Elveda zamanı

04:006/06/2018, Çarşamba
G: 6/06/2018, Çarşamba
Mustafa Kutlu

Bir mübarek ay içindeyiz, bir mübarek zaman. Ne ay, ne zaman, bir kutlu oluş içindeyiz. Belki bir oluş da değil bu, bir ihsan.Cenab-ı Hakk’ın bize lutfettiği bir imkân.Ramazan’ın içindeyiz, bir rahmet sağanağının altında. Rahmet yağıyor âleme, yeryüzüne, yaratılmış ne varsa her şeye, herkese. Mağfiret kaynıyor her yanımızdan büngüldeyen bir duru pınar gibi. Müjdeler ulaşıyor her an, her lahza, her saniye.Selam olsun müjdelerin muhataplarına, selam olsun bu yağmurda ıslananlara, selam olsun inananlara...Ki

Bir mübarek ay içindeyiz, bir mübarek zaman. Ne ay, ne zaman, bir kutlu oluş içindeyiz. Belki bir oluş da değil bu, bir ihsan.

Cenab-ı Hakk’ın bize lutfettiği bir imkân.



Ramazan’ın içindeyiz, bir rahmet sağanağının altında. Rahmet yağıyor âleme, yeryüzüne, yaratılmış ne varsa her şeye, herkese. Mağfiret kaynıyor her yanımızdan büngüldeyen bir duru pınar gibi. Müjdeler ulaşıyor her an, her lahza, her saniye.

Selam olsun müjdelerin muhataplarına, selam olsun bu yağmurda ıslananlara, selam olsun inananlara...

Ki onların kalbi artık merhamet ile dolup taşmaktadır. Ki onların gözyaşları bütün günahları yıkamakta, bütün mazlumlara ulaşmaktadır. Ki onlar artık kalpleri ile görmekte, kalpleri ile duymaktadır. Onlardır yetimin hakkını gözeten, aç görse doyuran, çıplak görse giydiren. Onlardır adaletin kınından sıyrılmış kılıcı, hamiyetin nurlu toprağı.

Onların yürüdüğü yolda ışıktan bir iz uzanır. Onların tuttuğu kuru dallar yeşerir, seslendiği kayalar ses verir, açtığı kapılar bir daha kapanmaz. Kimsesizler, garipler, yoksullar, küskünler, yenilmişler, umutsuzlar onların gölgesinde canlanır, sinesinde barınır.

Ramazan ufkumuzu açtı.

Oruç gözümüz ve gönlümüzdeki perdeleri bir bir kaldırdı.

İftar saatlerine doğru geçmişi, ânı ve geleceği birlikte temaşa edebiliyoruz. Nereden gelip nereye gittiğimizi, ne yiyip ne içtiğimizi, kimi güldürüp kimi ağlattığımızı, kime güvenip kimden medet umduğumuzu, neleri kazanıp nelerden vazgeçtiğimizi, acıyı, tatlıyı, derdi, ilacı, gazap ve rahmeti, korku ve umudu, cesareti, hamiyeti, mürüvveti, öfke ve kibiri, gurur ve tevazuyu, nefret ve sevgiyi, helali, haramı, içimiz, dışımızı, en mahrem kaygularımızı, en korkunç niyetlerimizi, hasılı bütün benliğimizi kavrayıp duyabiliyoruz.

Orucun açtığı pencereden içimize, içimizin labirentlerine doğru bakabiliyoruz. O bize bu dinginliği, bu muhasebe imkanını, bu tefekkürü, belki de bu küçük kıyameti yaşatıyor.

Ve biz bu hesaplaşmadan, bu ince eleyip sık dokumadan, bu kendimize bile itiraf etmekten hicap duyduğumuz nefis cihadından acaba hangi netice ile çıkıyoruz.

İnşallah ve elbette bir iç ferahlığı, bir hamle sevinci ve bir tövbe bilinci ile çıkıyoruz.

Çıkıyor ve ilk karşılaştığımız çocuğa şefkatle gülümsüyoruz. Kuşlara yem veriyor, çiçekleri suluyoruz. Cebimizdeki son kuruşu bize uzanan ele sevinçle bırakıyoruz. Mazluma yönelmiş namlunun önüne önce biz geçiyoruz; düşmüşü kaldırıyor, eğrilmişi düzeltiyoruz.

Kalbe olan merhametin basıncı patlayıp taşmak üzeredir. Gökten yağan rahmet sele dönüşmüş bizi de sürüklemektedir.

Bu hareketin, bu mağfiretin önünde kim durabilir? Kim bu iman meş’alesini söndürebilir.

Şükürler olsun sana Rabbim, şükürler olsun.

Bu yıl da Ramazan’ı idrak ettik yaşadık. Şimdi elveda zamanı.

Artık bayrama doğru yürüyoruz.

#Ramazan