Ölürayak kuaför randevusu/ 400 yaşımıza kadar yaşayacaktık hani!

04:0027/03/2020, Cuma
G: 26/03/2020, Perşembe
Fatma Barbarosoğlu

Çocukluğumda, umutsuz vaka olarak güzelleşmeye çalışan, güzelleşmek uğruna kendine zarar veren kadınlar için rahmetli ninem “yüz kasap yüz, ölürsem öleyim, illa ki güzel olayım” derdi.Uzun bir süredir zihnimin gerilerinde kalmış olan bu söz... Zihnimin gerilerinde kalma sebebi bu sözün her defasında bana Michael Jakson’un hakikaten derisini kazıya kazıya beyazlatma gayretini hatırlatmasından kaynaklanıyor büyük ihtimal. Zihnimin gerilerinde kalmış olan bu söz; İtalya’nın Lucera Belediye Başkanı

Çocukluğumda, umutsuz vaka olarak güzelleşmeye çalışan, güzelleşmek uğruna kendine zarar veren kadınlar için rahmetli ninem “yüz kasap yüz, ölürsem öleyim, illa ki güzel olayım” derdi.

Uzun bir süredir zihnimin gerilerinde kalmış olan bu söz... Zihnimin gerilerinde kalma sebebi bu sözün her defasında bana Michael Jakson’un hakikaten derisini kazıya kazıya beyazlatma gayretini hatırlatmasından kaynaklanıyor büyük ihtimal. Zihnimin gerilerinde kalmış olan bu söz; İtalya’nın Lucera Belediye Başkanı Antonio Tutolo’nun İki gün önce adeta aklıma sen mukayyet ol Allah’ım frekansında, kadınların ölür ayak güzelleşmelerine gösterdiği tepkiyi dile getiren vidyoyu görünce muhafazaya alındığı yerden çıkıp geldi. Antonio Tutolo şöyle diyor:

“Şu ev ev dolasıp kadınların saçını yapan kuaförler... Ne Yapıyorsunuz siz? Amacınız ne ? Tabut yaklaşınca mı anlayacaksınız? Tabutta bu güzel saç modellerini kim görecek? Saç spreyi virüs de getiriyor. Hala anlamadınız mı?”

İtalya’nın Lucera şehrinin Belediye Başkanının tepkisine bu satırların yazarı da hak verdi vermesine ancak, hazır evde otururken boş duracağıma saçımı yaptırayım bari diyen, süsüne düşkün İtalyan kadınların neden böyle davrandığına hiç şaşırmayarak...

İçinde nefes almaya çalıştığımız, korku senaryolarının bininin bir paraya dolaştığı şu korona günlerinde, en ziyade Efendimizin şu hadisi şerifini derinden ve ağır bir acıyla idrak etmiş bulunuyorum: Nasıl yaşadıysanız, öyle öleceksiniz.

Nasıl yaşadıysak... Evet nasıl yaşadıysak tam da o frekansta ilerlemek istiyoruz. Hayatı boyunca sadece bedenine yatırım yapmaya teşvik edilmiş olan kadınların, gençlerin, Instagram üzerinden 7/24 kendini yayınlayanların, eve kapatılınca ne yapacağını bekliyoruz ki! Online eğitim ile kendilerini mi geliştireceklerdi.

Üstelik Koronavirüs haberleri ilk başlarda nasıl yapıldı hatırlayalım: Gençleri, çocukları, kadınları, 65 yaş altını etkilemediği üzerinden.

65 yaş sınırına hazır olmayan ihtiyar delikanlılar ve ihtiyar genç kızlar, popüler kültürün “Yaşlı kadın yok, bakımsız kadın vardır ve yaşını göstermeyen kadın vardır” mottosunu Ajda Pekkan üzerinden alıp bağrına şık bir broş olarak asmıştı ve dahi basmıştı. Gençler Ajda Pekkan’ın eline su bile dökemezdi. Dans ise dans, ses ise ses, yorum ise yorum. Daha geçen yaz Ertuğrul Özkök ve Dr. Osman Müftüoğlu 65 yaşı orta yaşın başlangıcı olarak keyifle selamlıyor, bilim insanlarının belki de insan ömrünün 400 yıla kadar uzayabileceği öngörüsüne neşe ile eşlik etmeye hazırlanıyorlardı.

The Perfect Sence filminin hayatımıza karışmasını istemezdik ama In Time filmine muktedirlerin itirazı yoktu. Gerekli olan vakit ise elbette neyse ederi satın alınacaktı. Değil mi ki bilim insanları her gün bize ölümsüzlüğün yakın olduğunu bir müjde olarak sunuyordu, o halde beden makinesi paslanmadan o güne kadar itina ile korunacaktı. Fütürolog Ray Kurzweill, Tobias Hülswitt’in kendisi ile 10 Ocak 2008’de yaptığı konuşmada, insanlığın üçüncü köprüye ulaşacağından neredeyse emindi ve üçüncü köprüye ulaşan insanlar ölümsüzlüğü yakalayacaktı:

“Hatta bugünkü bilgiyle bile benim kuşağımın üyeleri 15 yıl içinde daha iyi bir durumda olabilirler. Buna “Köprü Bir” diyorum. Sonra, biyoteknoloji sayesinde biyokimyamızı yeniden programlamak ve biyolojik programımızı dönüştürmek mümkün olacak, bu “Köprü İki”dir. Bu bizi yeterince uzun yaşattıracak, “Üçüncü Köprü”ye ulaşabileceğimiz kadar. Ve nihayet nanoteknooji ve bedenimizdeki nanorobotlar bizi sonsuz yaşama yetisine sahip kılacaklar.” (Tobias Hülswitt, Roman Brınzanik, Sonsuza Kadar Yaşayacak mıyız? )

Medeniyetler hiçbir zaman düz bir çizgide ilerlememiştir. Son yirmi yıldır sosyal bilimciler, Batı Medeniyeti’nin “gerileme” eğrisi üzerinden düşüncelerini beyan ediyor nitekim. Gün gelir insan ömrü 400 yıl olur mu? Olabilir. Neye dayanarak söylüyorum, Peygamberler Tarihi’ndeki peygamberlerin ömür sürelerine bakarak. Mesela Hz. Nuh’un 900 yıl yaşamış olduğu rivayet ediliyor. Dün olanlar yarın da olabilir. Ama olanlar hiçbir zaman tarihteki şekliyle tekrar etmiyor. Ömür kaç yıl olursa olsun ayet-i kerime net: Her nefs ölümü tadacaktır. Ölümsüzlük ancak ahiret hayatında mümkün. Cennette ya da cehennemde sonsuz bir hayat bekliyor bizi. Allah cenneti kazanacak ameller nasip etsin hepimize. Hadis-i şerif bu noktada mihmandarımız: İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsanız.

Bendenizin açısından insan ömrünün kaç yıl olduğunun bir önemi yok. Önemli olan her bir insanın hayatına verdiğimiz değer ve kendi hayatımıza kattığımız anlam.

#Hadis-i şerif
#Allah
#Medeniyet
#Kuaför