tek bir yazarın çalışmasına hasredilmesi çok az rastlanılır bir örnektir. Kaplan’ın
İdris’in İdris
adlı öyküsü için yapmıştı bunu
Edebiyat
dergisi. Üstelik izleyen sayısında o öyküsünün devamını da yayımlamış ve bir sonraki sayısında da yine uzun sayılabilecek yeni bir öyküsüne yer vermişti.
Kaplan bundan yaklaşık bir buçuk yıl sonra
Aylık
Dergi
’yi çıkarıverdi.
Nuri Pakdil
’in ekibine katılmak bir tür seyrüsülûka tabi olduğu için Kaplan’ın Edebiyat’a bu ani girişi ve hızlı çıkışı hep meçhul kalmıştır. Edebiyat dergisinin yaşayan hafızası olan
Hüseyin Su
bile günlüklerinde (Takvim Yırtıkları, Şule Yayınları, 2017) onun adına hiç yer vermediğine göre, ilgili hareketleri derin bir sırra havale edilmiş olarak kalacak ama bu durumu yazı hayatının tümünün değerlendirilmesi bakımından da belirgin bir iz oluşturacaktır.

Kaplan aynı hızlılığını, ataklığını… Aylık Dergi’ye de taşımıştı. Sesi bizim sesimizdi. Din ve edebiyattaki müşterekliği Sezai Karakoç’tan zaten öğrenmiştik. Kaplan buna gündelik hayatın işleyişini, daha genel bir ifadeyle sıcak siyaseti de eklemişti. Bu yönüyle Aylık Dergi son derece dinamikti ama Yaşar Kaplan’ın belirlediği sert üslubuyla sanki herkesi kendisine karşı ihtiyatlı davranmaya zorluyordu.

Yine de dergi Yusuf Ziya’nın zikredişiyle
Ankara’daki
evlerimiz
in gündeminden hiç düşmezdi. Derginin birçok arkadaşımız için edebiyata giriş kapısı olmasının ötesinde Kaplan’ın evlerimize gelme nezaketi göstermesi, düşüncelerini bizlerle bizzat paylaşması… onu diğer yazar ağabeylere göre bize daha yakın kılıyordu. Kendi evini ziyaretlerimize açık tutması bakımından da sonuç böyleydi.
Onu Ankara kışının bir akşamında
Ramazan Dikmen
’le birlikte Altındağ’daki evinde ziyaret etmiştik mesela. Rüzgârın buz gibi bir ıslıkla kuşattığı o gecekondudaki daracık çalışma odasında tek eşya olan –kitap ve yazı çalışmalarıyla yüklü– küçücük masa, sadece kendisini ısıtmak için yanıyormuş sanısını uyandıran güdük bir soba sanki hala oradalarmış ve Yaşar Kaplan hep böyle mekanlarda yaşamış, düşünmüş ve yazmış gibi duruyorlar hatıramda.

Gençlerle kurduğu ilişkilerde de cömert ve ısrarlıydı Kaplan. Aylık dergide yazmıyor olmalarına rağmen, duymayı ve itiraz etmeyi bilen birçok arkadaşı arar ve ziyaret ederdi.

Eğitimi nedeniyle İngiliz ve Amerikan edebiyatına hâkim olması gençlerin ilgilerinin de ona yönelmesinde etkiliydi. Türkiye’de adları henüz bilinmeyen önemli yazarlardan ve eserlerden söz ederek onların ufkunu açtığı kadar, Batı edebiyatındaki temel kavramlarla, arayışlarla ve eleştirilerle de onları beslerdi; bu manada ‘80’li yıllarda öyküye başlayıp da onun öykü bilgisinden ve anlayışından nasiplenmemiş öykücü neredeyse yok gibidir.

Bunlara rağmen yukarıda bahsettiğimiz şekliyle Kaplan’ın mizacını belirleyen hareket ve hareketlilik aynı zamanda onun handikapı haline gelmişti.
Demokrasi Risales
i
’yle başlayan sistem eleştirileri de dahil olmak üzere ne öyküde, ne eleştiride, ne dergicilikte, ne de yayıncılıkta tamamlayıcı noktayı koyamamıştı Kaplan.
Ketebe Yayınları
’nca okurlara yeniden sunulan kıymetli öykü kitapları da dahil, ne edebiyat, ne tefekkür ne de eylem-siyaset cihetinden ancak ondan umulabilecek o derin izi bırak(a)madı.
İsmail Demirci
başta gelmek üzere, kendisinin güç yetiremediği zamanlarda
Bu Meydan
ve
Hüner
dergilerinin çıkmasına emek veren isimlerle bile –sanki yalnızlığını tahkim etmek istercesine– bağlantısını kesti. Bunun ancak kendisinin bilebileceği nedenlerini de beraberinde götürdü.

Özetle rüzgârlı bayırlarda yaşadı Kaplan, sıcak ve diri nefesiyle birçok kaleme can üflenmesine vesile oldu. Kendi mizacına göre zamanının hakkını –hep kendi ferdî haklarından feragat ederek– verdi.

Mekânı cennet olsun.

#Yaşar Kaplan
#Fikir
#Edebiyat
#Aylık Dergi