ABD’deki tartışmaBiden-Trumpkavgası değil.Kongre baskını,iç çatışma, iç terör, toplumsal bölünme, milli birlik çağrıları,tehdidin içeriden kaynaklanması,devlet-çokuluslu şirket hesaplaşmasıöyle basit birbaşkan değişimi ile sınırlı kriz değil.Dünyanınheyecanla,şaşkınlıklaizlediği; ABDgücünü, itibarını, kredisini, büyüsünüyerle bir eden bunalım, çok daha derin çok daha geniş vedünya siyasi tarihinde büyük bir kırılmanın öncü sarsıntıları.Avrupalı siyasetçiler ‘iç savaş’ tehlikesi, ‘dış müdahale’ diyor!Avrupa
ABD’deki tartışma
kavgası değil.
Kongre baskını,
iç çatışma, iç terör, toplumsal bölünme, milli birlik çağrıları,
tehdidin içeriden kaynaklanması,
devlet-çokuluslu şirket hesaplaşması
öyle basit bir
başkan değişimi ile sınırlı kriz değil.
Dünyanın
,
izlediği; ABD
, itibarını, kredisini, büyüsünü
yerle bir eden bunalım, çok daha derin çok daha geniş ve
dünya siyasi tarihinde büyük bir kırılmanın öncü sarsıntıları.
Avrupalı siyasetçiler ‘iç savaş’ tehlikesi, ‘dış müdahale’ diyor!
Avrupa başkentlerinde,
şehirlerinde başlayan sosyal tepkiler,
sokak gösterileri ve çatışmaları,
sadece COVID-19
larına yönelik tepki değil.
Hollanda’da, İspanya’da, Almanya’da, Belçika’da
gördüğümüz, yarın Avrupa’nın
öngörülen tepkiler sadece salgınla bağlantılı değil.
Avrupalı siyasilerin, devlet iktidar alanını temsil edenlerin;
“iç savaş çıkar”, “dış müdahale var”
gibi kavramları, söylemleri bu kadar
konuşabiliyor olmaları, bu yönde
kapılmaları konjonktürel bir durum değil.
Fakir ülkelerin değil, refah ülkelerinin şehirleri karışacak.
ABD’de
başkan değişti, yarın dünyada salgın da bitecek. Bunların duracağını mı sanıyorsunuz?
Kitlesel öfkenin o zaman da
le harekete geçmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Bugüne kadar
İslâm şehirlerinde, ülkelerinde gördüğümüz toplumsal travmaların,
iç gerilimlerin,
çatışmalarının,
21. yüzyılda
Batı başkentlerini, şehirlerini vurmayacağını mı sanıyorsunuz?
Artık
fakir ülkelerin değil, refah ülkelerinin krizleriyle yüzleşeceğiz.
Çünkü
ürettikleri siyasi söylemler ve sistemler, ekonomik düzenler ve vaatler,
toplumsal değerler ve iddialar çöktü. Geriye sadece bu
büyük çöküşün hazmedilmesi
kaldı.
Artık dünyaya vaatleri olamaz, ‘hayat tarzı’ illüzyonu bile bitti.
Batı; dünyaya, insanlığa, kendi ülkelerine ve vatandaşına bir şey vadedemez oldu.
Kimseyi
edemez,
, yönlendiremez, küresel ölçekte
oluşturabilecek motivasyon üretemez oldu.
Eskidi, tükendi, inandırıcılığını, güvenini kaybetti.
Sömürgeciliğin başlangıcından beri,
her milletin, ülkenin kaynaklarını yağmalayıp
onlara
sevdirme gücünü ilk kez kaybetti.
Ve en önemlisi de;
yüzyıllardan sonra ilk kez; Batı’nın küresel saltanatına “hayır” diyen,
dünya düzenine boyun eğmeyen,
başka bir dünya öneren ülkeler
bu kadar güç kazandı.
Batı, beş yüz yıl sonra ilk kez bu kadar tehlikeli meydan okuma ile yüzleşti.
Batı;
beş yüzyıllık siyasi tarihinde ilk kez bu kadar tehlikeli ve caydırıcı meydan okumalarla yüzleşiyor.
Onların üstesinden gelebilecek
siyasi akla, güce, ikna yeteneğine
sahip olmadığını keşfetti.
Bu yüzden de,
dünyayı toplayıp içeriyi ayakta tutan,
zenginlik ve gücü tekeline alan yöntemler artık geçerli değil.
Teknoloji farkı, bilgi açığı, insan kaynağı
alanında artık rakipsiz değil.
Üstelik bu rakipler,
güvenlik ve zenginliğe çok hızlı ulaşıyor.
Çok kararlı hareket ediyor. Çok
yol alıyor. Derin siyasi geçmişlerinden çok güçlü
meydan okuyor.
Hepsinde ortak olan şey;
Batı’nın tek yanlı küresel hâkimiyetine son vermek.
Bu konuda bir
, bir ortak
, amaç artık gizlenemez durumda. Artık
“Batı için dünyanın sonu”
inancı ortak bir kanaate ulaşmış durumda.
