Son haberler ise, iktidar partisi sözcüsünün Ranchi ilinde Hz. Peygamber’e hakaret etmesini takiben çıkan olayları önlemek için polisin başvurduğu ağır şiddet hakkındadır.
Bu haberlerle kısmen görünürlüğe çıksa da aslında Hindistan, bizler için çok kalın bir sis perdesinin arkasındadır.
Gerçekte tarihi ve dini bağlarımız nedeniyle çok yakınımızda olan (ya da olması gereken) Hindistan neresidir? Ne zamandan beri bizler için uzak diyardır? Neşen şimdilerde İslamofobya’nın merkezlerinden biri haline getirilmek istenmektedir? Giderek çoğalan önemleri artan bu sorular cevaba muhtaçtır.
“İslami kardeşlik, inanamayanlara karşı itiraf edilemez bir dışlamanın evrişiğidir. İtiraf edilemez çünkü onların dışlandığını kabul etmek, onların varlığını kabul etmekle aynı anlama gelir.
İslamiyet’le karşılaştığımda duyduğum bu tedirginliğin nedenlerini çok iyi anlıyorum: ben onda, içinden çıktığım dünyayı buldum; İslam, Doğu’nun Batısıdır. Daha açık olmak gerekirse, bugün Fransız düşünce yaşamını tehdit eden tehlikenin büyüklüğünü anlayabilmem için İslam’ı tanımam gerekti. İslam’ın bana kendi imgemizi yansıtmasını, beni Fransa’nın ne ölçüde Müslümanlaşmakta olduğunu görmeye zorlamasını kolayca affedemiyorum. Bizde olduğu gibi Müslümanlarda da aynı kitabi tavrı, aynı ütopyacı yaklaşımı ve bir sorundan kurtulmak için onu kâğıt üzerinde çözmenin yeteceği yolundaki dirençli inancı gözlüyorum. Biz de kendi kendimize, biçimci ve hukuksal bir usçuluğun arkasına sığınarak, bütün güçlüklerin, aldatıcı bir mantığa dayanarak aşıldığı, benzer bir dünya ve toplum imgesi yaratıyoruz. Ve dünyanın artık sözünü ettiğimiz nesnelerden oluşmadığını fark etmiyoruz. İslamiyet nasıl, yedi yüz yıl önce var olan ve o dönemdeki sorunlarını çözmek için etkin yollar bulduğu, bir toplum biçimine bağlılığını katı biçimde sürdürüyorsa, biz de öyle, yüz elli yıl önce kapanmış ve tarihin akışına uyum sağlayabildiğimiz bir dönemin kurduğu çerçeveler dışında düşünemiyoruz. Kaldı ki o dönem de pek kısa sürmüştür; çünkü Napolyon, Batı’nın bu Muhammed’i, onun başardığını başaramamıştır. İslam dünyası gibi İhtilal döneminin Fransa’sı da, sonradan pişman olan devrimcilere özgü kadere boyun eğmiştir: Hiç olmazsa bir dönem dönüştürmeye çalıştıkları koşulların özlemini çeken tutucular haline gelmek.
(…) Bunları ilk düşünen biz olduğumuz için, bize bu ölçüde şükran borcu içinde olmaları gerekir sanıyoruz. İşte böylece Ortadoğu’da hoşgörünün yaratıcısı olan İslam, Müslüman olmayanların kendi inançlarını terk edip, diğer inanç sistemlerine saygılı olmakla ezici bir üstünlük sağlayan Müslümanlığı kabul etmeyişlerini hoş görememektedir. Bizim durumumuzda aykırılık şu: Bizim karşımızdakilerin çoğu Müslümandır ve hem bizde hem de onlarda var olan yabancı unsurları öğütme eğilimlerimiz o kadar benzerlikler gösterir ki, karşı karşıya gelir zıtlaşırız. (…)
Geriye doğru giden iki akım bir araya gelince yönleri değişir mi? Kendimizi kurtarabilecek miyiz? Yoksa, kendi yaptığımız yanlışı, ona bakışımlı yanlışla güçlendirip, Eski Dünya’nın mirasını şu on-on beş yüzyıllık manevi yoksullaşmayla sınırlamaya razı olarak felaketimizi kesinleştirecek miyiz? Eski Dünya’nın batı yarımı bu yoksullaşmanın hem sahnesi hem de nedeni olmuştur. Burada, Taksila’da, Yunan etkisi alında heykellerle donatılmış Budist manastırlarında, bizim Eski Dünya’mızın yakaladığı, kaçıp giden, bölünmeden kalma talihini kavrıyorum; bölünme henüz gerçekleşmemiştir. Bir başka gelecek mümkündür. İslam’ın Batı ile Doğu arasına bir duvar çekerek engellediği gelecektir bu. O olmasaydı Batı ile Doğu belki de kök saldıkları ortak topraklarla bağlarını kaybetmezlerdi.”
Nasipse buradan devam edelim inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.