Ekrem Tahir’e rahmet

04:0011/07/2023, Salı
G: 11/07/2023, Salı
Ömer Lekesiz

Son zaman münevverlerimizden Ekrem Tahir Rahmet-i Rahman’a erişti. Viyana’da mukimdi; düşünmekle evli olduğu için kitaplarını aynı zamanda çocukları olarak sevmişti. Yüz yüze hiç görüşmemiş ama tanıştıktan sonra karşılıklı selamlarımızı da hiç eksiltmemiştik. Vefatından bir hafta öncesine kadar süren yazışmalarımızdan, konuşmalarımızdan geriye doğru giderek onun hakkında yazmak istiyorum ama söylediğim her şey önce benim hikayem , az biraz da bizim hikayemiz olmaktan kurtulamıyor. Yad etmenin bu

Son zaman münevverlerimizden
Ekrem Tahir
Rahmet-i Rahman’a erişti.

Viyana’da mukimdi; düşünmekle evli olduğu için kitaplarını aynı zamanda çocukları olarak sevmişti.

Yüz yüze hiç görüşmemiş ama tanıştıktan sonra karşılıklı selamlarımızı da hiç eksiltmemiştik.

Vefatından bir hafta öncesine kadar süren yazışmalarımızdan, konuşmalarımızdan geriye doğru giderek onun hakkında yazmak istiyorum ama söylediğim her şey önce
benim hikayem
, az biraz da
bizim hikayemiz
olmaktan kurtulamıyor.

Yad etmenin bu iğvasına kapılmak istemediğimden, onun Yaratıcı Öfke’sinden bahisle, yaklaşık bir buçuk yıl önce bu sütunda hakkında verdiğim haberleri hatırlatarak, sizlerden onun ruhu için birer Fatiha okumanızı talep edeceğim.

“İyi kitap, hep geriden mi gelir ve zamanın akışına mı tevdi eder anlaşılmasını?

Bunda emin olduğum şey, onun her iki durumun da modern-panayır kültürünün dışına düştüğüdür.

Zira, iyi kitap caka satmaz.

Caka sokağa muhtaçtır (ki günümüzde sokak, televizyon ekranları ve sosyal medyadır.)

Sokak, aynı zamanda yığınların sahnesidir!

İyi kitap, her ikisinden de korur kendini.

Ona dair ciddi dikkatler ise cakaya ve sokağa birlikte kapanmakla ancak gerçekleşir.

Öte yandan iyi kitap, modern insanın, hiç de hazzetmediği şeyi önerir: Düşünmek!

Zorunlu olmadıkça düşünmekten kaçınan insanın, magazin ile malumata maruz kalışını bilgisinden sayması, varlığından memnuniyet duyulan yanılsamanın özel bir harikasıdır. İyi kitaba ilgi duyuyormuş gibi görünmesi de ona mahsus bir cakanın cabası!

Geriden gelenin gelişinin ancak zamanla fark edilebilmesine neden olan bu örgütlenmiş mürailiği, ‘Yalan, aldatma ve şeytanın yani ayartmanın dili ve aşırının aşırısı olan süperlatifin dili’nde toplayan Ekrem Tâhir’in, bu olumsuzluğu pekiştiren tasviri:

‘Düşünceyi gölgeleştiren, dostlukları aldatan, eminsizleştiren, bitiren bu İblis’in bakışlarının dili. Firavunların zehirli, maskeli dili. Bir milleti melezleştirmek istiyorsanız, süperlatifin, abartmanın dilini aşılayınız. Diriltmek istiyorsanız, ona asil düşüncenin mütearrif ruhunun dilini öğretin. Bu dil aynı zamanda emperyalistlerin sömürge dilidir. İlk safhasında yani gayesine ve güven kazanmak için ustaca bu sinsi ve aldatıcı dili kullanır. Bütün sahte kahramanlar birden hakiki kahraman olarak bu dil ile sahneye yerleştirilip, anlatılır. Sahte düşünür ve sahte kahramanların dili hep süperlatifin dilidir! İçimizdeki Idola Fori’ler bu dil ile düşünce ve görüşlerini serdederler ve aldatırlar.’

(…)

Ekrem Tâhir kimdir?

Kırk yıldır Viyana’da yaşayan ve daha önceden Babil’deki Türkiye ile Varlık ve Hece adlı iki kitabı yayımlanan Ekrem Tâhir’in, Cemil Meriç’in doğumunun 100. yılına ithaf ettiği Düşüncenin Vücudu ve Yarı Türk adlı kitabıyla ilgili Viyana’da verdiği konferansın haberini de yine Yeni Şafak vermiş (15 Mayıs 2015).

Ekrem Tâhir’in, yukarıdaki alıntıyı yaptığım Yaratıcı Öfke adlı kitabı, Aden Yayınevi tarafından yayımlanmış (2021).

Yaratıcı Öfke’sinde, Kemal Tahir’in devletinin sömürülerek yıkılmasına, Necip Fazıl’ın Müslümanları hesaba katmayan despotik sisteme, Sezai Karakoç’un dirilişin ertelenmesine, İsmet Özel’in şiirin sıradanlaşmasına ve düşüncenin boğulmasına karşı duydukları öfkenin tümünü omuzlamaya aday olduğunu ilan etmiş Ekrem Tâhir. Cemil Meriç de var bu asil öfkeliler listesinde, ama yazar ondaki yaralı bilinci aştığı için, adını eklemeyi istemedim.

Nitekim ‘Varlığım...’ diyor Ekrem Tâhir, ‘Hece varlığım daha doğrusu ihyadar, âteşîn öfke ve yaratıcı isyanım, öfkem. Dünyanın bütün karanlıklarına, yalanlarına başkaldırışım. Biteviye fikren ve ruhen meydan okuyuşum: Yeniden ulvinin ulvisi olan, ufuk ve meridyenler ötesi; İbdanın, kristal çizginin, ışığı biteviye soymak isteyen bu ‘Kün’ emrinin yaratma rüyasının öfkesi... Biteviye bir şiddetli ışığı soyma cehdi, düşüncenin beddua dalgalarına karşı bir ateşten sancısıdır düşüncelerim, yani garip bencileyin şu varlığım...’

Ekrem Tâhir’in Jacques Lacan’ın ‘Biz bıçakla teşrih etmiyoruz, bilakis mefhumlar ile.’; Jean Patrik Manchette’in ‘Yazılanlar insan hafızasının nev’idir.’ sözlerini çerçevelemesinden de anlaşılacağı gibi, o, ‘Acıları, ümitleri ve öfkesiyle, genç kalmış bir Osmanlı...’ olarak, dil içinde sadece bu ‘Ülke’den değil, bu ‘Dünya’dan sorumlu bir İslam vahiy medeniyetinin düşünce şehzadesi olmaya’ taliptir.

İyi kitap esasında iki soruyla başlamıştım yazıma. Şunu da hemen ekleyeyim:

İyi kitap aynı zamanda bir iddia taşır. (…)

Doğru iddialar zamanın sularında yıkandıktan, kalpleri aydınlatacak ışığı donandıktan sonra asıl anlamlarını kazanırlar!”

Ekrem Tahir kardeşimin mekanı cennet olsun.

#aktüel
#Ekrem Tahir
#Ömer Lekesiz