Ebü’r-Reyhân el-Bîrûnî ( ö. 453/1061), on parmağına onlarca marifetin bahşedildiği alimlerimizin biridir. Harezm’de doğmuş, astronomi, matematik, fizik, tıp, coğrafya, tarih, seyahat, dinler ve mezhepler tarihiyle meşgul olmuştur. el-Cemâhir fi Ma’rifeti’l-Cevâhir (Kıymetli Taşlar ve Metaller Kitabı, trc.: Emine Sonnur Özcan, TTK) adlı kitabının mukaddimesinde kainatın, dünyanın, varlığın mahiyeti ve durumu hakkında bilgiler verirken, 12. fasılda “Tüm insanlığın atası tek olup benzer görünümlere
ö. 453/1061), on parmağına onlarca marifetin bahşedildiği alimlerimizin biridir. Harezm’de doğmuş, astronomi, matematik, fizik, tıp, coğrafya, tarih, seyahat, dinler ve mezhepler tarihiyle meşgul olmuştur.
el-Cemâhir fi Ma’rifeti’l-Cevâhir
(Kıymetli Taşlar ve Metaller Kitabı, trc.: Emine Sonnur Özcan, TTK) adlı kitabının mukaddimesinde kainatın, dünyanın, varlığın mahiyeti ve durumu hakkında bilgiler verirken, 12. fasılda “Tüm insanlığın atası tek olup benzer görünümlere sahiptirler” diyerek insanlardaki mizaç ve amel farklılıklarına Habil ile Kabil üzerinden dikkat çekip, Allah korkusu ile yöneticilerin kuralları olmadan iktidarların güçlü bir siyaset icra edemeyeceklerini, bu bağlamda yöneticiliğin hak edilmesi gerektiğini, onlardan fazilet sahiplerine ve onların çocuklarına mülkte tasarruf hakkı verildiğini belirtir.
Asıl vurguyu ise şu ayrımda yapar: 1-İran hükümdarlarından ya da Halifelik ve İmamlık haklarına sahip olanlardan görüleceği gibi İlahî Yardım ve Allah’ın buyruğu ile hareket edenler, 2-Tibet ve Kâbil (Türk) halklarının hükümdarlarına, yönetilenlerin hayalleriyle yakıştırılan efsanelere kapılanlar.
Bîrûnî, yaptığı bu ayrımı, ilkine doğruluğu nedeniyle dokunmayıp, ikincisi üzerinden şu hakikate bağlar:
“Halkların ürettiği benzer efsanelerin sebebi, bütün insanları bir araya toplayıp gönül hoşluğuyla itaat ettirmek içindir.”
Şimdi Yunancası esas alınarak mit şeklinde kullanılan efsane kelimesi Arapça
kökünden gelir: Esâtir, ustûre; masal, hayali kimse veya şey, yalan, hurafe, masal, temsil, söz, nutuk, rivâyet… demektir.
Anlam yelpazesinin genişliği ve sosyal hayatla derin ilişkisi nedeniyle tüm dünya dillerinde sorunlu bir kelimedir. Zira
tan üretilmiş
bilgi olması bakımından temelinde inançlar vardır ve büyük oranda Tevrat ile İncil’in tahrif edilmesinden beslenerek tarih ilmini doğurmuştur.
Dumezil ile Eliade’nin dinler tarihinde, Malinowski’nin antropolojide mite çok önem verdikleri halde, Bîrûnî’nin ulaştığı “Halkların ürettiği benzer efsanelerin sebebi, bütün insanları bir araya toplayıp gönül hoşluğuyla itaat ettirmek içindir.” şeklindeki hakikate, çok az yaklaştıklarını belirterek, burada onun güncel bir örneğini ele almakla yetineceğiz.
Ağustos zaferler ayıdır. Malazgirt’ten son İstiklal savaşına kadar bir dizi zaferle taçlanmıştır ama bugünkü imgesi Kemalistlerin, İstiklal savaşı üzerinden önceki zaferleri dolayısıyla tarihi unutturma, Osmanlı’yı kötüleme ve din düşmanlığı yapmada gemi azıya almalarıdır.
Batılılar tarafından yıkılan Osmanlı’dan sonra verilen büyük bir beka mücadelesinin adıdır. Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Kazım Orbay, Ali İhsan Sabis ve daha onlarca paşanın komutasında gerçekleşen bu savaştan sonra Osmanlı’nın yerine kurulacak yeni devleti yönetme irade ve azminde Kemal Paşa öne çıkmış, nitekim devlete de yeni bir sistem ve işleyiş tayin etmiştir.
Bu sistemin
, işleyişini belirleyenlerin de
olmaları ayrı bir tartışmanın konusu olmakla birlikte, Batılılaşmayı sürdürmek adına Kemal Paşa’dan sonra, onun siyaset anlayışı ve uygulamalarından hareketle icat edilen
yaklaşık üç çeyrek yüz yıl bir tarikat formatıyla halka dayatılmasından kaynaklanan derin bir iç çatışmanın yaşandığını, son çeyrek yüzyılda toplumsal barışa büyük önem veren Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde hızı büyük oranda düşürülen bu çatışmanın hemen her Ağustos ayında Kemalist müritler tarafından yeniden hortlatılmak istendiğini belirtmeden de geçmeyelim.
Efsaneleştirmeyle ilgili son duruma gelince:
Kitap okumayla ve dolayısıyla düşünmeyle başı hiç olmayan Kemalist müritleri (düşünmeye değil) kitap okumaya teşvik etmek için ilk kez bir köşe yazarı tarafından 20 yıl önce dile getirilen “Paşam, 3.397 kitap okudu.” iddiası, bir fondaş medyacı tarafından “Yaklaşık 50’şer sayfalık 5 kitabı telif ya da tercüme etti” sözüyle destekli olarak tekrar servis edilmek suretiyle ilgili efsaneleştirme mizahi bir boyuta taşındı.
Yetmedi, yine fondaş bir diğer kadın medyacı, modernleştirilmesi (1834) kuruluş yılı sayılan Kara Harp Okulu’nu ondan yaklaşık yarım asır sonra doğan Paşa’ya kurdurarak önceki mizaha kallavi bir tüy dikti.
Bunlarda mesele ne kitap okumak ne de önemli bir müesseseyi kurdurmak değil. Asıl mesele cahil Kemalist azınlığı efsane yoluyla yönetmekten ibarettir.
Peki yeni efsanelerin kalitesi neden bu kadar düşmüştür?
Bu düşüş bizim bakışımız nedeniyledir, gerçekte bir düşüş yoktur zira geçmişte üretilen Kemalist efsanelerin kalitesi de bu minvaldedir.
Her yığın layık olduğu efsaneyle yönetilir.
#Toplum
#Aktüel
#Ömer Lekesiz