Mümkün olsa, takvimlerden silmek istediğim bir tarih 15 Temmuz.
Kaç darbe gördük, o en beteriydi.
En kanlısı, en vahşisi.
Sene, bir gün noksan olsa ne kaybederiz?
Fakat bir yandan da hiçbir zaman unutmamamız gereken bir geceydi o.
Aradan yedi sekiz sene geçti diye eskidiğini, çok geride kaldığını düşünmek hata olur.
Hele bir daha öyle bir hareketi denemek istemeyeceklerini sanmak, saflığın zirvesi.
Öncesinde kaç defa farklı hamlelerde bulundular.
7 Şubat MİT krizi, kısaca 17-25 dediğimiz 2013 Aralık ayı içinde iki defa operasyon teşebbüsü, evvelinde ağaç bahanesine bağlanmış Gezi kalkışması…
27 Nisan e-muhtırasını unutabilir miyiz?
Yahut 367 krizini?
“Sakkın aday olma!” diye Meclis kürsüsünden haykırmalar ne anlama geliyordu?
Hepsinin hesabı dürüldü, üstesinden gelindi. Ancak hepsinin hesabı tam anlamıyla görüldü mü, emin değilim.
Zaman hep hızla geçiyor ve biz daima ileriye bakarken, bazı defterler hesap tamamlanmadan dürülüyor.
Sonra karşımıza yeni bir hamle ile çıkıyorlar.
15 Temmuz, işte bu bakımdan son çareydi.
Çok ayrıntılı ve ustalıkla hazırlanmış bir plan, erkene alındığı için çuvallamayla sonuçlandı.
Halk, çıplak elle bir darbeyi önledi.
Reis’in talimatıyla sokağa çıkan vatandaşlar, tanklara engel olmaya çalıştı. Savaş uçaklarına terlik fırlatı, levye salladı.
Biri “O yakıtın bitecek, yere ineceksin” diyordu, diğeri mermilerinin ne zaman tükeneceğini hesap ediyordu.
Kimileri, fanilasını gömleğini egzozuna tıkayarak araçların ilerlemesine mani oldu.
Tarladaki ekinini yakıp uçakların kalkışını engelleyen vatandaşları unutmak mümkün mü?
Darbeciler, son kozlarını harcadılar ve istedikleri sonucu alamadan enselendiler.
Köprüyü trafiğe kapatarak işe başlamışlardı.
Henüz gecenin erken vakitleriydi.
Kimse bir anlam veremedi.
Terör operasyonu mu, geniş çaplı bir arama mı yapıyorlar, nedir, ne oluyor diye herkes birbirine sorarken, köprüdeki subay kılıklı teröristlerin ağzından “Askerî darbe” lâfı çıktı.
Duyanlar inanmakta zorlandı. Şaka gibi geldi. Akşamın o vaktinde darbe mi olur? Darbe dediğin gece yarısı, herkes uykudayken başlar. Millet tecrübeli, işi biliyor. Yaşı tutanlar, gördüğü darbelerle öğrenmiş bu hususları.
Nereden bilelim mecbur kalarak birkaç saat erkene çektiklerini?
Darbeye karşı çıkan halka “it sürüsü” diye sesleniyordu subay kıyafetli bir terörist.
Çengelköy’dü orası.
Diğer noktalarda kendilerince ulvi bir görev yapan darbeciler de o subay bozuntusundan farklı düşünmüyordu.
Aynı bakış açısıyla ateş emri veriyorlardı.
Kimi elindeki tüfekten ateş ediyor, kimi uçaktan bomba yağdırıyor, kimi tankla trafikte ilerlemeye çalışan araçların üzerinden geçiyordu. Ezdiği araçların içinde insanlar vardı. Parçalanarak can verdiler.
“Siz kimin askerlerisiniz? Gâvur askeri misiniz? Kime ateş ediyorsunuz?” diye haykıranlar az sonra kurşunların hedefi olarak yere düşüyordu.
Darbeciler, hizmet ettikleri millete ateş yağdırıyordu. Milletin parasıyla alınmış silahlarla, bombalarla saldırıyorlardı.
TBMM’yi bile bombaladılar. Meclis’in duvarlarından çıkan parçalardan biri yanı başımda duruyor. Beraberinde aziz şehidimiz Mustafa Cambaz’ın kabrinden aldığım küçük bir taş da var.
Biri Ankara’dan, biri İstanbul’dan.
15 Temmuz gecesi en fazla zarar gören
iki şehrimizden hatıra.
O meşum geceyi unutmamak için.
Unutamayız da zaten. Kanlı canlı yaşadık. O gece 252 yiğidimiz şehit düştü. Binlercesi yaralandı.
Cenabı Allah hainlere tekrarını nasip etmesin, hiçbir zaman fırsat vermesin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.