Abdurrahman Arslan, AK Parti’nin, başka partilere yeni politik kültür bağlamında kullanabilecekleri hemen hemen hiçbir siyasi boşluk bırakmayışını şöyle ifade ediyor:
“Yeni politik kültür AK Parti’yi icap ettirmiyor. AK Parti yeni politik kültürün çatlattığı zihinlerin politik temsilcisidir.
Bu nedenle AK Parti, sadece Müslümanların bir kısmının değil, solcuların da, demokratların da, sosyal demokratların da, Marksistlerin de kırılgan hale gelmiş zihinlerinin politik ifadesidir. Çünkü bu bütün zihinsel kırılmanın, politik arenadaki temsilcisine baktığımızda AK Parti’nin dışında herhangi bir parti göremiyoruz. Niçin derseniz, bu kırılganlıkla birlikte bizim bildiğimiz anlamda sınıf temelli bir politika ya da sınıfsal ilişkiler ortadan kalkıyor. Türkiye’de sağcılık ve solculuk AK Parti ekseninde yeniden tanımlanacaktır. Sağcılığı da solculuğu da tanımlayan klasik ölçüler bu kırılmayla birlikte, daha doğrusu bu yeni politik kültürün getirdiği ilkeler, idealler bağlamında anlamsızlaşmıştır. Türkiye siyasetinin AK Parti ekseninde yeniden kendisini tanımlaması söz konusu olmak durumundadır.”
Biz “Siyasette seçmen kartları yeniden karılıyor” başlıklı yazımızda (30 Mayıs 2023) “din” anlamını da ihtiva eden milliyet / milliyetçilik kelimesinden hareketle, özellikle Müslümanlar için kendilerini ayrıca milliyetçi olarak tanımlamalarının malumun ilamı olacağını belirterek, Yedili Masa’nın terörist, faşist, batıcı ve sağcı partileri ve Yedili Masa’nınkiyle aynı mahiyette olmamakla birlikte Cumhur İttifakı’nın HÜDAPAR, DSP ve Sinan Oğan tarzı milliyetçilikleri ana yapılarına nasıl dahil ettiklerinin ve bu milliyetçiliklerin ihtiva ediyor göründüğü mana ve misyon farklılıklarının sorulması ve sorgulanması gerektiğini söylemiştik.
Yedili Masa’nın oluşumundaki dış vesayeti parantez içine alarak, iki ittifak açısından konuya baktığımızda, Arslan’ın 2007 yılında dile getirdiği AK Parti’nin siyasette boşluk bırakmama hususunun, Yedili Masa tarafından da nihayet doğru okunduğunu, buna karşılık AP Parti’nin Yedili Masa’nın bu okumasına ve bu bağlamdaki muhtemel yeni siyaset tarzına çok itibar etmeksizin, devletin beka meselesini ülke öznesinin içine çekerek, faaliyetlerini bu özneye hasredebilecek sair grupları da ittifakına dahil etmek suretiyle klasik laiklik anlayışına son noktayı koymaya ve dolayısıyla yeni politik kültürü tüm şubeleriyle birlikte hakim kılmaya evrildiğini ileri sürebiliriz.
Arslan bu durumu bundan on altı yıl öncesinden görüyor ve “Sağ partiler ne olacak?” sorusunu kesin bir dille şöyle cevaplıyor:
“Bu süreçte AK Parti’nin dışındaki bütün sağ partiler eriyip gidecektir. Çünkü siyasal olarak anlamsızlaştılar, hem de tabanları yok. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi iç şartlarında bazı milliyetçi öğeler eğer bugün kendilerine taban bulmuşlarsa, bu aslında orta bir gelecekte yeni politik kültürün üstesinden geleceği sorunlar olarak o sorunların ortadan kalkmasıyla milliyetçi temeldeki ifadeler de temsiller de ortadan kalkacaktır. Bunlar hesaba katılmazsa sağcılık ve solculuk kendini yeniden tanımlamak zorunda kalacak ve önümüzdeki seçimlerde de AK Parti’nin dışındaki bütün sağ partiler eriyip gidecektir.”
Klasik laikliğin cami-kışla ayrımından ürettiği çatışma büyük oranda giderildiğine göre artık sıra Kemalizm tarikatıyla ilgili tüm çatışmaların da yeni politik kültür esasında Türkiye öznesi (beka meselesi) içinde halledilmesine gelmiştir.
AK Parti, ittifak sağladığı ya da sağlamadığı partilerin varlığını bu sayede gereksizleştirecek ve yeni politik kültürü devletin (doğru anlaşılacağından emin olabilseydim “derin devletin” demek isterdim) ihtiyaç duyduğu oranlarda onu belki biraz esneterek, belki biraz Kalpaklı Atatürk fotoğrafıyla vb. üretilen yeni simgeleri, milliyetçilik vb. kavramları belli zamanlarda ihtiyaç duyulacak yeni içeriklerle katılaştırarak merkez parti olma vasfını sürdürecektir.
Arslan, devletle AK Parti arasındaki bu ilişkiyi (ya da pazarlığı) şöyle tespit ediyor:
“En azından şimdilik merkezi temsil etme durumundadır. Ama bu merkez her kalıba girebilen bir merkezdir. Problem mi diyelim, avantaj mı diyelim? Zira izafiyet üzerine kurulmuş bu politik kültür sabit bir merkez istemiyor. Bu nedenle sabit bir sınıfa hitap etmiyor. Müslümanlar gibi ya da sabit bir ideolojisi olan solcular gibi... Bunların toplamına hitap ediyor. Bunların toplamının artık giderek tiryakisi haline geldikleri ortak bir yaşam biçimine hitap ediyor, dolayısıyla bunların hepsini bünyesinde toplayabiliyor.”
Şimdi gelelim “biz” ve anayasa meselesine.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.