1947 yılında Erzincan’da doğdu. Orta Öğrenimini Erzincan Lisesi’nde, yükseköğrenimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Tunceli ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı.1974 yılında öğretmenlik görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Sanat hayatına, İstanbul’da çıkan “Fikir ve Sanatta Hareket” dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi. Adımlar, Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. 1990 Mart’ından itibaren yönettiği Dergâh dergisinde hikâye ve yazıları yayınlandı.1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımladı, daha sonra bu faaliyetini Yeni Şafak Gazetesi’nde sürdürdü. Sinema ve televizyonla ilgilenerek senaryolar yazdı, Kanal 7 televizyonuna programlar hazırladı. Mustafa Kutlu, 24 farklı hikaye kitabına; Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin, Yoksulluk Kitabı isimli deneme kitaplarına ve Sait Faik’in Hikâye Dünyası, Sabahattin Ali isimli inceleme kitaplarına imza attı.
Bana diyorlar ki; madem teknolojiye karşısın niçin otomobile biniyorsun ya da tramvaya-uçağa; yürüyerek gitsene evine. Giderim elbet, keşke süslü semerli bir merkebim, çerkes eyerli bir kır atım olsa idi. (Ne komik olmaya ne de sefil olmaya niyetim var). Ve kapat kaloriferi diyorlar, yakma şofbeni, söndür elektriği, hatta modern diye burun kıvırdığın, insan onuruna yakıştıramadığın şu daracık apartıman dairesinden defol.
Çek git, bir adaya mı, bir dağ başına mı, nereye olursa, bir başına vahşetini yaşa, dır dır edip konforumuzu karalama.
Robenson menfaatini kovalayan pis bir burjuva idi ve benim bir ıssız adaya çekilip inzivada yaşayacağımı kim söylüyor? Kuru gürültüye pabuç bırakmayız. Evet, ben yatarım kara toprak üzerinde ve çekerim kekik kokulu rüzgârı ciğerlerime. Egzoz dumanı ile zift kokusu size mübarek olsun. Ancak bir sorum olacak. Acaba siz razı mısınız meselâ toprağımı delik-deşik ederek petrol aramaktan vazgeçmeye; petrol uğruna güçlünün zayıfı ezmesine son vermeye ve yine petrol uğruna bunca kanlar döküp birbirinizin boğazına sarılmaktan vazgeçmeye? Bu mümkün mü?
Dönüp duran çarkların, dolapların, desiselerin, çeklerin, senetlerin, komploların, laboratuvarların, genetik araştırmaların; ikili-üçlü anlaşmaların, fabrika bacalarının, gazların, atıkların, saniyede bilmem kaç mermi atan silahların susması mümkün mü? Bu sistem nasıl ayakta duruyor ve kaç bacağı var?
Ben değil, siz beni yerimden-yurdumdan ettiniz.
Kim bilir kaç Kızılderiliyi katlettiniz, kaç zencinin kara derisinde şakladı kırbacınız.
Şu yirminci asrın içinde katledilen insanların sayısı kaçtır? Dünya yaratılalı beri savaşlarda-kırımda-kıtlıkta ölenleri üst üste koysanız o kadar etmez.
Ağaçları ben kesmiyorum, kuşları öldürmüyor, denizleri kirletmiyorum. Sizin o şişinip durduğunuz modern teknolojinin kurduğu sistem, o sistemin kanlı dişlileri arasında öğütülüp duruyor bu güzelim tabiat, bu masum çocuklar, gökyüzü ve bulutlar.
Sadece savaşlar ve şu günlerin gündeminde duran teröre şiddet demeyin. Bakın geçtiğimiz yazlardan birinde sadece Fransa’da sıcaklardan 15.000 yalnız ihtiyar, tek başına yaşadığı evinde sessizce ölüverdi. Öldüklerinde kimselerin haberi olmadı. Ancak cesetler kokmaya başlayınca birer birer topladılar onları, morga kaldırdılar. Tatillerini geçirmekte olan evlatlarına haber salındı: “Babanız, dedeniz, nineniz öldü” diye. Hiçbirinin kılı kıpırdamadı, kimse tatilini yarıda kesip, dönüp gelerek cenazeleri almadı. Ve bu korkunç manzara medyaya hiç yansımadı.
İşte bu teknolojinin yarattığı konfor böyle esir alıyor insanlığı. Hız ve hazzın peşinden koşanlar “ne kadar tüketiyorsak o kadar mutluyuz” palavrasına kanmış durumda. Dünyayı bu ideoloji yönetiyor. Pek tabii olarak Allah’ı, peygamberi, âhireti, hesap gününü, günahı, sevabı, ahlâkı, merhameti unutanların, inkâr edenlerin sonu budur.
Adalet bu yüzden tecelli etmiyor.
Yürürlükte olan güçlünün dikte ettirdiği hukuktur.
Bana diyorsunuz ki: Üretim artmaz ise insanları nasıl doyuracağız? Burada elbette bir hinlik vardır. Üretimi artırıyorsanız dünyada açlıktan ölen insanları doyurun. Ama hayır. Çok üretecek, çok satacak, çok kazanacak, çok yiyecek, çok def-i hacet edecek, çok haz alacaksınız şu üç günlük dünyadan.
Tüketecek, tüketecek, tüketeceksiniz.
İşin sırrına ermiş olan eskiler şöyle derdi:
Yılan bile yılan iken toprağı kanaat ile yalar. Rızkı veren Cenab-ı Hak’tır.
Çünkü kanaat tükenmez bir hazinedir.
Kanaat (nankör ve cahil olan) insanoğlunu terbiye edecek en güçlü ilkedir. Tabiî kanaat ve terbiye kavramlarından nefret edecek kadar beyniniz yıkanmamış ise.
Beyin yıkamak tüketim toplumunun yumuşak karnıdır. Bu yıkama faaliyetini rafine etmek üzere harekete geçenler sözüm ona bilgi çağına ulaştılar.
Neyin bilgisidir bu ya! Güldürmeyin adamı.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Allah razı olsun hocam Allahnyar ve yardımcınız olsun kitaplarınızı hikayelerinizi hep okurum size cok selam ederim
Kıymetli hocam şu dünyadaki yeryüzündeki zulmü ortadan kaldırmak için özellikle İsrail'in Filistin'de katliamı durdurmak için teknolojiye sahip olmak gerekmiyor mu zalimle teknolojiyi geçirmiş ellerine o zalimin elindeki huzurlu ortadan kaldırmak için başka ne çare var köyde toprakla mı uğraşalım eşekle mi yollara düşelim bu teknolojiyi her veya geç Bizim evimize geçememiz lazım bunu konuşarak size yazıyorum zamanım fazla olsaydı daha farklı şeyler de söyleyebilirim ama şunu bilmiş olamaz ki gücü elinde tutan insan adaletse hak hukuk ortaya koyar zalimse işte İsrail'in Amerika'nın yaptığı gibi bebeklere sahip insanlara katletmekten başka ne yapar ki
Elinize saglik
Bilgi çağı dedikleri şey aslında bilginin ticaretidir. Bilgi tüccarlığı ile aynı hedefi benimsiyorlar. Daha fazla tüketmek. Kimse bilginin marifete dönüştürülmesini istemiyor.Sadece bilginin satılmasını ve bundan nemalanmak istiyor.
Mustafa Hocanın çok güzel yazmışsınız kaleminize sağlık ALLAHIM uzun ömürler versin inşallah
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.