Kendini aş haddini aşma – 1

04:0028/06/2023, Çarşamba
G: 28/06/2023, Çarşamba
Mustafa Kutlu

Dilimizde mânaca çok geniş ve derin anlamı olan kendi kelimesi sözlükte şöyle açıklanır: Öz, zat, nefis, asıl varlık. Şahıs zamiri olarak kullanılır: Kendi, kendim, kendin, kendimiz, kendiniz, kendileri. Elliden fazla deyim içinde görülür. Bazıları: Kendine gelmek (ayılmak, aklı başına gelmek), kendinden geçmek (çok heyecanlanmak, bayılmak), kendini bilmek (gücünü, sınırını bilmek. Aklî muhakemesi yerinde bulunmak, çocukluk yaşından çıkmak. Tasavvufta insanın “eşref-i mahlukat” oluşunun mânasını-sırrını

Dilimizde mânaca çok geniş ve derin anlamı olan kendi kelimesi sözlükte şöyle açıklanır: Öz, zat, nefis, asıl varlık. Şahıs zamiri olarak kullanılır: Kendi, kendim, kendin, kendimiz, kendiniz, kendileri.

Elliden fazla deyim içinde görülür. Bazıları:
Kendine gelmek
(ayılmak, aklı başına gelmek),
kendinden geçmek
(çok heyecanlanmak, bayılmak),
kendini bilmek
(gücünü, sınırını bilmek. Aklî muhakemesi yerinde bulunmak, çocukluk yaşından çıkmak. Tasavvufta insanın “eşref-i mahlukat” oluşunun mânasını-sırrını bilmesi),
kendini bilmez
(haddini aşan, ne yaptığını bilmeyen),
kendini bulmak
(durumunu düzeltmek, şahsiyetini kazanmak),
kendini göstermek
,
kendini kaybetmek, kendini tutmak, kendini vermek, kendini dinlemek
vb.

Yunus Emre şöyle diyor:


İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır


Şu söz dilimizde tasavvufî mânası da kastedilerek çok kullanılır:
Kişi kendin bilmek gibi irfan olmaz.

Bütün bu kullanımların dayanağı, çıkış noktası Kur’ân-ı Kerim’deki şu âyetlerdir ki, kendi (insan) kelimesinin yüceliğine işarettir.

“Ben onun yaradılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın” (Hicr, 29).

Hz. Meryem için: “… Biz ona ruhumuzdan üfledik …” (Tahrim, 12).

“Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi, derhal ona secde edin” (Sâd, 72).

Elmalılı Hamdi Yazır bu âyetleri şöyle tefsir ediyor: “Bu bir lütuf ve şereftir” (İnsanın eşref-i mahlukat olması). “Ruhumdan üflemek” maddeye can vermek, hayat bahşetmek diye de tefsir edilmektedir.

Ruh bilinmeyen bir kavramdır. Bu sebeple “yaratılış” bir sır saklar. “Üflemek” fiili ise burada mecazdır.

Mutasavvıflar “
kendini bilmek
”i “özündeki ilahiliği” farketmek olarak yorumluyorlar.
Şimdi gelelim son zamanlarda sık kullanılan “kendini aşmak” deyimine. Bu günlük hayatta kendini geliştirmek, var olan potansiyelini, kabiliyetini daha ileri taşımak şeklinde olumlu bir mânada kullanılır.
Sporda rekorunu tazelemek gibi.
Sanatta diyelim bir şairin en yeni şiiri ötekilerden daha mükemmel ise bunu belirtmek için kullanılır:
Bu son şiir ile kendini aştın.
Bazan muhatabını küçümsemek hatta gizli mizah ile alay etmek için dile getirilir:
Bu kıyafet ile kendini aştın yani
(Giyinmesini bilmeyen birinin seçtiği saçma bir giyim tarzına işaret için). Deyim, tutum bilgisi, görgüsü, birikimi kâfi gelmez iken malumatfuruşluk taslayanlara da yöneltilir. Kişi tutumunda ısrar ederse yine gizli mizah ile “
Aş bunları aş!
..” denir.
Kendini aşmak
”ın olumlu uygulamasına gelirsek; ilmî-fikrî-sanatsal her türlü meslekte ilerlemek, kariyer yapmak, uluslararası bir mertebeye kavuşmak mânasına elbetteki muteberdir.

Ahlâkî alanda da böyledir. Kişi geçen zaman içinde gitgide olgunlaşır, güzel ahlâk timsali olursa hayatta iken sevilir, sayılır, takdir edilir; öldükten sonra rahmetle anılır.

Tasavvufta bu olgunluğa nefis mücadelesi sonucu ulaşılır. Seyr ü sülûkunu tamamlayan insan (derviş) kâmil sıfatını kazanır. Bu bir nevi
kendini bilmek, kendine gelmek
’tir.
Yine sûfilerce “
Kendini bilen Rabbini bilir”
sözü hadis kabul edilir.
Şeyh Galib’in
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen / Merdüm-i dîde-i ekvân olan insansın sen”
beyti de insanın kıymetini ve yerini bildirir.

İnsanın kendini bilmesi, kendine gelmesi, kendisi olması nasıl bir şahsiyet kazanması ve olgunluğa kavuşması ise; milletin de kendi asli hüviyetini taşıması kendinde olması onu öyle güçlü kılar ki, hiçbir taarruz karşısında sarsılmaz, benliğinden vazgeçmez.

Türk milletinin asli hüviyetini teşkil eden değerler İslâm’dan gelir. Bu açıdan milletin hali ve mukadderatı İslâm ile olan rabıtasına bağlıdır. Ondan uzaklaştıkça maneviyatını kaybederek zaafa düşer, ona yaklaştıkça birlik, dayanışma ve güç kazanır. Aileden cemiyete cemiyetten millete, milletten devlete uzanan ahlâk nizamı ebediyete yönelen bir yol olur.

Kendini aşmak
”ın yeniden olumsuz kullanılışına dönersek, burada sınırı geçmek, her türlü yasaktan kurtulmak, bir nevi özgürleşmek kastediliyor.

Allah’ı, Peygamber’i, âhıreti tanımayanlar dinin, ahlâkın, geleneğin kişiyi hürriyetinden mahrum kıldığını söyler, her türlü disiplinden kurtulmak isterler. Kökü aydınlanma felsefesine dayanan bu eğilimi benimseyen kişilerle işimiz olmaz. Bizim sözümüz Âmentü’ye inananlara.

Bu çerçevede kendini aşmak isterken haddini aşmaya kalkışmak delikanlıyı bozar.

Kolay gelsin.

#Aktüel
#Din
#İslam
#Ahlak
#Mustafa Kutlu