Batılı küreselleşme sona erdi. Büyük bir deprem yaklaşıyor. Dünya yarına hazırlık yapıyor.
Çünkü hepsinin ödediği bir
var. Çoğunda
ömürge hafızası bir siyasi iddiaya
dönüşmüş durumda. Çoğu, kaynaklarının yağmalanmasına bir daha asla izin vermeyecek. Hepsi
nın bir
ve Atlantik dünya düzenini ayakta tutmaya ayarlı olduğunu biliyor.
ABD ve Avrupa’nın tartışılamaz gücünü sorgulayanlar,
Batı eksenli küreselleşmenin artık sona erdiğini
biliyor. Buna hazırlanıyor. Yarının dünyasını kurguluyor. Ona göre pozisyon alıyor.
Küresel ölçekte bir deprem yaşanıyor.
Yeryüzünün tamamı
büyük sarsıntılara, güç kaymalarına, çöküşlere, yeni yükselişlere,
yeni yıldız ülkelere hazırlık yapıyor.
Zihin haritaları değişti. Ve her şey değişecek!
Artık
siyasi dil, kimlik, taraf olma
kavramları değişti. Çoğunun bir anlamı bile kalmadı.
Güç, iktidar ve bunların kullanım araçları değişti.
Çünkü
zihin haritaları değişti.
Bu değişince de dünyada her şey değişecek demektir.
ABD ve Avrupa’nın
tezleri 21. yüzyılda olmayacak.
Yeni imparatorluklar Doğu’dan yükselecek.
Kendi ülkelerini, toplumlarını, düzenlerini ayakta tutmak, aralarındaki ilişkinin
Birinci ve İkinci dünya savaşlarındaki gibi, yeni bir “Batı İç Savaşı”na dönmemesi için
uğraşacaklar.
Doğu’nun eski imparatorlukları 21. yüzyıl silâhları ile dönüyor.
Zihinlerdeki Batı imajı, inancı büyük sarsıntılar yaşayacak.
Dikkatler, beklentiler dünyanın
yönelecek. En azından bu dengelenecek, Batı
olmaktan çıkacak.
Çünkü
Doğu’nun büyük imparatorlukları, medeniyet kimlikleri, 21. yüzyıl silâhlarını kuşanmış olarak çok daha cesurca sahneye geçecek.
Türkiye’de
hafızamızın algılayamadığı, kavrayamadığımız gerçek bu.
Hâlâ birilerinin ABD ve Avrupa’dan
vesayet arayışlarının, iktidar satın alma girişimlerinin, Biden’dan Türkiye’ye müdahale beklemelerinin
sebebi bu körlük.
Stres ve öfke Batı’nın şehirlerini patlatacak.
Ne garip, onlarca yıldır
bizim şehirlerimiz, ülkelerimiz için öngördükleri güvenlik ve çatışma
stratejilerinin tamamıyla şimdi kendileri yüzleşiyor.
Elbette biz, bu yaşananları hiçbir zaman unutmayacak,
belleklerimizden silmeyeceğiz. İntikamcı değil ama gerçekçi
olarak yeni dünyada yerimizi belirleyecek bütün tedbirleri alacak, hazırlıklarımızı yapacağız.
Bugün ABD ve Batı şehirlerinde işaretlerini gördüğümüz şey; o büyük
stresin, sıkışmışlığın patlayacağına dönük işaretlerdir.
Dünyadaki güç hareketliliği
bu şehirleri patlatacak, kitlesel öfke ve huzursuzlukları tahrik edecek.
Çatışma İstanbul’da, Kahire’de değil, Paris, New York sokaklarında olacak.
ABD ve Avrupa ülkelerin tamamının
“dış müdahale” ifadelerini sıkça kullanmaları,
onların da bu gerçeği algılamada bir
saplanıp kaldıklarına işaret ediyor.
Dünyanın bu yönelimi bize,
sosyal patlamaların Kahire’de, Karaçi’de, Tahran’da, İstanbul’da değil; Paris’te, Berlin’de, Madrid’de, Brüksel’de, New York’ta
yaşanma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu haber veriyor.
Türkiye bunlara hazır. Peki, siz hazır mısınız?
Türkiye, işte bu yeni dünyaya hazırlık yapıyor.
Kendini buna göre kuruyor.
Savunma kalkanlarını, bilgi ve teknoloji devrimini,
en önemlisi de
ni bu yüzden besliyor, güçlendiriyor.
İçeride anlatamadığımız bu.
Bu mücadeleye,
hesaplaşmaya hazır olmalarını beklediğimiz bazı kesimlerin sahadan kaçması
sonrası, gerçek Türkiye mücadelesinin
tanık oluyoruz. Bu bir
zayıflık değil, güç kazanmadır.
Kalelerin sağlamlaştırılmasıdır.
Türkiye her şeye hazır. Öyle Batı’dan gelecek rüzgârlarla savrulacak bir ülke hiç değil. Onlar kendi dertleriyle boğuşurken
biz büyük yürüyüşü devam ettireceğiz.
Peki, siz buna hazır mısınız?
#İstanbul
#Kahire
#Paris
#New York