İnsanlıkta taksim nesebe, bağ tevhide, tasnif ümmete, üstünlük takvaya göredir

04:0020/02/2024, Salı
G: 20/02/2024, Salı
Ömer Lekesiz

Nesebimizin ve insanlık seferimizin peygamberlerle başlaması Hz. Nuh’un oğullarından birinin şirkte inat ederek gemiye binmeyip suda boğulmasına ve Hz. Nuh’un üzüntüyle bu evladını da ailesine etmesi üzerine –Peygamberimiz Aleyhisselam’ın ümmetini de kapsayan– şu haddi beraberinde getirmiştir: “Allah, ‘Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ dedi.” (Hud 11/45)


Nesebimizin ve insanlık seferimizin peygamberlerle başlaması Hz. Nuh’un oğullarından birinin şirkte inat ederek gemiye binmeyip suda boğulmasına ve Hz. Nuh’un üzüntüyle bu evladını da ailesine etmesi üzerine –Peygamberimiz Aleyhisselam’ın ümmetini de kapsayan– şu haddi beraberinde getirmiştir:

“Allah, ‘Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ dedi.” (Hud 11/45)

Bu had nedeniyledir ki, Peygamberimiz Aleyhisselam, (Hz. Nuh ile Hz. İbrahim arasında) “Ad ve Semud kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helak ettik.” (Furkan 25/38) mealindeki ayete işaret ederek, nesep bilginlerinin yalan söylediklerini haber vermiş (Belazurî), böylece onun terbiye edişiyle bizim tarih anlayışımız insanlığın taksiminde nesebe, bağında tevhide, tasnifinde ümmete/şeriata, üstünlükte takvaya göre şekillenmiştir.

Mezkur haddi ve tarih anlayışını takip ederek, şimdi Kur’an’da insan neslinin devamı ve dolayısıyla boyların ve kabilelerin taksiminde zikredilen ikinci peygamber olarak o Hz. İbrahim’i konuşabiliriz.

İbnü’l-Esîr’e göre Hz. İbrahim’in şeceresi İbrahim b. Tarâh b. Nâhur b. Sâruğ b. Erğû b. Fâlağ b. Gâbir b. Şâlâh b. Kaynân b. Erfahşed b. Sam b. Nuh’tur.

Modern zaman araştırmacıları –örneğin, Mendenhall– Hz. İbrahim’im Amorî olduğunu belirterek şu tarihleri, kavimleri ve soyları zikreder:

Yıllar: M.Ö. 2600 – 1800

Topluluğun adı: Amorîler.

Hareketi: Orta Arabistan’dan göç; Akad Hanedanlığı (Eski Akad), Anarşi devri, Ur III Hanedanlığı, Amori Handanlığı ile Sumu-Abu ve Sumu-İlu hakimiyeti; Hammurabi’nin Sumu-Abu’ya varisliği.

Ahmet Susa da Tarihte Araplar ve Yahudiler adlı kitabında (Trc.: D. Ahsen Batur), Kenaniler, Amoriler, Akkadlar ve Heksoslar’ın Arap Yarımadası’ndan Bereketli Hilal’e göç ettiklerini; bunların Suriye, Lübnan, Filistin, Irak ve Mısır’a yöneldiklerini, Suriye ve Irak’a gidenlerin Fırat’ı hedef aldıklarını; “Amâlik-Amorî” şeklindeki kullanımıyla bunları Akkad kralı Sargon’un imparatorluğuna katarak, bu imparatorluğun yıkılmasıyla Mezopotamya’da küçük devletlerin kurulduğunu, sonra bunların birleşmesiyle I. Babil sülalesinin kuruculuğunda Eski Babil Krallığı’nın doğduğunu; bu sülalenin ise ikinci Sami göç dalgasındaki Amâlik-Amorîler’e mensup olduğunu belirtir.

Benzer ve farklı çok sayıdaki başka rivayetleri de gözeterek, Hz. İbrahim’in kavmi hakkında şu sonuca ulaşmamız mümkündür:

Amâlik, Amorî ya da Akkadlar’ın bir kısmı kıtlık, taun vb. nedenlerle ana yurtları olan Orta Arabistan’dan Mezopotamya, Anadolu ve Mısır’ı da içine alan geniş bir coğrafyaya göç etmiş, burada Amorî, Babil vb. adlarla çeşitli imparatorluklar kurmuşlardır.

Muhtemelen M.Ö. 1800’lü yıllarda Harran’da doğan Hz. İbrahim, Amorî devletinin zayıflamasıyla birlikte Filistin’e göç ederek, bugün kendi adıyla anılan el-Halil’e yerleşmiştir.

Kur’an’da Hz. Nuh’un müşrik oğluyla ilgili haddin, bu kez Hz. İbrahim’in müşrik babasıyla ilgili olarak tekrar tahkim edildiğini görüyoruz:

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla.’

Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur. (İbrahim 14/ 41-43)

Bu ayetler, hemen öncesindeki 36. ayetin adeta tefsiri gibidir: “Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” (İbrahim 14 / 36)

Artık kendisine uyanı kendisinden sayarak kavmiyet fikrini aşıp, tek başına bir ümmet olarak Allah’a itaat eden, hakka yönelen, şirkten şiddetle kaçınan, Allah’ın verdiği nimetlere şükreden, bu vasıflarıyla Allah tarafından peygamber olarak seçilen ve doğru yola iletilen, ahirette de salihlerden olacağı müjdelenen (Nahl 16/120-122) Hz. İbrahim’e bunlarla “yeni bir milletin atası” olma yolu da açılmıştır.

Din manasına da gelen bu milletin adı: Hanîfler’dir. Ki aynı zamanda bu millet ve Haniflik olarak bu yol “Sonra da sana, ‘Doğru yola yönelerek İbrahim’in yoluna (enittebi’ millete ibrahime hanîfa) uy! O müşriklerden değildi” diye vahyettik.” (Nahl 16/123) emrine göre tevhit esasında Peygamberimiz Aleyhisselam’a bağlanacaktır.

#Aktüel
#Din
#Ömer Lekesiz