Sözlükler için Şiraze

04:006/08/2024, Salı
G: 6/08/2024, Salı
Ömer Lekesiz

Allah’ın bir bağışı olarak dil, varlığın hilkatine bitişiktir; her varlık hakikatine tabi kılınan kendi lisanınca, Rabbiyle ve kendi hemcinsleriyle iletişim kurar. Bu bağlamda insanlık için dilden maksat, dil ve renklerindeki farklılığın, Allah’ın göklerle yeri yaratmasındaki gibi bir yaratışın kanıtı olmasıdır ve bunda bilenler için var olan ibretlerden (Rûm 30/22) biri de bir erkek ve bir dişiden yaratılan insanların tanışsınlar diye hem renk hem de dil düzeyinde kavim ve kabilelere ayrılmasıdır

Allah’ın bir bağışı olarak dil, varlığın hilkatine bitişiktir; her varlık hakikatine tabi kılınan kendi lisanınca, Rabbiyle ve kendi hemcinsleriyle iletişim kurar.

Bu bağlamda insanlık için dilden maksat, dil ve renklerindeki farklılığın, Allah’ın göklerle yeri yaratmasındaki gibi bir yaratışın kanıtı olmasıdır ve bunda bilenler için var olan ibretlerden (Rûm 30/22) biri de bir erkek ve bir dişiden yaratılan insanların tanışsınlar diye hem renk hem de dil düzeyinde kavim ve kabilelere ayrılmasıdır ((Hucurat 49/13).

Allah’ın katında, söz konusu farkların hiçbirisinin diğerine göre bir üstünlüğü yoktur. Zira üstünlük sadece takvaya hasredildiğinden dildeki ve kavmindeki iyiliğin ölçüsü tüm varlıkla kurulacak ilişkinin takva merkezli olması, diğer bir söyleyişle dil ve kavmiyetteki farklılığın ancak Tevhide tabi, ilahi şeriatın mümini olmakla bir değer yüklenebilmesidir.

Bunu demekle şunu da söylemiş oluyoruz: Rabbimiz Kur’ân’da kaleme ve onun yazdıklarına yemin buyururlarken (Kalem, 68/1), ne kalemin cinsini ne yazının şeklini belirtmediği gibi, bunları O’nun adını anma ve tüm varlığımızla O’na yönelme emrinin içinde toplamıştır (Müzzemmil 73/8).

Hal böyle olunca zikrettiğimiz maksat ve mahiyet (emir) planında insanların kendi kavimlerinin diline
kavmiyetleri nedeniyle değil
, diğerlerine göre takvada üstünlüğü elde etmek için, kendisinden öncekilere, büyüklerine, atalarına nasip edilmiş güzel kelimeleri bir hazine gibi görmesi, onu şimdisinde etkili olarak kullanıp, güçlü bir şekilde geleceğe aktarması ona bir hak olmuştur.
Bu hakka dair en güzel örneği ise Müslüman Türkler vermiş, “dinimiz dilimizdir, dilimiz dinimizdir” şiarınca İslam dili olan Arapça, onları İslam’la buluşturan ilk dil olarak Farsça ve kavim dili olan Türkçe’nin içinden müştereken
Osmanlı Türkçesini
İslam dilinin alifba’sıyla yazarak üretmişlerdir. Zira dil namında “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.” (Neml, 27/30-31)
Mezkur hak bağlamında, Müslüman Türklerde lûgat çalışması,
İmam Gazzâlî
’nin (ö. 505/1111) de çağdaşı olan
Kâşgarlı Mahmud
’tan (ö. 477/1084-85) gelmiştir.
Kâşgarlı yazı dili, lehçe ve ağız yönünden Türk dilini, bunların dil özelliklerini ve bunlardan oluşan Türkçe söz varlığını
Dîvânu Lugâti’t-Türk
adıyla bir
divana
bağlayarak, Türkçeyi Anadolu Türkçesi halinde Müslümanlaştıracak olan
Yunus Emre
’ye öncülük etmiş, ondan itibaren de Müslüman-Türk İmparatorluğunun dili olarak Osmanlı Türkçesi inşa olunmuştur.
Eşi benzeri görülmemiş bir devlet tecavüzüne maruz kalarak Arapça elifba’dan Latin alfabesine cebren ve hileyle geçirilmiş olmasına rağmen Osmanlı Türkçesi’nin içinde yaşaya gelen Anadolu Türkçesi, son ucunda
İlhan Ayverdi
’den
Misalli Türkçe Sözlük
,
D. Mehmet Doğan
’dan ve
Yaşar Çağbayır
’dan
Büyük Tükçe Sözlük
yoluyla bugünlere ulaşmıştır.
Bu isimlerle Kaşgarlı arasındaki zamana ve Türkçe söz varlığının yaklaşık bin yıldır kesintisiz olarak nakledilmesinin önemine vurgu yapmak için, bugün dünya dili olarak vasıflandırılmak istenilen İngilizce’nin
Oxford English Dictionary
’sinin 1884 yılından itibaren kotarıldığını hatırlatmamız yeterli olacaktır.
İki Aylık Kitap Kültürü Dergisi
Şiraze
’nin, 24. (Temmuz-Ağustos 2024) sayısını, editörü
M. Sedat Sert
şöyle takdim etmiş:

“950. yazılış yıl dönümünü idrak ettiğimiz Dîvânu Lugâti’t-Türk, Kaşgarlı Mahmud’un bütün Türk dünyasına armağanı ve emanetidir. Bu kıymetli eserin öneminden hareketle sözlük ve sözlükçülük üzerine zengin muhtevalı bir dosya hazırlayıp sizlerin istifadesine sunduk.”

Necmettin Turinay
’ın bir yazısıyla açılan Şiraze’nin “Türkçenin Hazine Sandığı: Sözlük” adlı dosyasında yazı ve çoğu makale hacmindeki görüşleriyle Kudret Ayşe Yılmaz, Şükrü Halûk Akalın, Ahmet Günşen, Hayati Develi, Erdoğan Boz, Oğuzhan Durmuş, Yaşar Çağbayır, Senail Özkan, Ethem Baran, Sakine Kokmaz, Ahmet Dinç, İsmail Toluay, Zeki Gürel, Ali Sali, M. Sedat Sert ve Ömer Lekesiz yer almış.

Bunların dışında Şiraze’de onu gerçek bir kitap kültürü dergisi yapan diğer yazılarıyla Mustafa Özçelik, Yusuf Turan Günaydın, Mehmet Fatih Birgül, Atabey Kılıç, Yakup Öztürk, İsmail Alper Kumsar, Mehmet Ulukütük, Tahsin Yıldırım, Nazım Payam, Zeynep Şenel, Sefer Göltekin, Mehmet Çağan Azizoğlu, Mukadder Gemici, Hanife Ünver ve söyleşileriyle Fatma Barbarosoğlu, Mertol Tulum imzaları bulunuyor.

Kültür ve edebiyat yolunu sözlüksüz yürümeyenlerin, Türkçeyi kimliklerinin bir delili olarak görenlerin Şiraze’yi okumalarını öneriyorum.

#Türkçe
#sözlük
#dil
#Ömer Lekesiz