Mesuliyet alanını terk edip kalbur ile su taşımaya kalkmak diye buna denir işte!

04:007/11/2018, Çarşamba
G: 7/11/2018, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

Geçtiğimiz hafta sonu sosyal medyanın en yoğun tartışması ve “müdahalesi” iki konu üzerinden ilerledi. Şarkıcı kadının, sevgilisi olan adamdan gördüğü şiddet ve kahramanlığı ile ünlü bir şehrimizin itfaiye binasında yapılan defile.Önce birinci haberden başlayalım.Haberlerin seyri, sevgilisinden şiddet gören şarkıcı kadının yanında olanlara odaklanan magazinel bir dil üzerinden devam etti. Neden şarkıcının yanında olmalıyız konulu vidyolar, mesajlar birbirini izledi.Meramımı anlatmak için sonda söyleyeceğimi

Geçtiğimiz hafta sonu sosyal medyanın en yoğun tartışması ve “müdahalesi” iki konu üzerinden ilerledi. Şarkıcı kadının, sevgilisi olan adamdan gördüğü şiddet ve kahramanlığı ile ünlü bir şehrimizin itfaiye binasında yapılan defile.



Önce birinci haberden başlayalım.

Haberlerin seyri, sevgilisinden şiddet gören şarkıcı kadının yanında olanlara odaklanan magazinel bir dil üzerinden devam etti. Neden şarkıcının yanında olmalıyız konulu vidyolar, mesajlar birbirini izledi.

Meramımı anlatmak için sonda söyleyeceğimi başta söylemeliyim. Şarkıcının arkadaşlarının sosyal medya hesaplarından kendisine destek vermeleri gayet normal, anlaşılabilir bir durum. Lakin kamuoyu olarak bize düşen, birinin yanında olmak değil. Bize düşen, şiddet uygulayanların cezalandırılmasını sağlamak ve şiddetin yayılmasına engel olmak.

Şiddet uygulayanları cezalandırmak için, hukuk ve emniyet güçleri görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmek zorunda. Ne ki son yıllarda görev ve sorumluluk bilinci oldukça yara almış olduğundan “göbeğini kendi kesmek isteyenler”in sayısı hızla artıyor. Bir taraftan derin ilişkilere, mafya örgütlenmesine karşı durmak isteyeceksiniz bir taraftan da kurumları parantez içine almaya kalkacaksınız. İçinde debelendiğimiz sorunlar yumağının düğüm noktası burası. Kurumların daha sağlıklı bir şekilde işlemesi için eleştirel aklı devreye sokmak yerine şikayet ve küfür dilini harlayarak, linç kültürünü besleyerek, sevdiklerimizin hep haklı, sevmediklerimizin hep suçlu olmasını dileyen, kelimelerle totem yapan ergen davranışları sergileyen medya mensupları, sosyologlar, psikologlar görevlerini yerine getirmiş olmuyor.

Şiddete “şiddetle tepki vermek” ilkesinden hareketle ortaya çıkan davranışlar zinciri sorun çözücü olmaktan ziyade, bilakis sorunu besliyor.

Gelelim ikinci haberimize: İtfaiyede defile.

İkinci haber de oldukça “magazinel” bir muhteva üzerinden sosyal medyada gündem oldu. Biraz önce de söylediğim gibi sosyal medya böyle bir akış üzerinden ilerlediğinden “magazinel bir dil”in öne çıkması son derece normal. Sorun, ulusal medya organlarının “sosyal medya” dilinin dışında bir yolda ilerleyememesi. Sosyal medyada “magazinel dil” üzerinden tartışılan olayları, ulusal medyanın daha analitik ve kavramsal bir noktadan ele alması gerekiyor. Olayları kavramlar eşliğinde tartışmayı başarırsak, haberlerin dilinin şiddeti, sorumsuzluğu çoğaltan bakterilerden arınmış olacak.

İtfaiyede defile haberini dört başı mamur bir şekilde tartışmak için iki sorunun cevabına ihtiyacımız var.

Birinci soru: İtfaiyede düzenlenmiş olan defile sosyal medyaya düşmemiş olsa, tepkiler yükselmese, İtfaiye Daire Başkanı hakkında hiçbir yaptırım uygulanmayacak mıydı?

