Filistin’deki Siyonist zulmün çok kısa tarihi

04:0017/08/2024, السبت
G: 17/08/2024, السبت
Ömer Lekesiz

Cemal Paşa ’nın, defni geciktirilmiş bir cesedin ürkünçlüğünü taşıyan hatıralarında, Filistin ve Suriye sahnesinde ortaya çıkan “pek uğursuz” olaylarla adını eşitlediği Alman Generali Falkenhayn , Osmanlı’nın zikredilen cephelerde savaşan ordusuna 1917 yılı Haziran ayı başında komutan tayin edildiğinde başlamıştı Filistin’deki Siyonist zulmü. Cemal Paşa, Falkenhayn’ın Filistin-Suriye’nin başına bela edilmesine karşı çıktığını söylese de kendisinin uzun vadeli Siyonist bir planın parçası olduğu kuşkusunu

Cemal Paşa
’nın, defni geciktirilmiş bir cesedin ürkünçlüğünü taşıyan hatıralarında, Filistin ve Suriye sahnesinde ortaya çıkan “pek uğursuz” olaylarla adını eşitlediği
Alman Generali Falkenhayn
, Osmanlı’nın zikredilen cephelerde savaşan ordusuna 1917 yılı Haziran ayı başında komutan tayin edildiğinde başlamıştı Filistin’deki

Siyonist zulmü.

Cemal Paşa, Falkenhayn’ın Filistin-Suriye’nin başına bela edilmesine karşı çıktığını söylese de kendisinin uzun vadeli Siyonist bir planın parçası

olduğu kuşkusunu hiç gideremedi,

çünkü “İt iti ısırmaz” şeklindeki ata sözü, onun başkalarını suçlamasından daha baskındı ve bu gerçeği göremeyen

ilk kişi bizzat kendisiydi.

Konu Kudüs olduğunda İtilaf veya İttifak devletlerinden olup olmanın bir hükmünün bulunmadığı ta o günden belliydi. Nitekim Falkenhayn’ın Kudüs’ü İngilizlere teslim ettiğini Almanya seferindeyken Viyana’da öğrenen
Mehmet Akif
’in, müttefikimiz olan Avusturya halkının sevinç gösterilerine tanık olması zikrettiğimiz ata sözünün fiilî tercümesinden başka bir şey değildi. Kudüs’ün Haçlıların hakimiyetine geçmesi 1185 yılından beri yaşatılan bir idealdi; Haçlıların Avrupa halklarının toplamı olduğu ise bilinen bir şeydi.
Mahmut Abbas’ın TBMM’de konuşturulduğu günün akşamında, Batı Şeria’da
Mutsavtin Yahudiler
inden oluşturulan bir çete Filistinlilerin evlerini, araçlarını kundakladı. Ama bu vahim olay da öncekiler gibi, dünyanın gözü kulağı Katar’da sürdürülen ateşkes görüşmelerindeyken, ABD-İsraili’nin Han Yunus’ta üçüncü kez başlattığı soykırıma karşı sürdürülen sessizlik tarafından soğruldu.
Bu soğrulmanın, Kudüs’ün 9 Aralık 1917 tarihinde İngilizler tarafından işgaliyle birlikte başladığı, HAMAS’ın
Siyonist ablukayı yarma harekatı
nın ise o soğurulmanın kanıksanmaya başlanmasına bir tepki olarak ortaya çıktığı hâlâ tam olarak anlaşılmış değil.

İngiltere’nin savaş nedeniyle iflasın eşiğindeki ekonomisini düzeltmek için ilk iş olarak Filistin’i kendi topraklarındaki Siyonist bankerlere satmasıyla başlayan yüz yıllık Siyonist zulmü eski hızını koruyarak bugün de sürüyor.

Ama Filistin uğruna yapılan 20 Nisan 1920 tarihli
Nebi Musa Ayaklanmas
ını geçelim, 1936-1939 yılları arasındaki
Büyük Filistin Ayaklanması
nı -sebepleri ve sonuçlarıyla beraber- hatırlayan kaç kişi çıkar ki?

Nebi Musa Ayaklanması, İngilizlerin Filistin’i Yahudi yerleşimine açmasıyla başlamış; onların korumasındaki ilk işgalci Yahudiler sonradan ABD-İsraili ordusunun çekirdeğini oluşturacak ilk çeteleri ta o zamandan kurarak mülk işgaline başlamışlar, Balfour Deklaras-yonu’yla da bu yoldaki azgınlıklarını artırmışlardı.

Zikrettiğimiz bu ilk ayaklanma
Hacı Emin el-Hüseyni
öncülüğünde bir grup Filistinli gencin, bu işgale ve Haçlıların yeni taksimine karşı Nebi Musa Şenlikleri’nde ortaya koydukları güçlü bir itirazdan ibaretti.
Son derece meşru olan bu ayaklanmaya mahsus gerçekleri
Siyonist Monteifore
yıllar sonra şu cümleleriyle karartacaktı:

“20 Nisan 1920 Pazar sabahı Yahudi ve Hristiyan hacılarla dolu bir şehirde 60.000 Arap, Hüseynilerin başkanlığında Nebi Musa Bayramı için bir araya geldi. Vasıf Cevheriye onların şarkılar söyleyerek Balfour Deklarasyonu’nu protesto edişlerini izledi. Müftünün genç kardeşi Hacı Emin el Hüseyni Faysal’ın resmini göstererek kalabalığı kışkırttı: ‘Bu sizin kralınız!’ kalabalık hep bir ağızdan, ‘Filistin bizimdir, Yahudiler bizim köpeğimizdir!’ diye bağırarak Eski Şehir’e dolmaya başladılar. Yaşlı bir Yahudi sopalarla dövüldü. 

Halil Sakakini, ‘Bu taşkınlık birden deliliğe döndü. Bazıları Muhammed’in dini kılıçla kuruldu!’ diyerek hançerlerini ve sopalarını çıkardılar. Cevheriye’ye göre ‘şehir savaş alanına döndü.’ Kalabalık, ‘Yahudileri öldürün,’ diye bağırdı. Sakakini ve Vasıf şiddetten nefret ediyordu ve sadece Siyonistlerden değil İngilizlerden de nefret etmeye başlamışlardı. 

(…) Kudüs’te, (…) sadece 188 polis bulunuyordu. Gün içerisinde isyan büyürken Yahudiler katledileceklerinden korkmaya başladılar. (…) Jabortinsky ve Rutenberg tabancalarını alıp Rus Yerleşimindeki polis merkezinde 200 adam topladılar. (…) Eski Şehir’in dışında devriye gezip Araplarla birbirlerine ateş etmeye başladılar -çatışmalar asıl o gün başladı. Eski Şehir’deki Yahudi Mahallesindeki bazı sokaklar kuşatılmış ve Araplar Yahudi

kızlarına toplu tecavüz etmeye başlamıştı.”

Siyonist Montefiore
’nin bu naklinde kullandığı iftira diliyle, Netanyahu’nun Gazze’deki son direniş hakkında kullandığı dil arasında hiçbir farkın olmadığı okurlarımın dikkatinden kaçmayacaktır.

Filistin’de yüz yıl önce ne olduysa bugün de o olmaktadır.

#Siyonizm
#Hamas
#Ömer Lekesiz