‘Dünya ahiretin tarlasıdır’

04:001/12/2022, Perşembe
G: 1/12/2022, Perşembe
Ömer Lekesiz

Yeni Şafak·Ömer Lekesiz - ‘Dünya ahiretin tarlasıdır’Zemahşerî’nin “Mü’minler, mü’minleri bırakıp (dûni), inkarcıları dost edinmesin.” (Âl-i İmrân 3:28) emrini, ilgili kelime üzerinden kendini kafirlerden uzakta tutma ve Allah’ın korumasından başka hiçbir korumaya tabi olmama şeklinde tefsir etmekle, siyasetteki ilk hadde, dünya ve ahireti tek bir imgede toplamak suretiyle dikkat çekmekle, kimi müfessirlerimizin dünyanın değersizliğiyle ilgili sorunlu yaklaşımlarının dışında durduğunu ifade etmiştik.Denâetkelimesinin


Zemahşerî
’nin “Mü’minler, mü’minleri bırakıp (dûni), inkarcıları dost edinmesin.” (Âl-i İmrân 3:28) emrini, ilgili kelime üzerinden kendini kafirlerden uzakta tutma ve Allah’ın korumasından başka hiçbir korumaya tabi olmama şeklinde tefsir etmekle, siyasetteki ilk hadde, dünya ve ahireti tek bir imgede toplamak suretiyle dikkat çekmekle, kimi müfessirlerimizin dünyanın değersizliğiyle ilgili sorunlu yaklaşımlarının dışında durduğunu ifade etmiştik.
Denâet
kelimesinin cahiliye devrinde değerlilik-değersizlik yönündeki kullanımlarından hareketle, “Bu dünyayı küçümseyen bir yaklaşım, yani Dünyâ’yı tam olarak dünyâ (aşağı) olarak görmek, doğrusu, dini bir inanca özgüdür. Bu tür bir âlem tasavvurunun antik zamanlarda Arabistan’ın içinde ve civarındaki Hıristiyan çevrelerde çok yaygın olduğunu, Arapça Hıristiyan literatürü tarihini yüzeysel olarak incelediğimizde bile kolaylıkla görebiliriz” diyen
Toshihiko İzutsu
ise, Kur’an’daki kullanılışına tabi olarak, dünya hayatını ve ahireti,
birbirlerini ilzam eden
iki kelime olarak değerlednrimek suretiyle, “Tamamen farklı bir noktadan baktığımızda, insanın tecrübe ettiği ve içinde yaşadığı yer olarak bu dünyaya, ‘aşağıda’ olan veya ‘yakın’ âlem anlamında ed-dünyâ denir. Kur’ân, basit
ed-dünyâ
kelimesi yerine, çoğunlukla,
el-hayatu’d-dünyâ
(değersiz hayat) tabirini kullanır. Kur’ân’da bu kelimenin temel anlamı, (...) iki ucunda ‘Tanr’ı ve ‘insan’ın yer aldığı aynı varlık dünyasına tekabül eder. Başka bir deyişle, bu, Tanrı ve insanın, (Kitap ehli, Müslümanlar, Münafıklar ve Kafirler olarak) dört ana ilişki yoluyla birbiriyle temas kurduğu aynı ilahi komedya’nın aynı ana sahnesine karşılık gelir. Fakat bakılan açı, artık öncekinden hayli farklıdır.” yorumuna ulaşırken, dünya ve ahiret kelimeleri arasındaki
korelasyon
u da şöyle tespit etmiştir:
“Bu noktayı anlamak için ed-dünyâ kelimesinin, ‘korelasyon’ kelimeleri diyebileceğimiz, yani ‘koca’ ve ‘karı’, ‘erkek kardeş’ ve ‘kız kardeş’ gibi, çiftin her bir üyesinin
semantik
olarak diğerini ilzam ettiği ve bu korelasyonun tam da esasını teşkil eden kelimelerden oluşan özel bir kategoriye ait olduğunu fark etmemiz yeterli olacaktır. Bir adam, ancak “karısı varsa koca’ olabilir. Başka bir deyişle, ‘koca’ kavramı, zımnen ‘karı’ kavramını gerektirir ve bunun tersi de doğrudur. İşte ed-dünyâ kavramı da, tamamen aynı şekilde, ‘gelecek dünya’yı yani ölümden sonrasını (el-âhiret) ilzam eder ve onun zıddını teşkil eder. Kur’ân, bu iki kelimeden birini kullandığında bu korelasyonun pekala farkındadır. Bahsetmek bile belki gereksiz ama, örneğin, aşağıdaki ayette olduğu gibi, her ikisinin de aynı yerde birlikte zikredildiği birçok örnek sıklıkla verilmektedir:

‘Siz dünyanın (ed-dünya) geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (sizin için) ahireti istemektedir.’ (Enfal 8/67)” (Kur’an’da Tanrı ve İnsan, Trc.: M. Kürşad Atalar, Pınar Yayınları)

Kimi tefsirlerdeki Ehl-i Kitap etkisine
İbn Haldun
’un da dikkat çektiğini (bkz.: Mukaddime 2, Trc.: Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları) belirterek, İzutsu’nun işaretlediği korelasyonu, İmam Gazzâlî’nin İhyâ’sında sıkça tekrarladığı “Dünya ahiretin tarlasıdır” sözünde de görmek mümkündür. Bu sözde dünya ve ahiret birbirlerinin lazımı olarak verilirken, siyaset yönünden de şu yoruma kaynak olmaktadır:
Toplumların yönetimi anlamında
siyaset
zorunlu olduğuna göre, bununla amaçlanan umran ve medeniyet insanın insanlığının en güzel şekilde ortaya çıkarıldığı iki değer haline gelirken, her ikisinde de insana hizmetin asıl olmasına göre “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” düsturunun hakikati de yine siyaset sayesinde tahakkuk eder. Dolayısıyla siyaset, dünya tarlasından elde edilecek mülk, iktidar ve adalet hasadı olarak hem dünya hem de ahiret için çift bir işlem yüklenir.
Bahâeddinzâde
’nin “Sultanın, saltanatında adaletin temellerini ıslah etmeye, istikâmetin kaidelerini güçlendirmeye ve her kademedeki işi emr olunduğu üzere düzenlemeye gayret etmesi gerekir. Bu sayede âlemin durumu en güzel nizam ile düzenli olsun, âdemoğlunun kalbi (endişelerden) arınsın, âmil âlimler yetişsin (Hakk’a) yolculuk edenler kemale ersin. Böylece sultan bütün bu kimselerin her birinin elde ettiği zâhir ve bâtın kemale ortak olur.” yorumunda (Fıkıh ve Tasavvuf Arasında: Bahâeddinzâde’nin Siyaset Düşüncesi, Enes Taş – Orkhan Musakhanov, Endülüs Yayınları) söz konusu sonuca sadece halkı değil siyasetçinin kendisini de dahil etmesi, müstakil olarak siyaseti ve mezkur çift işlevini daha da görünür hâle getirmektedir.
#​Zemahşerî
#Bahâeddinzâde
#İbn Haldun
#Siyaset