Bakan Özer, toplantıda okullaşma, öğretmen, iç-hizmet eğitimleri vb. konulardaki sayısal bilgilerle birlikte, anaokulu projesi, yeni teftiş modeli, meslek liselerine kazandırılan teknik imkan ve üretim gücü ile okul kütüphaneleri hakkında bilgiler vermekle kalmadı, sosyal medyada köpürtülen konularla ilgili olarak da bizleri aydınlattı.
Bakan Özer’in verdiği bilgilerle ve ele aldığı konuların hakikatlerine göre yaptığı kimi soyutlamalar bile tek başlarına uzun uzun yazmayı gerektirir. Örneğin, dışarısının (sokaktakinin) ahlakını düzeltme gayretkeşliğinin modernist bir yönsemeyle, ilgili fertlerin kendi ailelerindeki ahlaki sorunları baskılama, gizleme, en azından perdeleme teamülüne dönüşmesi hakkındaki soyutlaması tam da bu cümledendir.
Mezkur bilgilerdeki söz konu çokluk ve yoğunluk nedeniyle ben sadece -onların içinden daha iyi bildiğimi sandığım- kütüphane konusu üzerinde -bazı şahsi tanıklarıma da yaslanarak- biraz durmak istiyorum:
Fethiye’ye eriştiğimizde Atilla, kendisinin yetişmesinde büyük emeği olan ve şimdi burada lise müdürlüğü yapan bir öğretmenini ziyaret etmek istediğini söyledi. Devletle ve temsilcileriyle mesafeli olduğumu bildiğinden, diliyle dişi arasında, ”Abi sen de gelsen, güzel bir insanla tanışmanıza vesile olurdum” deyince ona tabi oldum.
Gümüş Hoca, bordrolu yani görevli bir öğretmen olmasının çok çok fevkinde, tüm zamanlarını, imkanlarını -aşağıda vereceğim örnekten de anlaşılacağı üzere- öğrencilerinin iyi yetişmelerine vakfetmiş biri olarak çıktı. Bu nedenle ilk tanışıklığımız, kendiliğinden bir gönül muhabbetine evriliverdi.
Sıra gelmiş kitap teminine. Yayıncılık da yapan kamu kurum ve kuruluşlarına birer yazı yazarak, kitap talebinde bulunmuş. Bu birimlerin, yayınladıkları kallâvî kitapları, kapaklarını bile açıp bakmayacakları malum olan bürokratlara ulaştırma heyecanından kendisininki gibi elzem taleplere bakmalarının mümkün olmayacağını neren bilsin Gümüş Hoca, doğal olarak umutla beklemesine rağmen onlardan hiçbir cevap alamamış.
Özel yayınevlerinden yana da bir beklentisi olan Gümüş Hoca’nın ilgili başvuruları piyasa şartlarınca maalesef yine olumlu bir karşılık bulmayınca, spor lisesinin kütüphanesi boş kalmış ve hâlen layık olduğu kitaplara kavuşmayı bekliyor.
Bu yüzdendir ki, Bakan Özer’in toplantıda “26 Ekim’de ‘Kütüphanesiz Okul Kalmasın’ kampanyası başlattık ve ‘İki ayda bitireceğiz’ dedik. 16 bin 361 tane kütüphane yaptık. Günlük ortalama 272 kütüphane demek bu. Meslek liseleriyle ürettik bunları.” sözleri, malum nedenle uyarılmış olan algımda doğrudan bir seçiciliğe konu oldu.
Yine Bakan Özer’in geçtiğimiz şubat ayında, Türkiye’deki her okulda yanlış hatırlamıyorsam en az 3.200 kitaplı bir kütüphane oluşturulması konusundaki talimatını, ilettiği bu son bilgiyle birleştirince, Gümüş Hoca adına rahat bir soluk aldığımı söylemeliyim.
Kütüphaneler bağışlarla desteklenir ancak bu yolla kurulamaz. Bu nedenle temel kitapların bakanlık eliyle bu kütüphanelere kazandırılması gerekir. Nitekim, yeni aldığım bilgilere göre bakanlık bu yönde bir çalışma yapıyor.
Yayınevlerinden kitap satın alınması bürokrasideki malum işleyiş nedeniyle hayli zor ve zaman alan bir konu olsa da Bakan Özer’in güzel gayreti sayesinde bunun uygun vakitte sonuçlanacağını tahmin ediyorum.
Kitabın okullar için neden bir can suyu olduğunu ise, bundan 58 yıl önce, ilkokul kütüphanemizden alarak okuduğum “Fındık Düştü Dalından” adlı kitabı hâlâ unutamayışımla açıklarsam yeterli olur sanıyorum.
Evet, ‘Kütüphanesiz okul kalmasın”, taze zihinler daima kitaplarla aydınlansın.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.