İkinci soru: Eğer sahiden İtfaiye Daire Başkanı, kendisi inisiyatif kullanarak, “acil hizmetler için kullanılan binada” bir defile yapılmasına izin verdiyse, demek ki son derece önemli bir mevki liyakat ehli olmayan bir kişi ile “doldurulmuş”. O halde bu atamayı yapmış olan kişilerin de bir soruşturma geçirmesi gerekmiyor mu?

Olayın ne kadar vahim olduğunu ortaya koyan Kahramanmaraş Belediye Başkanı Erkoç’un açıklaması şöyle:

“Gerçekleştirilen defile hiçbir şekilde belediyemizin bir etkinliği olmayıp, İtfaiye Daire Başkanı hiçbir izin almadan, yetkisini aşarak bu etkinliğe şehrimiz için kritik öneme sahip acil hizmetlerimiz için kullanılan itfaiye hizmet binasında yapılmasına işgüzarlık yaparak müsaade etmiştir. Böyle bir faaliyetin itfaiye binamızda yapıldığını öğrenir öğrenmez, olaya müdahale ederek gerekli soruşturmaları başlatılmış olup itfaiye daire başkanı görevden alınmıştır. Hukuki süreç başlatılmıştır. Bu binalar acil hizmetler için kullanılmakta, bunun dışında hiçbir iş için kullanılmamakta ve kullanılmasına müsaade edilmemektedir. Yapılan bu defileyle Belediyemizin hiç bir alakası ve ilgisi bulunmamaktadır.”

Sorumu tekrarlıyorum: “İşgüzar” İtfaiye Daire Başkanı’nın atamasını kim yaptı? Meslekten bir kişi, Belediye Başkanı Erkoç’un işaret ettiği gibi “acil hizmetler için kullanılan” bir mekanda defile yapılmayacağını, bu konuda kendisinin inisiyatif kullanma hakkının asla olmadığını bilir. Kamuoyu olarak, Kahramanmaraş İtfaiye Daire Başkanı’nın olayı nasıl anlattığını bilmek istiyoruz.

Sosyal medyada, aynı hafta sonunun gündemi olmasının dışında görünüşte pek birbiriyle bağlantısı olmayan bu iki olayı, neden aynı yazının içinde ele aldığıma gelince... Her iki olay, haklar ve ödevler meselesini tartışmak için çok net bir veri sunuyor.

Önce haklardan başlayalım: Şiddet gören her birey uğradığı şiddetin cezasını adli mercilerden arama hakkına sahiptir. Mağdurun; yakınları ve olayın şahitleri tarafından desteklenmesi, meslektaşlarının söz konusu kişinin yanında olması, dostluk ve arkadaşlık görevidir. Benim itiraz ettiğim nokta bundan sonra başlıyor: Mesela, Aile Bakanı Selçuk’un söz konusu kişiyi araması. Aile Bakanı şiddete uğrayan her bireyi telefon ile arıyor ve yakınlık mesajı veriyorsa, konuşulacak bir konu yok. Ama bunun mümkün olmadığını biliyoruz, değil mi? Devletin hiçbir birimi, kimine uzak kimine yakın bir pozisyon alamaz. Siyasi görüş, mensup olunan mezhep/din, içinde bulunulan sosyal sınıf, cinsel kimlik, içinde bulunulan yaş, ne olursa olsun, kişinin hakları devlet tarafından eşit güvence altındadır.

İster devlet görevlisi ister sıradan insanlar olalım, hakları ve ödevleri ihlal ederek nezaket gösterme, kişiye özel muamele etme yetkisine hiçbirimiz sahip değiliz.

İtfaiye Daire Başkanı’nın istifası, Harran Üniversitesi Rektörünün istifası gibi “gereğini yapmış” diyebileceğimiz bir istifa değil. Rektör sarf ettiği cümlelerin bedelini istifası ile ödeyerek son noktada iyi bir şey yaptı. Kurduğu cümlenin bedelini, geldiği makamı terk etmesini bilerek ödedi.

İtfaiye Daire Başkanı’nın durumu, istifa ile unutulacak bir mesele değil. İtfaiye Daire Başkanı kendi inisiyatifi ile mi böyle bir karar verdi yoksa o pespaye defile için “ikna” mı edildi?

#Şiddet
#Sıla Gençoğlu
#Kahramanmaraş
#İtfaiye Daire Başkanı