Üç haftadır dile getirmeye çalıştığım müzik meselesi daha da uzayacak galiba. Böylesine geniş bir konuyu gazetede köşe yazısı ile tefrika etmek ne kadar doğrudur, bilemiyorum. Lakin bilenler bilir “uzun hikâye” benim tercihim. Böyle konuşmayı seviyorum. Okurla âdeta sohbet ettiğimi sanıyorum. Lakin haftada bir biraraya geldiğimiz için “nerede kalmıştık” diye bir hatırlatma gerekiyor.
Elli yıllık yazı hayatımda belki de tek bir meseleye odaklanmışım. O da Türkiye’de “toplumsal değişim”. Bir ilim adamı, bir akademisyen değilim ama “kendi insanımızı” iyi tanırım; ömrüm kitaplardan ziyade onların arasında geçti.
Her neyse.
Kendi müzik maceramızı önceki yazılarda ifadeye çalıştık. Günümüze dönelim. Müzik küresel sermayenin endüstri ve teknolojik gücü ile tüm dünyada neredeyse “tek tip”e indirgenmiştir. Bu rock olur, pop olur, şimdilerde rap. Sahilde “Sağlıklı Yaşam Koşusu” yapan edalı kızımız muhtemelen dijitalden nasibini almış bir yerli veya yabancı müzik dinliyordur. Olup-biteni şöyle özetleyebiliriz:
• Müzikte dijitalleşme sonrası enstrüman tonları değişti ve suni sesler üretebilir hale geldik.
Eskiden müzik eserlerini basıp, çoğaltıp, dağıtmamız şimdi “Streaming” sayesinde her yere hemen ulaşabilir durumdayız.
• Analog dönemde bant kaydı uygulanırken baştan sonra icra devamlılığı gerekliydi. Şimdi ise kopyalayıp yapıştırma, hataları düzeltme kolaylığı bulunmakta, bu da iş disiplinini ve ehilliğin önemini azaltmaktadır.
• Duyguların değerini rakamlar belirler oldu. Kime nasıl değil kaç kişiye ulaşıldığı değerli bulundu. Dijital platformların yönlendirmelerini kendi zevkimiz zanneder olduk.
• Kolektif üretimin getirdiği zenginlik bireysellikle beraber değersizleşti. Yetkin ellerdeki bir bilgisayar ses bankaları sayesinde orkestra haline geldi.
• Basit bir altyapının üzerine rap şeklinde söylenen sözler gençlerin başkaldırısının(!) sesi oldu. Beste de güfte de eski ağırlığını kaybetti. Neşet Ertaş’ın bir türküsü elektronik altyapılarla, anlamını yitirerek klüplerde çalınır oldu. Üretim de tüketim de arttı. Nicelik çok olsa da nitelik azaldı.
Müzik otoriteleri ilk çıktığı günden beri 1995 doğumlu Post Malone’nin müziğini belli türlere sığdırmaya çalışıyor. Rap, rock, rap-rock… Bu anlamda Post Malone’nin müziğine Z kuşağının müziğidir diyebiliriz. Zira Post Malone’nin kalıplara sığdırılmak gibi bir derdi olmadığı çok açık. İyi müziğin peşinde giden bu genç “rapçi”, kendi özgün stilini yaratıyor aslında ve geçmişteki bazı türleri anımsatsa da bu yaptığı tamamen ona ait bir şekil. Her yerinde dövmeler, pirsingler olan Malone görünüşüyle de tam bir Z kuşağı olarak temsilcisi.
Büyük ihtimalle şu an daha iyi olduğunu düşünüyorsun, şu an daha iyi
Bunu sadece yakınında olmadığım için söylüyorsun, yakınında değilim.
Biliyorsun seni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmak istemediğimi,
hayal kırıklığına uğratmak
Sana her şeyi ne olursa verirdim, sana her şeyi verirdim
biliyorsun ben şimdi daha iyiyim diyorum, daha iyi
Ben sadece sen etrafımda değilsin, etrafımda değilsin diyorum
Biliyorsun seni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmak istemediğimi,
hayal kırıklığına uğratmak
Sana her şeyi ne olursa verirdim, sana her şeyi verirdim
Ben böyle bittiğine inanmıyordum, hayır
Benzo’ya her şeyin eskileri kalır
Sen benim arkadaşlarımla bile konuşmuyorsun, hayır
Tüm amcalarımı ve teyzelerimi tanıyorsun
Yirmi mum, söndür onları ve gözlerini aç
Önümüzdeki hafta ülkemizde bu tür müziğin en çok dinlenilen örnekleri ile özellikle Ankara merkezli bir Halk Müziği oluşumundan söz edeceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.