Gitti, geldi. Masayı deviren ya da ayrılan kim olursa, kaybeden sayılacağını söyleyenlerin kulakları çınlasın.
Giderken, masada kalanlar hep bir ağızdan “Gidiyor gitmekte olan” demedilerse vallahi ayıp etmişlerdir.
Üç gün sonra döndü ama ne buldu?
Giderken ki kişi ile gelirken ki kişi aynı mıydı?
Çekip giderken masada bıraktığı ile dönünce bulduğu da farklı olsa gerek.
Biri güçlenir, biri yaralanır ister istemez.
El sallamadan giderken, kumar masasına ve noter masasına benzetmişti.
Dönüşte hangisini buldu, meraka değmez mi?
*
Gittiğinde tek başına kaldı. Mahzun ve alternatifsiz. Teklifi kabul edilmemişti. Kızgındı, üzgündü. Partiden istifalar oldu. Ukrayna savaşında ölenlerden fazla sayıda kişi ayrıldı. Üye kaybı mutlaka üzmüştür.
Ölümle sıtma arasında tercihe zorlanmaktan bahsetmişti.
Dönüp gelince, hangisine maruz kaldı? Öldü mü, sıtmaya mı tutuldu?
O birkaç günlük ayrılık macerası sırasında gazeteciler parti yetkililerine ısrarla masanın son toplantısına katılıp katılmayacağını sordular.
Yetkililer “dönmeyecek, toplantıya katılmayacak” diye kesin cümlelerle açıklama yaptılar.
Doğru çıkmadı.
Evvelce altılı masanın uyum içinde olduğu söyleniyordu.
Hiç de öyle değilmiş.
“Seçim tarihini açıklayın, hemen ertesi günü adayımızı ilan ederiz” diye kaç defa beyanda bulunmuşlardı.
O da yalan çıktı.
Hepimiz eşit oy hakkına sahibiz demeleri de boşmuş.
*
Masadan ayrılma kararı bazıları için sürprizdi ama böyle bir gelişmeyi bekleyenler de az sayılmazdı.
Güvenilir kaynaklardan aldığım habere göre, Mercan Yokuşu hamalları bile vaziyeti çok iyi değerlendirmekte ve yorum yapmaktaydılar.
Şöyle diyorlardı:
“Şimdi bir veya iki kahraman çıkar, onu ikna eder, geri getirirler.”
Basiret.
*
Masaya dönüş kararı verilmeden önce, iki büyükşehir başkanı ziyarete gitti.
İkna etmek için.
Yeni bir formül üretmekti maksat.
Bize öyle duyuruldu.
“Gelmeyin” demişlerdi, dinlemediler.
İkna timinin yola çıkarken yaptıkları açıklama da pek garipti.
“Masa dün itibariyle milletin iradesini yansıtmıyor” sözünü nereye koymalı?
“Masada olanları seyredemezdik” sözü de gayet anlamlı. Masanın vaziyeti o kadar kötü.
“Görüşümüzü bildirdik” dediler. Telefonla arayıp söylemek de mümkündü, mesaj yazarak da bildirilebilirdi. Onlar ziyaret etmeyi tercih ettiler.
Girdisi çıktısıyla dokuz dakika sürdü görüşme. Masaya bir an önce vaziyeti bildirmek gerektiğinden olsa gerek. Çay içmeye bile vakit ayırmadılar belki.
Ortaya yeni bir teklif çıktı.
Bir süre öncesine kadar aday olabilir diye anılan büyükşehir başkanlarının Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması.
*
İlk olarak bu formülün İyi Parti’den çıktığı duyuruldu.
Ardından Davutoğlu sahiplendi. O fikri kendisinin ortaya attığını söyledi.
Ya öyle mi demeye kalmadı, bu ihtimal aylar öncesinden CHP’de gündeme geldiğini öğrendik. İhtiyat tedbiri olarak ne zamandır konuşuluyormuş.
Vay canına demeye hazırlanıyorduk ki esas kaynağın okyanus ötesi olduğu açıklandı.
Şimdi vay canına demek yetmez. Fay çanına! Kim asıl sahibi? Niye herkes sahiplenmeyi seçti? Garip.
*
Masanın adayı açıklanırken yüzler asıktı. Sadece bir kişide heyecan vardı. Aday beyde.
Yüzlerin asıklığı için “Yorgundum, uykusuzdum” şeklinde vaziyet kurtarıldı.
Bunca yılın siyasetçisi, ilk defa mı yorgunluk yaşamaktaydı?
Gelelim büyükşehir başkanlarına.
Cumhurbaşkanı adaylığı için isimleri geçerken, anketlerde başta anılırken, o şansı kaybetmişler ve yardımcılığa razı edilmişler. Onun da vakti saati belli değil. Başkanları ne zaman uygun görürse, canı ne zaman isterse.
“Surat asmak hakkımız” sözü en çok onlara yakışır. Onlar asmasın da biz mi asalım yüzümüzü?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.