Bir kindarın seviyesizliği nasıl belirlenir?

04:0022/02/2022, Salı
G: 22/02/2022, Salı
Ömer Lekesiz

Kiniledüşmankelimelerinden hangisi ilktir; kin mi düşmana, yoksa düşman mı kine sebeptir, bunu tayin etmek güçtür. Bu kelimelerikindarvedüşmanolarak ferdîleştirerek aldığımızda da aynı sonuç ortaya çıkar.Hınçfenomeni üzerine aynı adla müstakil bir kitap yazanMax Scheler, bu güçlükle uğraşmak yerine, aynı zamanda bir düşman olarak kindarın durumunu anlamaya çalışmayı tercih ederek, şunları söylemiştir:“Kindar kişi içgüdüsel olarak ya da bilinçli bir irade eylemi olmaksızın intikam duygusunu azdırabilecek

Kin
ile
düşman
kelimelerinden hangisi ilktir; kin mi düşmana, yoksa düşman mı kine sebeptir, bunu tayin etmek güçtür. Bu kelimeleri
kindar
ve
düşman
olarak ferdîleştirerek aldığımızda da aynı sonuç ortaya çıkar.
Hınç
fenomeni üzerine aynı adla müstakil bir kitap yazan
Max Scheler
, bu güçlükle uğraşmak yerine, aynı zamanda bir düşman olarak kindarın durumunu anlamaya çalışmayı tercih ederek, şunları söylemiştir:
“Kindar kişi içgüdüsel olarak ya da bilinçli bir irade eylemi olmaksızın intikam duygusunu azdırabilecek olaylara sürüklenir ya da başkalarının son derece masum eylem ya da sözlerinde bile kötü niyet görme eğilimine girer. Aşırı alınganlık aslında genellikle intikam hırsıyla dolu bir karakter belirtisidir. Kindar kişi her zaman kendine nesneler arar ve sahiden de saldırıya geçer -sadece intikam aldığını düşünüyordur. Bu intikam yaralanan kişisel değer duygusunu, çiğnenen ‘onurunu’ tamir eder ya da uğradığı haksızlıklar için ‘tatmin’ sağlar. İntikam isteğinin bastırılması
ressentimenta
(hınça) yol açar; intikam
hayalinin
de -ve nihayet bizatihi intikam duygusunun da- bastırılmasıyla yoğunlaşan bir süreçtir bu. Ancak ondan sonra bu
zihinsel durum
öteki kişilerin değerini küçültme eğilimine girer ki, bu da gerilimin azaldığı yanılgısını getirir.” (Hınç, Trc.: Abdullah Yılmaz, Alfa Yayınları, İstanbul 2015)

Bu doyurucu yorumu, kapanan Taraf’ın boşluğunu(!) dolduran gazetenin köşe yazarlarından birinin, yakın zamanda yazdığı bir yazıyla daha da açık hale getirebilirim:

O yazının özeti şudur:

BAE
, 15 Temmuz’a katkı veren,
dış tehdit, beka sorunu
oluşturan bir odak olarak ilan edildiği halde affedildi.
Ama 15 Temmuz’un üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen
FETÖ elemanları affedilmiyor,
bilakis tutuklanmaları sürüyor.

84 yaşındaki bir FETÖ elemanı Bankasya, yardım derneği ilişkisi gibi gerekçelerle cezaevinde hayatını kaybetti. Hastalığı, yaş durumu bile, affından geçelim, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulmasına imkan vermedi.

Bunların affı mümkün görülmediğine göre, “Peki nasıl affedildi BAE?”

Konunun böyle ele alınması, zihni normal işleyen, mantığı doğru çalışan birine ait olabilir mi?

Akıl sahiplerinin bildiği bir husustur: Dış politika dostluklar üzerinde değil menfaatler üzerinde yürür. Menfaatlerde çatışma olduğunda ayrılık, uyum olduğunda ortaklık doğar. BEA’nin, koruyucusu olan devlete ödediği haracın bir kısmını, FETÖ’nün 15 Temmuz darbesine çıkan günlerde Türkiye’deki huzuru, istikrarı bozmak üzere kullandığına dair oluşan kanaatleri de haklı çıkartacak tarzda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye karşı olumsuz tavırlar sergilediği, hatta suçüstü yakalanma psikolojisiyle kimi çatışma noktalarını bizzat ürettiği malumdur.

Sonrasında ise, BAE, Türkiye ile çatışmasının kendisine yarar sağlamadığını düşünerek geri adım atmış, Türkiye’nin de aynı yararı gözetmesiyle bozulan ilişkiler yeniden düzelme yoluna girmiştir.

Bu, bugün için böyledir, yarın ne olacağını ise yarının şartları belirler.

Öte yandan, PKK ile tek kol halinde ihanete devam eden
FETÖ’yü devlet safına koyup,
onunla anlaşılmasını teklif etmek de aynı sorunlu zihnin ve hastalıklı mantığın ürünü değil midir?

Bu kişiye malum sözlerinin hesabını, teröre arka çıkma, vatan hainlerini temize çıkarma esasında soracak bir merci var mıdır, bilmiyorum. Ki, ben meselenin bu yanında da değilim zaten. Benim asıl meselem kindarlık ve düşmanlık fenomenini mezkur örnekle açıklamaktan ibarettir.

Buradan baktığımda, ilgili sözleri sarf eden kişinin, kininde / düşmanlığında boğulduğuna, akıl ve mantığını ona bedel verdiğine, bu nedenle işlediği cürmün mahiyetini de bilmediğine kolaylıkla hükmedebilirim.

Zira, Scheler’in yukarıdaki söyleyişiyle, her zaman kendine nesneler arayan, bulan ve onlar üzerinden saldırıya geçen bu kindar tip, politik bir olayı nesne edinip, terör örgütüne sahip çıkma cesaretini, ancak kendi kindarlığından ve düşmanlığından sağlayabilir.

Malum kişi, dış politika yazısı yazmadığına, öyle yapıyormuş gibi görünerek FETÖ’ye arka çıktığına göre, bir kindarın durabileceği yerden başka bir yerde durma ihtimali bulunmuyor.

Yazımıza başlık yaptığımız sorunun cevabını da buradan alıyoruz.

Bir kindar kendi saçmaladıklarından belirlenir.

Aynı yazı içinde, “Mısır’la ilişkileri geliştirmek de iyidir. İhvan halden anlar eminim. İsrail’le diplomatik kanalların açık olması da iyidir” kabilinden sözlerle saldırganlığını her konuya yaymaya kalkışmak da ancak bir kindarın işidir.

#Max Scheler
#BAE
#FETÖ