Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri Ankara büyükelçiliklerinin 18 Ekim’de yaptıkları ortak açıklamanın, ABD Başkanı Biden tarafından bizzat organize edildiği, açıklama metninin bizzat onun tarafından kaleme alındığı gün gibi aşikar iken,muhalefetin ve fondaş medyanınkonuyu –aslî yanını özellikle göz ardı ederek–Erdoğan’ın inadına indirgeme gayretine, yeni bir ibret örneği olarak tanık oluyoruz.Konunun aslî yanı, on
Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri Ankara büyükelçiliklerinin 18 Ekim’de yaptıkları ortak açıklamanın, ABD Başkanı Biden tarafından bizzat organize edildiği, açıklama metninin bizzat onun tarafından kaleme alındığı gün gibi aşikar iken,
muhalefetin ve fondaş medyanın
konuyu –aslî yanını özellikle göz ardı ederek–
’ın inadına indirgeme gayretine, yeni bir ibret örneği olarak tanık oluyoruz.
Konunun aslî yanı, on büyükelçinin istenmeyen adam (Persona non grata) ilan edilmesiyle doğacak sonuçların, aynı zamanda bir
halinde sıralanmasında mevcuttur.
Buna göre, Türkiye’nin muhtemel girişimine karşılık olarak, ilgili ülkelerdeki on büyükelçisi istenmeyen adam ilan edilecek; büyükelçi düzeyinde sonlandırılacak ilişkiler cümlesinden Türkiye ticaret başta olmak üzere büyük zarara uğratılacak ve buna bağlı olarak döviz girişinde yaşayacağı darlıkla mevcut problemleri daha da artacak; gündemden hiç düşmeyen ağır siyasi ve ekonomik yaptırım tehditleri uygulamaya koyularak, Türkiye her iki yönden de çıkmaza sürüklenecek; AB ülkelerinin ABD ile ortak hareketi sonucunda ağır bir yalnızlığa düşürülecek olan Türkiye’de olası sair bunalımlar tetiklenmiş olacak.
Nereden ve nasıl bakarsak bakalım,
konun aslî yanını oluşturmaktadır.
ABD başta gelmek üzere adları yukarıda zikredilen on ülkeyle Türkiye’nin yaşadığı problemleri listelememize hiç gerek yok. Zira o problemlerinin tamamının Türkiye’yi
nezdinde, irade beyan eden değil, kendi millî güvenlik meseleleri dahil hemen her konuda, geçmişte olduğu gibi bir
olarak sadece tekmil veren bir ülke haline getirmekten ibaret olduğu herkesin malumdur.
Türkiye’nin terbiye edilmek istendiği bu kritik ve krizde
adı ise, sebep değeri bile taşımayan basit bir
den ibarettir.
Fakat, mezkur on ülke için –asıl sahipleri dışında– hiçbir değeri olmadığı halde Kavala isminin hareket noktası olarak seçilmesinin yerli muhalefet ve fondaş medya açısından şu karşılıkları bulunmaktadır:
O isim özelinde,
konusunda geri adım attığı iddiasıyla Erdoğan’a güçsüzlük izafe ederek, Kavala’nın da aynı nedenle serbest bırakılacağını ima etmek; Türkiye’yi işsizlik oranları, dövizdeki hareketlilik, gıda fiyatlarındaki artışlar nedeniyle üçüncü dünya ülkelerinin en sefili olarak göstermek; sürekli bir olumsuzluk tartışması olarak yargıyı dile dolamak ve hukuk sistemine güvensizliğini telkin etmek; iktidarın dini istismar etmekten başka hiçbir gücünün olmadığını iddia etmek...
Bunun muhalefet ve fondaş medya açısından ilk
ve arzulanan sonucu ise şudur:
a) Türkiye’nin bağımsızlığını değil, sıradan bir muz cumhuriyeti olmasını arzulayanların
hainliklerini meşrulaştırmak
; dönmelikleriyle ödüllendirileceklerini zanneden şerefsizlerin şerefsizliklerini değerli hale getirmek.
b) Kendi ülkenin bağımsızlığını koruyan, bu esasta ABD ve ortaklarına boyun bükmeyen Başkan Erdoğan’ı önce yönetme zaafına uğratmak ve ardından sahnelenecek yeni bir Demokratik seçim gösterisinde onu ve ekibini Türkiye’nin yönetiminden uzaklaştırmak.
Nihai gerçek budur ve bunun karşısında, zerre kadar olsun vatan duygusu ve sevgisi olan herkesin sorabileceği “Osman Kavala ABD ve ortaklarının nesi olur? Bunların Kavala’ya sahip çıkmaları bile onun ihanetinin belgesi değil midir?” vb. soruların muhalefet ve fondaş medya tarafından sorulmamasının ve onların bu malum kritikteki krizi Başkan Erdoğan’ın inadına indirgemeye çalışmalarının nedeni budur.
Böylelikle
muhalefet, fondaş medya ve malum dostları
nihai maksatta eşitlenmiş olmaktadır ki, bu bağlamda ABD Başkanı Biden yeni muhafazakar bir fondaş kalemşörle; Fransa Cumhurbaşkanı Macron, buçuk bir partinin eskiden bakan / başbakan olan başkanıyla
içinde
olarak eşitlenmektedir.
Hal böyle olunca, söz konusu muhataplara “Siz hangi toprağın sofrasında yemek yiyorsunuz; siz hangi millete hizmet ediyorsunuz?” şeklindeki soruların da bir hükmü yoktur. Zira şerlilerin şerdeki ortaklıkları vatan sevgisinin, şeref anlayışının, vefa kaygısının, utanma ve aidiyet duygusunun üstünde; hırslarının ve ihanetlerinin önündedir.
Dolayısıyla, on büyükelçinin ortak açıklamasına karşı alınacak tavrın ve uygulanacak hususların, on birinci elçi olarak imza atma yarışına giren muhalefet ile fondaş medya tarafından, milli kaygılarla doğru tartışılması mümkün değildir.
#Osman Kavala
#Biden
#Rahip Brunson