“Zararım yok”

04:008/03/2019, Cuma
G: 8/03/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

-I-Sabahtı. Saatin tik takları sabahın sessizliğini bozma denemesinde bulunsa da insandan insana geçen hâl ile mekan genişliyor, zaman derinleşiyordu. Salon, 25 metre kare değil de engin okyanustu adeta. Dalgalı, rüzgarlı, güneşli bir okyanus.Bir müddet yaşlı halanın yüzünde demir attı delikanlının gözleri, yaşlı kadının tespih tanesi üzerinde bahar gezintisine çıkmış gibi ağır ağır dolaşan parmaklarına bakarken günü ve dünü unuttu. Kendini unuttu. Kendini kendinden kurtaran anın içinde kayboldu

-I-

Sabahtı. Saatin tik takları sabahın sessizliğini bozma denemesinde bulunsa da insandan insana geçen hâl ile mekan genişliyor, zaman derinleşiyordu. Salon, 25 metre kare değil de engin okyanustu adeta. Dalgalı, rüzgarlı, güneşli bir okyanus.



Bir müddet yaşlı halanın yüzünde demir attı delikanlının gözleri, yaşlı kadının tespih tanesi üzerinde bahar gezintisine çıkmış gibi ağır ağır dolaşan parmaklarına bakarken günü ve dünü unuttu. Kendini unuttu. Kendini kendinden kurtaran anın içinde kayboldu gitti.

Delikanlı, yaşlı kadının her bir tanede canı gönülden hu değişine dikkat kesildi. Bir eli kalbinin, bir eli tespih tanesinin üzerinde duran kadın, engin denizleri aşıp dağların doruğuna inip çıktı sanki. Ara ara nefes alışının ritmi değişse de parmaklarının ritmi hiç değişmedi.

Neden sonra parmakların, tespih taneleri üzerindeki yolculuğu nihayete erdi. Tespihi iki avucunun içinde çamaşır ovalar gibi ovaladı yaşlı kadın. Sonra uzun uzun kokladı. Sanki bir rayiha gelecekmiş de o gelen rayihayı zapt etmesi gerekiyormuş gibi gözlerini kapatıp bekledi.

Delikanlı, kokuyu zapt etmek için insanın niye gözlerini kapattığını düşündü.

Bir müddet beklediler. Yaşlı kadın tespihten gelecek kokuyu, delikanlı yaşlı kadından gelecek hareketi.

Yaşlı kadın, avuçlarının içindeki tespihi yavaşça kucağına, dizinin üstüne indirdi.

Dünya, sanki sesine yeniden kavuştu; yaşlı kadın gözlerini açtı, dizindeki tespihi alıp camın önüne doğru yürüdü, tespihi her zamanki yerine, imamesi yukarı gelecek şekilde astı. Tespihin her zamanki yeri, begonvil çiçeğinin ortasındaki sarı çubuktu.

Büyük hala, daha dün gece yatmadan önce gördüğü delikanlıya, sanki yıllar süren gurbet yolculuğundan dönmüşçesine “Hoş geldin evladım” dedi. Delikanlı, annesinin ve teyzesinin sabahın değişmez töreni olarak büyük halanın elini öpüşünü taklit etme isteği duydu ansızın. Eskiden bu törenlere, bu tekrarlara kızar, anlamsız bulurdu. Aynı evin içinde ne lüzumsuz derdi, her sabah el öpmeler, diz çökmeler...

Hoş geldin diyen yaşlı kadının eğilip elini öptü delikanlı, sonra canı gönülden “Nasılsın hacı anne” dedi. Hacı anne delikanlının denizleri kıskandıracak duru gözlerine bakıp “Zararım yok” dedi.

O an delikanlı dağları aşıp, ırmakları yoldaş edecek bir duaya, ab-ı hayat içmişçesine sonsuzluğu tattığı bir ana kavuşmuş buldu kendini. Büyük halanın cevabını zikir gibi tekrarladı. “Zararım yok”, “Zararım yok”.

Annesi büyük halanın iğnesini yapmak için odaya girdiğinde delikanlı “Zararım yok, zararım yok” diye tekrarlıyordu. Tekrarlıyor, arada bir “Ne felsefi, ne derin bir cevap Yarabbi!” diyordu.

-II-

Anne oğlunun hayretine hayret etti. Sonra kendi hayret etmezliğine. “Zararım yok.” Bu cevap niye kendi dilinde devam etmez olmuştu. Bildiği bütün cevapları, büyüklerinden, önce kelimeler sonra hal dili ile öğrenilmiş idi.

“Allah bu acıyı unutturmasın.”

İlk duyduğunda anlamını kavrayamamış, anlamını kavradığında duanın derinliğinde kaybolmuştu.

Duanın derinliğinde kaybolduğu an, arkadaşının arabasını park ederken kendi oğlunu ezdiği haberini aldığı andı. Allah bu acıyı unutturmasın.

“Allah bu günümüzü aratmasın.”

Günler aranan bir şey mi diye düşünmüş, sonra bir gecede evsiz barksız kalan komşularının dilinde bulmuştu duanın anlamını.

Büyüklerinden duyup öğrendiği, sonra hal dili idrak ettiği bütün duaları, atasözlerini, deyimleri salonun ortasına yaydı kadın. “Zararım yok” cümlesine rastlamadı.

“Zararım yok” cevabı, muhasebesini doğru yapanların cevabıydı dedi en yakın arkadaşı.

Kadın “Zararım yok” cümlesini, ilk defa sahneye çıkacak acemi tiyatrocu gibi kendi kendine tekrarlamaya çalıştı bir müddet. “Nasılsın” diyordu önce, sonra “Zararım yok” cevabını hazırlıyor, ama cevap dilinden kalbine bir türlü inmiyordu.

“Zararım yok” cümlesini Büyük hala kadar rahat tekrar edemediğini kabullendiğinde, kaybettiğim ne diye düşündü kadın. Beni zarara sokacak kadar kaybettiğim ne!

“Arayanlar bulmaz bulanlar yalnız arayanlardır” diye cevap verdi kalbi. Bunu da büyüklerinden öğrenmişti. Tekrar tekrar öğrenmişti. Aramak için insanın neyi kaybettiğini bilmesi gerekiyordu. Neyi kaybettiğini bulacak mıydı?

#Delikanlı
#Yaşlı kadın
#Atasözü
#Deyim