FETÖ’nün yapılanmasında fiilen yer alan, 15 Temmuz 2016 tarihindeki başarısız askeri darbeden sonra bu
Bir örgütün kuruluşunda düalizme baş vurulması, faaliyetlerinde esas aldığı merkezî değerlerin ikilikler yoluyla kamufle edilmesini sağladığı kadar, örgütün dışında kalanların onun hakkında karar vermelerini zorlaştıracak, hak edilmiş yargıları duraksatacak ikircikli bir yapının üretilmesini de sağlar.
Nitekim gerek FETÖ’nün yapısında, gerekse faaliyetlerinde her iki hususun müşterek bir işleve sahip olduğunu, başarısız askeri darbe girişiminden bugüne kadar Devlet birimleri tarafından yürütülen temizleme operasyonlarının sonlandırılamayaşından bizzat, fiili olarak görüyoruz.
Bu genel sonucu sadece yap–yapmamış görün düalitesi üzerinden düşündüğümüzde bile FETÖ probleminin derinliği ve yaygınlığı tek başına kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Her devlet kendi varlığına yönelik bir tehdide muhatap olduğunda, hukuki uygulamaların bir ya da birkaçını geçici bir süreyle askıya alabildiği gibi, ilgili uygulamaların fevkinde kimi düsturları da uzun bir süre için paranteze alabilmektedir.
Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından beri, terör endişesiyle Batı ülkelerince alınan tedbirler ve havaalanlarındaki XR cihazlarının mahremiyeti de tamamen ortadan kaldıran ırkçı bir saikle kullanılışına kadar yapılan birçok hukuk dışı uygulamalar bunun açık delilleridir.
Batılı olsun ya da olmasın herhangi bir devlet için hukukun gerçekliği ile gerçekliğin hukuku esasında açık bir çelişki olarak görülen söz konusu uygulamaların, kendi halkınca problem edildiğine, sorgulandığına dair örnekler de çok azdır, çünkü vatandaşlık bir şuurdur ve devlete sahip çıkmak bir onur meselesidir.
Oysaki, Amerika / CIA destekli ve NATO güdümlü bir terör örgütü olduğu konusunda hiçbir tereddüdün söz konusu olmadığı FETÖ bağlamında, mezkûr husus Türkiye’de yukarıda zikredildiği şekliyle diğer ülkelerdeki sonuçtan çok farklı bir şekilde işletilmektedir.
KHK’ye, Devletin iç içleyişindeki kimi tıkanıklıkları zamanında gidermede ve maruz kalınan siyasi, askeri, sosyoekonomik ve kültürel sorunları aşmaya yönelik olarak ivedi ve zorunlu durumlarda başvurulduğu da herkesçe bilinen bir konudur.
FETÖ ile mücadelede KHK’lere başvurulması, “Yap-yapmamış görün, sorumlu-sorumlu değil” düalitesi üzerinden daha ilk günlerinde suçluluk ve masumiyet çelişkisinde hukuki bir soruna dönüştürülmek istenmiş,söz konusu çelişkinin daha etkili kılınması ise muhalefet partileri üzerinden sağlanmaya çalışılmıştır.
Herkesin bildiği som gerçek ise şudur: KHK ile işlerinden el çektirilen FETÖ bağlantılı kişilerden hiçbirisinin bir pişmanlığıyla asla karşılaşılmamıştır.
Bunlardan bakıldığında, FETÖ’nün üst düzey elemanlarından Ahmet Keleş’in ifşa ettiği, işlevsel düalizm, örgüt tarafından halen yürürlükte tutulmakta; KHK’ye muhatap olmuş örgüt elemanlarının hiçbiri pişmanlık duymayışlarına bağlı olarak bilkuvve örgüte aidiyet belirtmekte ve devletin FETÖ ile kararlı mücadelesi oy heveslisi muhalefet partileri tarafından gözden düşürülmeye, yararsızlaştırılmaya hatta özgürlük karşıtlığına dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
15 Temmuz 2016–15 Temmuz 2022 tarihleri itibariyle Devletin yaptığı temizleme operasyonlarına rağmen FETÖ’nün varlığını halen sürdürüyor olabilmesinin sebeplerini de, zikredilen olumsuz tutumlarda ve özellikle örgütün işlevsel düalizmindeki devamlılıkta aramak doğru bir yol olsa gerektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.