Kalbi kararmış olanın aklı temiz kalmaz

04:005/10/2021, Salı
G: 5/10/2021, Salı
Ömer Lekesiz

Kalbi karartan, nefsin şu iki tezahürüdür: Hırs ve Hınç!Ki kalp, aynı zamanda aklın terazisidir; o bozulduğunda akıl da bozulur.Gezi eşkıya kalkışmasından yaklaşık altı ay sonra, dershanelerin kapatılması kararına karşı başlatılan medya kampanyasının şirret ve şedit dilini hatırlayanlar, dershane sorgulamasının giderek FETÖ kuruluşlarının tamamını kapsar hale gelmesiyle o dilin, Müslümanlar nezdinde değerleri bâkî olan sahabenin, ulemanın, ariflerin, mutasavvıfların, dervişlerin... istismarına nasıl

Kalbi karartan, nefsin şu iki tezahürüdür: Hırs ve Hınç!

Ki kalp, aynı zamanda aklın terazisidir; o bozulduğunda akıl da bozulur.

Gezi eşkıya kalkışmasından yaklaşık altı ay sonra, dershanelerin kapatılması kararına karşı başlatılan medya kampanyasının şirret ve şedit dilini hatırlayanlar, dershane sorgulamasının giderek FETÖ kuruluşlarının tamamını kapsar hale gelmesiyle o dilin, Müslümanlar nezdinde değerleri bâkî olan sahabenin, ulemanın, ariflerin, mutasavvıfların, dervişlerin... istismarına nasıl evrildiğini de iyi hatırlayacaklardır.

İlgililerini buna yönelten şeyin ise, en azından,
15 Temmuz NATO-FETÖ darbesi
nin uluslararası bir tertip olarak zuhuruna kadar, salt insanî ya da nefsî planda hırs ve hınçtan ibaret olarak algılandığı, ancak sonrasında darbe sürecine dâhil olduğunun anlaşılabildiği ise herkesin malumudur.

İlginç olan, o şirret, şedit ve istismar merkezli dilin çift yönlü bir işleyişle tahkim edilmiş olmasıydı. Şöyle ki, ilk bakışta dershanelerin –sonradan FETÖ’ye ait diğer kuruluşların- savunması gibi görünen haysiyetsiz o dil, aynı zamanda yeni uçlanmaya başlayan fitneyi reddederek devlet ile milletin bekasını isteyen sivil ve siyasi kesimlerin kötülenmesini de ihtiva etmekteydi.

Öyle ki, FETÖ’nün o günlerdeki kalemli tetikçileri, mezkûr kötülemeye başvurularken, “Hani siz rejime karşıydınız; ona karşı mücadelemizde bizleri neden yalnız bırakıyorsunuz” vb. sorularla, savunmalarına mağduriyet yüklemek isterken, karşıtlarını da peşinen mahkûm ederek, kendilerince çift katlı bir başarı sağlamış oluyorlardı.

Hırs ve hıncın belirlediği bu taktiklerin, şimdilerde iktidar nimetlerinden aldıkları payı yeterli görmeyip, hep daha fazlasını talep eden ve bu talepleri karşılık görmeyince
döneklik
te karar kılan birkaç kalem ehli tarafından tekrarlanması ise iki yönden hayrete konu değildir:
1-
Dönekler de tıpkı dönmeler gibi bağnaz olurlar,
2-
Hırs ve hıncın kalplerini kararttığı kişilerin akılları da kendiliğinden kirlenir.

Malum kişilerce tekrarlanmasındaki psikolojik nedenleri şimdilik paranteze alarak, söz konusu FETÖ taktiğinin, mebzul miktardaki örneklerinden sadece birisine yakından bakalım:

Hayrettin Karaman
Hocamızın, iktidarla ve devletle olan mesafelerini beyan ettikleri bir yazıyı, kendi hırs ve hıncından türeyen kötüleme alışkanlığının içine çekmek isteyen ve dolayısıyla onu da kendi felaket tellallığına taraftar kılmaya çalışan o kişilerden biri, şu çift yüzlü (“ikiyüzlü” de denilebilir) yoruma tutundu:

“Evdeki bulgura razı olalım?” Yooo olmayalım, o bulgur kurtlandı çünkü, böceklendi, mayası değişti.

En azından bunu söyleyelim. Ki bulgurun kurtlardan, böceklerden temizlenmesi mümkünse, mayasının düzelmesi mümkünse o yapılsın.

...Evdeki bulgurun böcekli halinden sizlere yemek yapılsa onu yer miydiniz?”

Burada iki şey var:

1.
Bulgur kurtlandı, böceklendi, mayası bozuldu.
2.
En azından bunu söyleyelim. Yani bulgurdan kim sorumlu ise onu uyaralım.

Son cümle bir soru: “Siz böyle kurtlu bir bulgurdan yemek yapılsa yer misiniz?”

İlgili kişideki FETÖ etkisine sadece şu yönden işaret etmeliyim: Onlar kendi hezeyanlarına, adi mülahazalarına tek ve nihai bir gerçekmişçesine kibir gücüyle tutunuyorlardı. Naklettiğim sözleri söyleyen kişi de, kendi söylediklerine aynı düzeyde inanıyor olmalı ki, devirdiği çamların farkında bile varamıyor.

Karaman Hocamız, iktidarla mesafesini bir İslâm âlimi olarak belirleyip, konunun siyasi yönünü buna tabi kılarken, o kişi kendi siyasi bağnazlığını meşrulaştırmayı öne alarak, ilmi ona tabi kılmaya çalışıyor. Ama her durumda zikrettiğimiz bağlamdaki şu aslî maksadı değişmiyor: İktidarı olumsuzluklarla mahkûm edebilmek için her şart ve durumda onu kötülemek ve bundan elde edebileceği yararla şirret dilini yeniden bilemek!

Dolayısıyla “Bulgur kurtlandı” sözünü terane edindiği anda, kendince iktidarı kötülemekle kalmamış, bunu tescil etmiş; kendisine katılmayanların tutumunu şüpheli hale getirmiş; katılanları da eylemlerinin her türüyle meşrulaştırmış oluyor.

Ne var ki, bunlarla aynı zamanda, sahne soytarısı
Müjdat Gezen
’in, “Teröristlerimizi öldürüyorlar” diye sızlanan bir HDP milletvekilinin, FETÖ kaçaklarını ödüllendiren bir Yunan hâkiminin... bakış açılarına yerleşerek, iktidarı kötüleme ve yıkma maksadı esasında onlarla
dostluk
kurduğunu fark edemiyor.

Bu durumda, o kişinin hırsına ve hıncına yenik düşerek kalbini kararttığı ve dolayısıyla aklını da kirlettiği gerçeği kalıyor geriye.

Ve herkesin sevdikleriyle birlikte haşrolunacağı!

#FETÖ
#Müslüman
#NATO
#15 Temmuz
#Hayrettin Karaman
#Müjdat Gezen
#HDP