Medeniyetimizde sanat / edebiyat / yazı nazariyatına dair yaptığımız küçük kazıda yolumuzun düştüğü eserlerden biri de Fuzûlî’nin Farsça kaleme aldığı Rind ü Zâhid adlı risalesidir (Sıhhat ve Maraz ile birlikte, trc.: Hüseyin Ayan, Büyüyenay, İstanbul 2012). Fuzûlî bu risalesinde Rind ile Zâhid’i özel isim olarak kullanmış olsa da onları tasavvuftaki manalarıyla kendindeki iki bene nispetle konuşturmuştur. Metnini zâhid bir babanın oğlunun yüzüne “öğüt kapılarını açması” şeklinde sunması ise salt
Medeniyetimizde sanat / edebiyat / yazı nazariyatına dair yaptığımız küçük kazıda yolumuzun düştüğü eserlerden biri de
Farsça kaleme aldığı
adlı risalesidir (Sıhhat ve Maraz ile birlikte, trc.: Hüseyin Ayan, Büyüyenay, İstanbul 2012).
Fuzûlî bu risalesinde Rind ile Zâhid’i özel isim olarak kullanmış olsa da onları tasavvuftaki manalarıyla kendindeki iki bene nispetle konuşturmuştur. Metnini zâhid bir babanın oğlunun yüzüne “öğüt kapılarını açması” şeklinde sunması ise salt kurgu nedeniyle olup, ayrıca asıl kimin kime öğüt verdiğini de okurun anlayışına bırakmıştır.
Rind ile Zâhid’in -tasavvuftaki anlamlarını merak edenleri
’ın
Tasavvufî Terimler Sözlüğü
’ne yönlendirerek-, yazı merkezli konuşmasını, -şiirleri eksilterek- şöyle nakledebiliriz:
: Ey Rind, yalancıları alkışlamaktan vazgeç! Çok çalışkan ol ki, sanat, bunu öğrenmekten iyi, ilimden daha şereflidir. Hatırında olsun, yaşadığın sürece itibarını artırır, öldükten sonra da onun iyiliği, hatırlanmanı sağlar! Bil ki, bugün neye heves edersen yarın unutursun! Hatırlayınca özlem çekersin! Hasret âhı ile içini yersin!
: Ey Zâhid, iyi dedin! Öğüt cevherin deldin! Ama benim elimden bir iş gelebilmesi için, senin tarafından bilgi yoluna yöneltilmem gerekir! İnsan, nefis olgunluğuna iki şekilde sahiptir: O ikiden nefsin keyfiyeti olgunluk neşesine götürür! Birincisi: görünen varlığıdır, onun başlangıcı, babasının emeğidir! İkincisi: manevî varlığıdır! Onun başlangıcı da görmesini bilen mürşidin yol göstermesidir! Mademki tamamlama pâyesi ikincisindedir, mürşidin babaya öncelik kazanması, bu cümleden açıkça anlaşılır! Bunu bil!
: Ey Rind, mademki bilim ve sanat kabiliyetin var, fayda ve zararın sonunu göz önüne getiriyorum; sanat öğrenmeden önce ilme rağbet gösteresin ve ilim yolunun çöllerini aşasın! Bu güzeldir! Çünkü ilim, ruhani tatlar zincirini kımıldatır ve Tanrı sırlarını bilmeye vasıtadır.
: Ey Zâhid, bilim öğrenmenin iyi olduğunu söylüyorsun! Benim de bunu elde etmemi diliyorsun! Şimdi öğret de öğreneyim! Onun ışığı ile de can mumumu alevlendireyim!
Sonra Zâhid, bir sahifeye,
n şeklini çizdi. Rind, onun anlamını sordu.
: Bu ilimler hazinesinin kilidi ve kendi kendine ayakta durmaya gücü yeten Tanrı’yı bilmenin esasıdır. Başlangıçta, kalem,
in üzerine işaret koyunca,
den ancak bir çıkar, kaidesi gereğince, kendisine
şeklinde tecellî verdi!
: Ey Zâhid, bu yazı(yı) öğretmenin başlangıcıdır! Yazı(yı) öğretmenin, Tanrı'yı bilmenin şartı olduğu düşüncesi yanlıştır, irfan yeteneği yazıya bağlı değildir. Peygamber Hazretlerinin ümmi oluşu bu manaya tanıktır.”
: Ey Rind, yazı (yazmayı) bilme Tanrı’nın bir feyzidir. Öncekilerin risalelerinden ulaşılan faydalar alarak, onunla sonrakilere ulaştırmak için din kurucularının sözlerini mütalaa yolu ve yakîn ehlinin yolunun devamıdır.
: Ey Zâhid, yazı bilme, kitapları okumayı sağlar. Kitapları okumak, meselelerde ihtilâfa yol açar. Meselelerdeki ihtilâf başıboşluğu istemek, bilgisizliğin delilidir. Bunda şüphe yoktur ki, kitap okumanın çokluğu, şüpheyi gidermez, belki şüphenin artmasına sebep olur!
: Ey Rind, gerçi bu şerefli ilim ve hoş teknik bilimleri mütalaa yolu değildir. Bari makama ve padişah katına yaklaşma yolunu öğren! Yüce himmetliler sadaret ve vezirlik payesine bu sanatla ulaşmışlardır. Dünyayı elinde tutmanın ve ondaki işleri görmenin tadını bu vesile ile tatmışlardır.
: Ey Zâhid bu dediğin, üzerinde ömrün tükendiği dünya hesabını yüklenmekten ibarettir. Dünya hesabı ise, sonu cezaya varan ahiret hesabını içine alır. İki âlemin de hesabını verme durumu hesapsızlıktır. Bu yol, iki âlem de de azap çektirir. Doğrusu, saltanatın değerinden gaflette olan bir cahil, sultanlara yaklaşmaya eğilimi olan bir alimden iyidir.
: “Ey Rind, mademki yazı sanatından tiksinirsin, her an onu bırakmaya bahane ararsın, bari benim öğüdümü kabul et! Padişahlara hizmet etmenin kurallarını hatırında tut! Zira padişahlara hizmet, mutluluğu içine alır, padişahlık ve saltanat payesidir.
: Ey Zâhid, mademki yaratılmışın varlığından maksat Yaradan'a kulluktur, yaratılmışın yaratılmışa kulluğu yaraşmaz!
İnsanı insana tercih sebebi, Tanrı›yı bilmektir;
dilencilik ve padişahlık rütbesi değildir! Bil ki, padişahların beraberindekiler daima kederlidir. Sultanların yakınları daima aldatılmışlardır. Makbul görünenler, edebe uymanın acısını çekerler! Uzaklaştırılmış olanlar, öfkenin korkusunu çekerler. Bu işe heveslileri, dünyaya tapanlarda ara! Bu öğüdü, ilim rütbesini arayanlara söyleme!
#Aktüel
#Fuzili
#Ömer Lekesiz