‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı

04:0018/05/2024, Cumartesi
G: 18/05/2024, Cumartesi
Ömer Lekesiz

Bir İç Anadolu deyimidir: “Yaram dokunulmaya en yakın yerdir.” Küçük ya da büyük olsun öyle bir büyür ki yara, değen ona değer, soğuk önce onu vurur, sıcak önce onu etkiler. Bu yüzden sürekli sızlar ve kanar yara; kendi hassasiyetine havale edilmez, kapanmasına ve unutulmasına fırsat verilmez. Yaranın bir sembole, mecaza, analojiye, teşbihe… konu olması hem kadimliğinden hem de “burada, hep var” oluşundandır. Böyle böyle kültürleşir yara; fertleri aşıp beldelerde, şehirlerde, coğrafyalarda… hayati


Bir İç Anadolu deyimidir: “Yaram dokunulmaya en yakın yerdir.”

Küçük ya da büyük olsun öyle bir büyür ki yara, değen ona değer, soğuk önce onu vurur, sıcak önce onu etkiler.

Bu yüzden sürekli sızlar ve kanar yara; kendi hassasiyetine havale edilmez, kapanmasına ve unutulmasına fırsat verilmez.

Yaranın bir sembole, mecaza, analojiye, teşbihe… konu olması hem kadimliğinden hem de “burada, hep var” oluşundandır.

Böyle böyle kültürleşir yara; fertleri aşıp beldelerde, şehirlerde, coğrafyalarda… hayati problemlerin ortak adı haline gelir.

Bu yanıyla Filistin, Doğu Türkistan, Hindistan, Keşmir, Myanmar… o yaranın -kendi zamanımızda- en çok bilinenleridir ve son yüz yıldır açık yaramız olan Filistin, şimdi Gazze şeridinde, “birleşmiş dünya kafirleri”nin yeni saldırısı altında vicdanları uyandıran en sıcak gündemimizdir.

Filistin demek, süreklileştirilmiş bir Nekbe / Büyük Felaket demektir.

Osmanlı’nın tebasını koruyamayacak kadar güçsüzleşmesi ve kendisini ilgilendirmeyen bir sömürgenler savaşının içine çekilmesiyle birlikte açılmıştır Filistin yarası; İngilizlerin 9 Aralık 1917 tarihinde Kudüs’ü işgal ederek Mezopotamya’nın işgalini tamamlamalarıyla tarihsel planda resmiyet kazanmıştır.

İngilizler tarafından büyük maddi vaatlerle dünyanın çeşitli yerlerinden getirilip Filistin’e getirilen Yahudilerin, Siyonizm ideolojisi eşliğinde devletleşmeye azmetmeleri üzerine, 14 Mayıs 1948’de İngiltere eliyle -güvenliği bilahare ABD özelinde Batı devletlerine havale edilecek olan- İsrail devleti kurulduğunda, zaten daha öncesinde başlamış olan Nekbe’de yeni bir şiddete ulaşmıştır.

İngiltere’nin teşvik ettiği Yahudiler, irili ufaklı terör grupları oluşturarak Filistinlilerin mülklerini pervasızca gasp ederlerken, İsrail de bu durumdan vazife çıkartarak gasp hareketini daha planlı olarak yürütmüştür.

1950 yılında çıkardığı bir yasayla İsrail, göçmen olarak Filistin’e gelecek Yahudilere vatan, ev, iş, zenginlik ve refah vaat ederek, onların bu minvalde yerleşmelerini sağlamak için Filistinlileri silah zoruyla göçe zorlayarak Nekbe sürecini süreklileştirmiştir.

Bugün itibariyle 15 milyon nüfusa sahip olduğu tahmin edilen Filistinlilerin on milyonu Ürdün ve Lübnan başta gelmek üzere dünyanın çeşitli yerlerine zorla göç ettirilmişlerdir. Kalan 5 milyon Filistinlinin 2,5 milyonu 360 km. karelik Gazze şeridinde İsrail tarafından karadan ve deniden abluka altında alınmış, diğerleri ise giriş ve çıkış denetimleri yine İsrail tarafından yapılan birkaç şehirde ve kampta toplanmışlardır.

On milyon insan işgalci Siyonist İsrail’in silah zoruyla gasp ettiği evlerini bırakarak, bir valize, bir çıkına, bir heybeye… sığdırdıkları eşyalarıyla, imamesi kopmuş bir tespihin taneleri gibi dağıtıldılar dünyaya.

Eriha’da bir anahtar heykeli kaldı sürgün edilenlerden geriye ve bitmeyen bir geri dönüş umudunun ifadesi olarak anahtarın üzerine işlenmiş “We will return” sızlanışı…

Vatanlarını terk etmeyip kalanlara ne oldu derseniz?

Gece gündüz Siyonistlerin ani baskınlarına uğramaları, evlerinin önce bir odasını sonra tamamını üzüm bağlarıyla, hurma ve nar bahçeleriyle, zeytinlikleriyle, madenleri ve değerli taş ocaklarıyla… birlikte gözyaşları içinde işgalci Yahudilere terk ederek, onların adım başı kurdukları Check Point’lerde her an tutuklanma kaygısıyla kendi vatanlarında birer “kaçak” olarak yaşamaları onların normali haline getirildi.

Şimdi Gazze örneğindeki gibi bu yaşayışa, kendi vatanlarında zillet içinde bir sığıntı olarak görülmeye itiraz etmeleri ve bu itirazlarını elde edebildikleri silahlarla ölümden başka bir seçenekleri de olmaksızın dile getirmeleri ise dünya kafirlerinin müşterek himayesindeki Siyonistlerin güvenliğini tehdit etmeye, onların huzurunu kaçırmaya yoruldu. Böylece dünyanın çeşitli yerlerinden büyük maddi vaatlerle Filistin’de toplanılan Yahudiler, Siyonist yöneticileriyle mazluma dönüştürülürken, gerçek mazlum olan Filistinlilere ise terörist damgası vuruldu.

İşte HAMAS’ın 7 Ekim 2023’te yaptığı silahlı hareket bu algıya karşı ölümü göze alarak yapılmış haklılığı tartışma götürmeyen bir itirazdan başka bir şey değildi.

ABD’nin verdiği sınırsız silah desteğiyle işgalci ve katil İsrail, HAMAS’ın bu haklı isyanını bahane ederek Filistin’de yaklaşık yetmiş yıldır süren Nekbe ortamındaki seri cinayetlerini, Gazze’de toplu katliama, yeni bir soykırıma taşıdı.

Gerçekte ise HAMAS, “We will Return” umudunun emanetçisi!

Ve son Filistinliye kadar değil, son Müslüman’a kadar sürecek olan haklı, şanlı ve şahsiyetli bir direnişin adıdır!

#Gazze
#HAMAS
#Nekbe
#Ömer Lekesiz